Medya’da çıkan haberlere göre Amerikalı Generaller ABD ile Rusya arasında savaş ihtimalinin çok yüksek olduğunu dile getiriyorlar. Amerikan askeri elit, Rusya ve Çin’in ABD’nin liderliğine tehdit oluşturduklarını ve konvansiyonel silahlarda yaptıkları atılımlarla ABD’nin havada ve denizde üstünlüğünü sarsabileceklerini belirtmektedir. Bunun yanında Çin’in ABD’nin potansiyel rakibi olarak kabul edilse de şimdilik askeri teknoloji ve savaş deneyimi açısından ABD’ye savaş açma yeteneğinden uzak olduğu belirtilmektedir. ABD’nin Avrupa ve Orta Doğu politikalarının önündeki engelin Rusya tarafından teşkil edildiğini, nükleer kapasitesini de göz önünde bulundurduğumuzda ise öncelikli düşmanının Rusya olarak kabul edildiği görülmektedir. ABD ile Rusya’nın Suriye savaşında işbirliğine son vermelerinden sonra, ABD ile Rusya'nın ve karşı karşıya gelme ihtimalinin yüksek olduğu görüşü hakimdir.
Rusya’da da benzeri görüşlere rastlamak mümkün. Rus Generaller için de ABD öncelikli düşmandır ve Rusya’nın başına gelen tüm sorunların kaynağının ABD olduğu düşünülmektedir. Rusya’daki milliyetçi entelektüel kanat da benzeri bir şekilde ABD ile savaşın çoktan başladığını dile getirmekte ve savaş senaryolarının nasıl gelişeceği üzerine kafa yormaktadırlar.
ABD soğuk savaş sonrası elde ettiği ayrıcalıkları elinde tutmaya ve değişen dünya düzenini kendi önderliğinde tasarlamaya çalışmaktadır. Rusya da benzeri bir şekilde soğuk savaş sonrası kaybettiği büyük güç statüsünü ve etki alanlarını tekrar elinden geldiğince kazanmaya ve ilan etmiş olduğu ulusal çıkarlarına saygı durulmasını sağlamaya çalışmaktadır. ABD küresel hegemonyasını ve tek kutuplu dünya yapısını muhafaza etmek ya da düşününü uzatmayı isterken Rusya kendi sözünün de dinlenmesini ve dünyanın çok kutuplu yapıya dönüşmesini istemektedir. Ayrıca küresel sorunlara karşı farklı yaklaşımlar Rusya ile ABD arasında rekabete, zaman zaman gerginliklere ve diplomatik krizlere neden olmaktadır. Her iki tarafta ulusal çıkar önceliklerine göre güç gösterisinde bulunuyor olsalar da doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınmaktadırlar.
Rusya ile ABD arasında savaşın çıkmasına engel olan en önemli neden ise, her iki ülkenin de elinde hazır bulundurdukları nükleer silahlardır. Her hangi bir tarafın bu silahların kullanılmasına başvurması aynı zamanda kendi sonunu getirmiş olacaktır. Bir tarafın nükleer saldırısına diğerinin karşılık vermesiyle her iki tarafı yok etmekle kalmayacak, dünyanın da yok olmasına neden olacaktır. “Dehşet dengesi” olarak bilinen bu nükleer denge aynı zamanda bu iki ülkenin doğrudan savaşmasını da engellemektedir.
Konvansiyonel kuvvetler açısından karşılaştıracak olursak her iki ülkede önemli silah teknolojisi birikimine sahip ancak bu alanda en fazla yatırım yapan ABD'dir. ABD’nin yıllık savunma harcaması 610 milyar dolarken Rusya’nın savunma harcamaları her sene artış göstererek günümüzde 84,5 milyar dolara kadar yükselmiştir. ABD savunma harcamalarını finanse edecek ekonomiye sahipken, ekonomik sorunlar yaşayan Rusya böyle bir olanaktan yoksundur. ABD dünyanın en büyük ittifak zincirine sahipken Rusya az sayıdaki müttefikleriyle ortak hareket etmekte sorun yaşamaktadır. ABD’nin müttefikleri Britanya, Almanya, Fransa gibi Avrupa’nın büyük güçleri ve Japonya gibi güçlü ekonomiler ve yüksek silah teknolojisine sahip ülkelerken, Rusya’nın böyle bir imkânlara sahip değildir. Çin ve Hindistan’la olan işbirlikleri daha çok teknik işbirliği ve terörle mücadele gibi geleneksel olmayan sorunlara yönelik ortaklıklardır. Söz konusu bu ülkelerin de ABD ile güçlü işbirlikleri söz konusudur.
Ayrıca ABD Rusya’ya karşı doğrudan olmayan, dolaylı yöntemlerle baskı yapma araçlarına da sahiptir. Böylece Rusya’yla karşı karşıya gelme riskine girmeden, yaptırımlar yoluyla da Rusya’ya baskı yapma olanağına sahiptir.
Bu durumda Rusya’da konvansiyonel silahlarla ABD’ye karşı yürütülecek savaşta Rusya’nın başarılı olması az ihtimaldir. Bu durumda Rusya’nın savaşta zafere ulaşmasının tek yolu nükleer silahlara başvurması olacaktır. Böyle bir kararın ise dünyanın sonunu getireceği için ABD’de Rusya’yı böyle bir kararı almasına provoke etmekten kaçınacaktır. Bu durumda söz konusu nükleer güce sahip büyük güçler diplomasiye ağırlık vererek ve daha çok uzun vadeli stratejilerle hareket edeceklerdir. Her biri karşı tarafın yapacağı hatalar üzerinden politikalarını başarıya ulaşmaya çalışacaktır. Bu durumda ABD-Rusya ilişkileri “Savaş yerine diplomasi” konsepti üzerinde yürütülecektir.