Bu soruya çok farklı yanıtlar gelecektir ama bana göre, rahatımızdan biraz ödün verirsek kesinlikle dövizdeki artış durdurulabilir ve ekonomimiz canlanabilir.
Bunun en basit yöntemi bir hafta boyunca olanaklar elverdiğince özel araç kullanmamak olabilir zira bir haftalık araç kullanmama zincirinin yarattığı etkinin ucu ABD’nin Merkez Bankası olan FED’e kadar uzanıyor.
Nasıl mı? Doların değeri gerçekte petrole indeksli. Buna “Türev Ticaret” (Borsa Terimleri Sözlüğü) denmekte. Biraz daha açacak olursak, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1944’de, ABD’nin öncülüğünde 44 ülkenin katılımıyla Bretton Woods şehrinde bir toplantı yapıldı. Bretton Woods Konferansı’nda yeni bir para sistemi kabul edildi. ABD Hazine Bakanlığı altını dolara sabitlediğini ve Doların altın kadar değerli olduğunu açıkladı, ekonomik ilişkileri olan dünyadaki bütün ülkelere de millî paralarını artık altına göre değil, ABD dolarını bloke ederek ayarlamalarını önerdi. O tarihte ABD 1 Ons altını 35 Dolar’a eşitledi ve dünyada altına ayarlı para sistemi, ABD dolarına bağımlı hale geldi, birçok ülkenin de mali durumlarını sarsmaya başladı.
Amerikalılar petrole altın değeri yükleyip, tüm Orta Doğu ülkeleriyle yalnızca Dolar cinsinden petrol satmaları konusunda yaptıkları anlaşmaları sağlama aldılar. Bunun sonucu olarak da ABD tam bir cinlikle, karşılıksız Dolar basarak petrol almaya, aldığı petrolün faturasını da diğer ülkelere ödetmeye başladı.
Günümüzde dünya üzerinde tek karşılığı olmayan para birimi ABD Doları. ABD Dolar'ını Amerika'ya geri vermek isterseniz, Dolarlarınızın karşılığında altın ödenmesini talep edemezsiniz. Ederseniz size verecekleri yanıt aynen “Size herhangi bir şey geri vereceğimize söz verdik mi? Dolar'ın yasal statüsünü kontrol etmediniz mi? Biz açıkça Dolar'ın bir Borç kağıdı olduğunu yazdık anlaşmalara" olacaktır.
Bunu fark eden Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle ile Almanya Şansölyesi Adenaur bir araya geldiler ve 1968 yılında ABD’ye bir uçak dolusu Dolar gönderip, karşılığında altın talep ettiler. Rivayetlere göre de altınlarını aldılar ve sistem çöküş sürecine girdi. ABD Merkez Bankası görevini yürüten FED, böylesi bir talep bir daha olmasın diye Doların üstünde yazan “karşılığı altındır” mealindeki cümleyi de Doların üzerinden kaldırdı.
ABD Dolarına bağımlı para sistemi çöküş sürecine girmeden önce 1970 yılında: 1 varil petrol = 2,5 Dolar, 1 Ons altın = 35 Dolar idi.
Sistemin çökmeye başlaması ile 1973 yılında Dolar-Altın sabit kurundan vazgeçildi ve, 1 varil petrol = 9 Dolar, 1 Ons altın = 120 Dolar oldu.
Aradan geçen 6 yıldan sonra, 1979 yılında 1 Ons altın 670 Dolara ve 1980 yılında İran’da devrim sonrası yaşanan "rehine krizi" nedeni ile başlayan ilk ambargodan sonra da 1 Ons altın 851 Dolara yükseldi.
1970 yılı ile 1980 yılı arasında geçen 10 senelik dilimde ABD Doları altına karşı yüzde 2400 oranında bir düşüş yaşadı ve bizler de çok acı bir şekilde bu düşüşü kendi ülkelerimizde yaşadık. Özellikle de 1970’li yılların başında kendi ülkemizde benzin fiyatlarının bir anda neredeyse yüzde dört yüz artması az daha iç savaşa neden olacaktı.
Görüldüğü gibi artık Dolardan uzaklaşmanın zamanı geldi.
Türkiye’de ve KKTC’de tüketilen gıda, kozmetik, hijyen, atıştırmalık, meşrubat vb. ürünlerden neredeyse tümünün karşılığı döviz olarak ülkemizden dışarıya gidiyor. Dolayısıyla Doların hegemonya ve etkisinden kurtulmak için ilk tercihle yerli ürünlerimizi tüketmemiz gerekiyor.
Yapmamız gerekenlerin başında sadece tamamı Türk şirketleri tarafından üretilen milli ürünleri satın almak olmalı. Her birey bu farkındalık için kendini lider konumunda hissetmeli, etrafını da teşvik etmeli. Ülkemizi ciddi ekonomik krizden kurtarmanın yollarından biri ve en önemlisi bu. Yaşam tarzımızdan tümüyle vazgeçmemize gerek yok. İthal bir mala karşılık sadece alternatif bir ürün, özellikle de milli bir ürün seçmemizin ekonomimize olağanüstü katkısı olacağını bilmemiz yeterli aslında.
Örneğin, çitlemek için satın alınacak olan (ayçiçeği) çekirdeğin yurt dışından ithal edilenini değil, ülkemizde yetişen olanını tercih etmeliyiz. Zorla ve ter dökerek üretip dışa sattığımız ürünlerimiz karşılığında kazandığımız milyonlarca Doları sadece çekirdek ithalatı için harcamamızın bize kazandıracağı hiçbir şey yok, ekonomimize zarar vermenin ötesinde.
Özetle diyorum ki; Çok uluslu şirketlerin, kulağa hoş gelen “Küreselleşme” yutturmacası altında ülkemizi yeniden kolonileştirme adına açtıkları kapıları kapatmanın zamanı geldi. Ülkemizin çıkarları ve ekonomimizin güçlenmesi uğrunda en az bir tane yabancı menşeli malı satın almaktan vazgeçin. Emin olun, birkaç yıl sonra bu tutumunuzun sonucunu hep birlikte güçlenen ekonomimiz ve paramızla görüp yaşayacağız.