Donald Trump’ın şimdiye kadar kabinesine aldığı isimlerin hepsi sert, şahin, sağcı isimler.
Henüz aralarında hiç kadın veya ılımlı isim yok, beyaz olmayan da.
Trump'ın farklı görüş, perspektif, tecrübe ve ideolojiye sahip danışman ve bakanları tartıştırmayı isteyebileceği söyleniyordu ama şu ana kadarki isimler çok farklı değiller.
Adalet Bakanlığına atılan Jeff Sessions ve CIA Başkanlığına getirilen Michael Pompeo da hep haşin isimler.
Trump Dışişleri Bakanlığı’na hafta sonu görüştüğü 2012 Başkan adayı Mitt Romney’i getirirse belki durumu kısmen dengeleyebilir.
Ama bu ikili seçim kampanyası sırasında birbirlerine karşı “kavgada bile söylenmeyecek” çok ağır ifadeler kullanmışlardı.
Şimdi aynı kabinede çalışmaları mümkün olabilir mi?
Elbette ama a) Trump’ın Romney’i ayağına getirip, ona biraz umut verip sonra da görevi başkasına vererek Romney’den intikam almak istiyor olma ihtimali de azımsanmamalı.
Ayrıca, nispeten ılımlı ama Rusya’ya karşı sert b) Romney de kendinden oldukça farklı isimlerin olduğu bir kabinede yalnız kalıp geçmişte Colin Powell’ın düştüğü “acınılacak hale düşmek” istemeyebilir.
Romney görev teklif edilirse bunu Trump'la istediği zaman, Flynn'e takılmadan görüşme garantisi alarak, yardımcısını kendi seçme şartıyla ve Trump'ın kendisine karşı kişisel antipatisinin kalktığına ikna olursa kabul edebilir.
Dışişleri Bakanlığı için adın geçen diğer isim Rudy Guilliani’nin hiçbir dış politika tecrübesi yok ve hakkında lobicilik yaptığı, karakter olarak bu göreve uygun olmadığı uyarı ve eleştirileri yapılıyor.
Ulusal Güvenlik Danışmanlığına getirilen Michael Flynn ise Müslümanlar aleyhine çok sert görüşleri ile tanınıyor.
Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesine kapı aralayan makalesi ile tanıdığımız Flynn 15 Temmuz gecesi darbe denemesi daha devam ederken yaptığı bir konuşmada ise buna sempati ile baktığını düşündürecek ifadeler kullanıyor.
Flynn fazla köşeli, “dikkafalı”, her şeyi bildiğini düşünen biri gibi görünüyor.
Halbuki Ulusal Güvenlik Danışmanı pozisyonu daha uzlaşmacı, kişisel ilişkilerde iyi olan, karmaşık “kağıt trafiğini” yönetebilecek, diğer önde gelen oyuncularla güven ve saygıya dayalı ilişkiler kurabilecek biri olmayı gerektiriyor.
Flynn’den farklı düşünen bakan ve direktörler pozisonlarının Başkan’a doğru anlatıldığından emin olabilecekler mı?
Yazarın Ulusal Güvenlik Konseyi ve Danışmanı pozisyonu ile ilgili uzun ve ayrıntılı bir yazısı için
Arzın Merkezine Seyahat: ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Avrasya Dosyası, 2005
Flynn eski görevi Savunma İstihbarat Örgütü Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmasında hem üst düzey istihbaratçıların hem de generallerin rolü olduğunu düşünüyor ve bu kişilere yönetimde yer vermeyecek gibi.
Eğer Flynn’in farkında olunmayan yumuşak ve uyumlu bir karakteri yoksa buradan ciddi kişisel ve kurumlararası anlaşmazlık, gerilim ve krizler, medyaya sızdırmalar ve hatta sorumluluğu onun kapısına bırakılacak dış ve güvenlik politika başarısızlıkları çıkması beklenebilir.
Savunma Bakanlığı için şu ana kadar adı en çok geçen isim ise Deniz Piyadeleri eski komutanı James Mattis.
Mattis ile ilginç not ise geçmişte, “İsrail’i desteklediğimiz için bedel ödüyoruz” demiş olması.
Aslında bu düz ve herkesin bildiği şeyi söylemek Amerikalı generaller arasında yine de çok rastlanan bir şey değil.
Orta Doğu’dan sorumlu Merkez Komutanlığını da kumanda etmiş olan Mattis “Mad Dog” lakabıyla biliniyor.
Normalde UGD görevine emekli bir general geldikten sonra Savunma Bakanlığına da bir generalin gelmeyebileceği düşünülür "ama Trump bu her şeyi yapabilir."
Şu ana kadar atanan ve adı çokca geçen isimler Trump’ın en azından başlangıçta milliyetçi, sert ama aynı zamanda savaşlara girmeye o kadar da istekli olmayabilecek bir politika izlemek isteyebileceğini düşündürtüyor.
Ama burada daha önce de belirttiğimiz gibi olaylar, krizler, 11 Eylül gibi dramatik gelişmeler, kadro değişiklikleri, dostlar ve hasımların tercihleri Amerikan yönetimlerini başlangıçta tasarladıklarının oldukça dışında politikalara sürükleyebiliyor.