Şanlı Bahadır Koç Şanlı Bahadır Koç

ABD-PKK İlişkisi Hakkında Çaresiz Olmayabilirdik

18 Mayıs 2017
ABD-PKK İlişkisi Hakkında Çaresiz Olmayabilirdik

ABD-PKK İlişkisi Hakkında Çaresiz Olmayabilirdik

Türkiye, Obama PKK-YPG’ye ilk cephane (ve muhtemelen silah) attığında hemen İncirlik’in faaliyetlerini geçici olarak durdurmalıydı.

Bu mesele çocuk oyuncağı değil.

Atılsaydı bu adım aşırı hassasiyet, alınganlık, “nem kapmak” falan olmazdı.

“Buraya bir daha asla dokunma, cıs bu” denmiş olurdu.

Bu, duygusallık, Amerikan aleyhtarlığı, anlamsız bir diklenme olmazdı.

Bilakis rasyonellik ve gerçekçilik bunu gerektirirdi.

 

ABD, daha, şimdi attığıyla kıyaslanamayacak kadar mütevazi olan o adıma karşı bile böyle kesin ve acıtıcı bir cevap alsaydı muhtemeldir ki bu noktaya gelmezdik.

Buna karşılık “İncirlik’in alternatifleri var,” “PKK’ya abanırdı” “Türkiye nükleer şemsiyesi zayıflardı” argümanları saygı değer ama son tahlilde zayıftır.

ABD elbette İncirlik’siz yapabilir ve savaşabilir ama bunun maliyet, zorluk ve riskleri önemsiz değildir.

PKK’ya daha fazla ne kadar destek verebilirdi? Nükleer silah verecek olmadığına göre.

Nükleer şemsiye zaten gerçekte hem vardır hem yoktur. ABD Türkiye için nükleer savaşa girecek değildir.

Şu anda bunu test edecek bir durum olmadığı için bu iddiayı uzatmak belki anlamsız. Ama bunu demek o “şemsiyenin” hiçbir katkısı yok demek değil. O bir korkuluktur. Korkuluklar gerçek değildir ama yine de işe yararlar.

Ankara Amerikalılara, “bu Türkler PKK konusunu gerçekten hayati görüyor, bunun için her şeyi yaparlar, gerekirse yorganı yakarlar ve bizi tırmalayabilirler de, onlara bu konuda fazla bulaşmayalım, ne gerek var” dedirtebilmiş değil.

Bu kolay bir şey değil elbette ama imkansız da değil(di).

Tüm dikkatimizi, enerjimizi, kaynaklarımızı, siyasi sermayemizi bu konuya (PKK) verseydik, burada ABD ya da başkalarının yapacağı “yoklamalara” anında, güçlü ve ORANTISIZ cevap verebilseydik bu başka devletleri ürkütebilirdi.

Buna –arada elbette çok sayıda farklılık- olsa da İsrail’in Mavi Marmara’da bize verdiği orantısız karşılık bir örnek olarak verilebilir.

Biz İsrail değiliz elbette ama tamamen aciz de değiliz.

Başkalarıyla sadece bizi birinci derecede ilgilendiren konularda kavga etsek ve “barutumuzu kuru tutsak” bu tür kavgalara girebilirdik.

 

Bu konuda söylenebilecek daha çok şey var ama sadece şuna dikkat çekerek bitirelim:

 

Türkiye ABD PKK’ya askeri yardım yapıyor diye (bir danışmanın ifadesiyle) “ABD askerlerini vurabilir”, “Batı kampından ayrılabilir”, “Rusya ile Çin’le enteresan ilişkilere girebilir” ama kısmen, geçici olarak, belli bir şey karşılığında açılmak üzere bile olsa İncirlik’i kapatamaz, öyle mi?

Amerikalılar aşırı zeki insanlar olmayabilir ama o kadar da aptal değiller.

Sizin konuşurken, yürürken, konuşmazken, yapabileceğiniz bir şeyi yapmazken (yapmaya cesaret edemezken!) verdiğiniz sinyalleri takip edip anlamlandırabilirler.

“Bu Türkler bağırır çağırır ama kritik adımları atmaya cesaretleri ve belki de güçleri yok” cümlesini adamların zihnine yazdırdınız ve bunu silmek için pek bir şey yapmadınız.

Niye yesinler blöflerinizi?

O adımı atabileceğinizi “hissettirebildiniz” mi gerçekten?

