1) Trumpgiller Amerikalı Yahudilerin İsrail’e göçmesini isterler mi?
İsrail’e yumuşak yaklaşan ve destek veren ama Amerika’daki Yahudileri “köpek düdüğü” (“dog whistle”) mesajlarıyla tedirgin eden yaklaşımlarının ardında –bilerek ya da bilmeyerek- bu olabilir mi?
Bu soru belki bir parça erken ve zorlama.
Ama belki çok da değil.
“İsrail güçlü, güvenli, zengin, rahat olur ama ABD Amerikalı Yahudiler için tedirgin edici bir yer olursa belki bu Yahudilerden kurtulabiliriz” diye düşünenler var mıdır Trump’ın çevresinde?
Varsa bile böyle bir düşüncenin ifade edilmesi, çok fazla sayıda insan tarafından bilinmesi ve paylaşılması, uygulanması ve başarılı olması imkansız değilse bile oldukça zor olur.
Ya da şöyle diyelim, mükemmel bir gizlilik, kararlılık ve beceriyle planlansa ve uygulansa bile “başarıya” ulaşması 4 yıllık bir Trump başkanlığından çok daha fazlasını gerektirir.
Bir de zaten Trump gibi kavgacı da olsa ve Amerikalı Yahudilerle çelişkiyle dolu ilişkileri de olsa, kaybedecek çok fazla şeyi olan birinin böyle bir şeyin parçası olmasını beklemek çok gerçekçi de değildir zaten.
Ama siz yine de bunu zihninizin bir yerinde tutun.
Çok düşük ihtimal de olsa olur da tutarsa, “aa, bu çocuk zamanında bu tür bir şey gevelemişti” dersiniz.
Tutmazsa da kimse hatırlamaz zaten.
2) Trump eğitimsiz, düşük gelirli, eşitsizliğe, Wall Street’e tepkili çok sayıda beyazın oyunu almıştı değil mi?
a) Pekii, bu insanların milyonlarcası, eksiği kusuru olsa da bir şekilde istifade ettikleri Obamacare yerine bir şey konmadan iptal edilirse bu durumdan ciddi şekilde muzdarip olmayacaklar mı?
b) Trump’ın bazı şirketleri korkutarak birkaç yüz kişinin çalıştığı bazı fabrikaların yurtdışına taşınmasını engellemesine rağmen politikalarının ve verdiği sinyallerin doların değerini arttırıp ihracatı zorlaştırmak gibi olumsuz etki ve sonuçlarıyla beraber çok daha fazla kişi işini kaybederse Trump’a oy veren bu kesimin tepkisi ne olacak?
c) 2008 krizi sonrasında muhtemelen ürkekçe ve yetersiz de olsa Wall Street için konan sınırlayıcı düzenlemeleri çok sevdikleri liderleri kaldırır ve yeni krizlerin önünü açarsa bu insanlar bir parça hayalkırıklığına uğramayacaklar mı?
d) Meksika sınırına inşa edilecek duvarın parasını Meksikalılardan almak mümkün olmazsa eğer, ki o ülkenin Başkanı –bu sitenin ailelere ve çocuklara da açık olmasından hareketle bipleyerek söyleyelim- “lanet olası duvar için tek kuruş vermeyeceğini”söylüyor, o halde bütçeye bu ilave yükün faturasını Trump’ın vergi reformuyla beraber Başkanın kendisi gibi vergileri azaltılacak zenginler de ödemeyeceğine göre para yine benim gariban, düşük gelirli, az eğitimli Amerikalı kardeşimin cebinden çıkacak mı demek?
3) Trump Irak Savaşına –kendi tarihini eğip bükerek de olsa- hep karşı olduğunu söylemişti.
Ama şimdi Başkanlığının daha ikinci haftası dolarken İran’la gerilimi arttırıp yeni bir askeri maceranın önünü açıyor olabilir.
İran’ın bölgedeki davranışlarını unutmadan –ve affetmeden- de olsa bu plansız, pervasız, hazırlıksız çıkışlardan sonra gerilimin tırmanmasından tedirgin olmamak mümkün mü?
Henüz büyük ölçüde sözlü olan cevap öyle olmakla kalırsa bunun İran rejimine vereceği sinyal bir sorun, somut ve karşılıklı adımlarla işler ciddiye binerse başka.
Böyle derken, “napsaydı yani ABD, füze denemesi, Suud gemisine İran destekli Hutilerin saldırısı gibi Tahran’dan gelen Trump’ı test etme hamlelerine sessiz ve tepkisiz mi kalsaydı yani?” diye sorulabilir haklı olarak.