Vücut dilinizle, bağırmadan, gizlice, tribünlerin olmadığı ama Amerikalıların tespit edebileceği adımlarla ABD’ye ciddi olduğunuzu düşündürttünüz mü?

 

“Bak giderim ha?” demekle olmuyor.

 

Adam sözden anlamıyor, onu yeterli görmüyor, seni “çözmüş” anlamıyor musun?

 

Onu ikna edecek şey somut eylemler. Ve/veya senin gizli sandığın ama onun “gördüğü” türden adımlar. Bunu bağırmadan yaptığın için amacının tribüne oynamak olmadığını düşünürdü.

Mesela, sen danışmanlarından İncirlik’in kapatılmasının hukuki, stratejik, psikolojik boyutlarını tartışan bir etüd hazırlamasını isteseydin o muhtemelen bundan “bir şekilde” haberdar olurdu ve o zaman işin ciddiye bindiğini düşünebilirdi.

Dahası bu geziye giderken İncirlik’in faaliyetlerini belki basına bile haber vermeden sınırlasaydın o zaman adamın “konsantrasyonu” artabilirdi.

İşin ciddiye bindiğini anlarlardı, tekrar açılması bir pazarlık kozun olurdu.

 

Adam PKK’ya silah kararını imzalamak için senin gelmeni bekledi mi?

Beklemedi, oldu-bitti yaptı.

Demek bu tür şeyler olabiliyor.

Kesin konuşmayalım ama Türkiye İncirlik konusunda sınırlı da olsa bir adım atsaydı ve buna cevap alamazsa arakasının da geleceğini karşı tarafa şüpheye yer bırakmayacak şekilde hissettirebilseydi belki de o silah kararı en azından böyle çıkmayacaktı.

Ayrıca onu “zor karşısında geri adım atmak zorunda kalan aktör durumuna düşürmediğini” (raconuna çizik atmadığın) görürdü.

Belki yine de geri adım atmazdı ama yine de “rasyonel” olan budur.

ABD bizden güçlü olabilir ama bu aramızdaki her mücadeleyi onun kazanmasını gerektirmez.

 

Neden? Çünkü bu mesele bizim için çok önemli hatta hayati (olmalı).

 

Bu nedenle, başka bir çok konuda değil bu konuda, aradaki güç asimetrisine rağmen eskalasyon hakimiyeti (“escalation dominance”) bizde olabilir.

 

Çünkü,

1) Bizim kaybedeceğimiz daha çok şey var

2) dolayısıyla biz bu meseleyle ilgili olarak daha çok bedel ödemeye hazırız (daha doğrusu hazır olmalıyız),

3) bizim kamuoyumuz bu konuya daha angaje, heyecanlı ve talepkar (ya da öyle olmalı!) ve ayrıca,

4) bu konu bizim içimizde veya dibimizde.

 

Yani, teşbihte hata olmaz, sen küme düşmeme maçına çıkıyorsun karşı taraf içinse bizi yenip yenmemesi o kadar önemli değil.

Türkiye’nin PKK konusunda ABD ile akıllıca mücadele etmezse kazanabileceği bir şey yok.

İş ABD’nin iyi niyetine bel bağlamaya kalırsa sonra çok ağlarız.

Bunun nedeni ABD “kötü bir çocuk” olduğu için değil. Gerçi kötü olabilir de tabii.

Mesele şu ki, kimsenin sizin çıkarlarınızı korumak gibi bir yükümlülüğü yok.

Onu siz yapacaksınız.

Bunun için de sayısı ve büyüklüğü sınırsız olmayan kozlarını gereksiz olmayan konularda boşa harcamadan kullanacaksın, ideolojik-duygusal-fazla insani olmayacaksın.

Ulaşılmaz hayallerin peşinde koşmayacaksın.

Milli, bencil, kıskanç, şüpheci, akıllı, bilgili olacaksın.

Ayaküstü siyaset yapmayacaksın.

Karar alma mekanizmanı modernleştireceksin.

Kurumlar arasında koordinasyonunu, istihbarat ile karar alıcılar arasındaki ilişkilerini geliştireceksin.

Meselelere çok boyutlu, uzun dönemli, interaktif, rasyonel bak(maya çalış)acaksın.

Tarihi uçuk, zorlama, suni fikirler derlemek için değil, rakiplerinin nereden geldiğini anlamak, devletlerin, insanların benzer durumlarda ne yaptıklarını anlamak için okuyacaksın.

 

Yorumlar