Hayır, ne İran’la gerilimden ciddi birşey çıkma riskini yüksek görüyoruz, ne de bir karşılık vermenin mümkün, faydalı ve hatta gerekli olduğu düşüncesine karşıyız.
Ama füze teknolojisiyle ilgilenen İranlı şirketlere ambargo koymak cılız ve etkisiz bir adım.
Ayrıca belki daha az yüksek perdeden bir sözlü açıklama ama belki birkaç ilave geminin körfez bölgesine yönlendirilmesi daha isabetli olabilirdi.
Bir de şu var: İran “tınmazsa” ve yeni füze denemeleri yaparsa o halde Trump Yönetimi sözlü uyarıların etkisizliğiyle işi askeri olarak tırmandırma zorunluluğu arasında sıkışacak.
Unutmayalım, füze denemesi nükleer anlaşmanın ruhuna aykırıysa da lafzına değil.
Anlaşmadan bu yana 12 deneme yapmış İran şimdi Trump geldi diye birden duracak değil(di) elbette.
Ama belki denemelerin frekansı azalırsa Trumpgiller bunu uyarının etkili olması olarak görebilirler.
4) Bu arada bir soru: Düşük ama bir parça artan ihtiamalle, olur da Körfez’de askeri gerilim artarsa bunun Musul operasyonuna etkisi ne olur?
Iraklı Kürtlerin bağımsızlık isteklerine?
Tekrarlayalım, şu an için hala oldukça düşük bir ihtimal de olsa, İran-ABD askeri çatışması yaşanırsa, mesela PKK nerede konumlar kendini?
İran’la ilgili tüm bu spekülasyonlara belki şu da eklenebilir: Trump’la beraber –abartmamak için ciddi çaba harcasak bile- Çin ile ABD arasında askeri bir çatışma yaşanma riskinin çok uzun zamandır, belki Kore Savaşı’ndan bu yana, hiç bu kadar yüksek olmadığını da eklersek yeterince titiz olmayan bir değerlendirme yapmış mı oluruz?
Asya’da büyük -çok büyük!- bir savaşa girmiş, ya da her an girebilirmiş gibi olan bir ABD yönetiminin bölgemize yönelilk politikalarında ne tür değişimler beklenebilir?
5) Bu arada küçük ama belki önemli bir not: İran ile “uyarıcı” açıklamayı Ulusal Güvenlik Danışmanı General Flynn’in yapması teknik olarak hatalı olmuş olabilir.
Generalin başında olduğu kurumu ayrıntılı olarak etüd etmiş biri olarak diyebilirim ki, en başarılı UGD’ler kameralar önüne çok çıkan, keskin pozisyonlara sahip, çok konuşmayı seven ve fazla dinlemeye eğilimli olmayanlardan çıkmamıştır.
Flynn’in o pozisyon için düşünülebilecek en az uygun kişilerden biri olduğunu düşünmek için elimizde yeterince gösterge var.
Flynn’in çok da uzun olmayan bir süre içinde Savunma Bakanı Mattis ve Dışişleri Bakanı Tillerson ile belki politika tercihleri açısından da ama daha çok karar alma sürecinin yönetimi ve kişisel kimyalarının uyuşmaması sonucu ciddi problemler yaşaması hiç sürpriz olmayacak.
Eğer haklı çıkarsak bunun işaretlerini medyadan –Büyükanıt Paşa’nın deyimiyle- “BBG evi gibi” izlemek mümkün olabilir.
“Vurduğu vurduk” sert ve disiplinli bir lider gibi görünse de Trump’ın Beyaz Sarayı’ndan sözde “düşman” olan medyaya sızıntıların kontrolden çıktığını da söyleyelim.
Bu haftasonu Amerikan medyasını dikkatli takip eden biri, Trump’ın yaverini taa ortaokuldan beri hazırlayarak Beyaz Saray’a yerleştirmiş bir cemaatin gözleri sabahlara kadar tape okumaktan çökmüş lideri gibi “tüketebileceğinden daha fazla malzeme” ele geçirmiş hissedebilirdi kendini.
Diğerleri neyse de bu son cümlemi çok beğendim.
Eğer –benim kadar olmasa da- siz de biraz beğendiysenz belki bu yazıyı paylaşmak istersiniz sevdikleriniz ve tanıdıklarınızla.
Umut fakirin ekmeği.