Gözde Kılıç Yaşın Gözde Kılıç Yaşın @GzdKlcYsn

Rumlar Türk Egemenlik Sahasında İhale Dağıtıyor

30 Temmuz 2016
“ Gelinen durum tek başına Rum Yönetimi’nin başarısı değildir. Bunda hidrokarbon yataklarına ilgilisini saklamayan tüm kesimlerin katkısı olduğu kadar Türkiye’nin 2003’te ayan beyan gidişat izah edilmesine rağmen önlem almayan tutumunun da etkisi bulunmaktadır. „
Rumlar Türk Egemenlik Sahasında İhale Dağıtıyor

Kıbrıs’ın sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde doğal gaz arama ihalesinin üçüncü turuna başvuru yapan şirketler ve başvurdukları parseller resmen açıklandı. İhaleye 13 parselden 6, 8 ve 10 numaralı parseller için başvuru kabul edildi. Bu parseller için parsellere, ABD, İtalya, Fransa, İsrail, Katar ve Norveç’ten 8 petrol şirketi başvuru yaptı.

Rum radyosunun haberine göre Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotirpis konuya ilişkin açıklamasında, üçüncü tur ihaleye katılan şirketleri ve başvurdukları parselleri şu şekilde duyurdu:

6’ncı parsel: İtalyan ENI/ Fransız Total konsorsiyumu.

8’inci parsel: İtalyan ENI şirketi ve İsrail’den Delek Drilling/Avner Oil/Capricorn Oil konsorsiyumu.

10’uncu parsel; İtalyan ENI/Fransız Total, Amerikan Exxon Mobil/Katar’dan Qatar Petroleum konsorsiyumu ve Norveç’ten Statoil şirketi.

Rum yetkililerin açıklamasından anlaşılan 8 şirket tarafından yapılan 6 başvuru yetkili danışma komitesi tarafından incelenecek ve 21 Ağustos’ta tekliflerin değerlendirilmesine başlanılacak. Ardından seçilecek şirketlerle araştırma sözleşmeleri ve üretimin eşit paylaşımıyla ilgili nihai şartlar müzakere edilecek.

TÜRKİYE VE KKTC YENİ BİR OLDU-BİTTİYLE KARŞI KARŞIYA KALMIŞ DURUMDA. Aslında Rum tarafının hiç bir adımı gizli kapaklı yapmadığı da bilinmeli. Bir yandan Kıbrıs'taki müzakereleri sürdürüyormuş gibi yaparken bir yandan da Mısır, İsrail ve Yunanistan'la deniz yetki alanı paylaşımı konusunda müzakereleri sürdürmüş, ortak açıklamalar yayınlanmıştı. Türkiye ve KKTC kabul etmezken ve Kıbrıs müzakereleri sürerken ve Türk halkına hidrokarbon arama işlemlerinin askıda kaldığı görünümü verilirken çoktan ihaleye çıkıldı ve şimdi de sondan bir önceki aşama olan 3. tur ruhsat ihalelerinin kesinleştiği açıklaması yapıldı.

3.tur ihalelerinin dağılımına baktığımızda TÜRKİYE’NİN DE HAK İDDİA ETTİĞİ YANİ TÜRKİYE’NİN KITASAHANLIĞINDA BULUNAN ALAN İÇİN DE RUM YÖNETİMİNCE RUHSAT VERİLDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR. Zira Rum Yönetimi'nin haritalandırmasına göre 6. bölge Türkiye'ye aittir. Bu da Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın Türkiye'nin Akdeniz'de deniz yetki alanı yokmuş gibi hareket etmesinin sonucudur. Nitekim Rum-Yunan planlaması Türkiye ve Mısır'ın denizde sınırının olmadığı varsayımına dayanmaktadır. Bu nedenle de her iki ülke de Türkiye'nin yetki alanında bulunan deniz bölgelerini kendi egemenlik alanlarına katmaya çalışmaktadır. Türkiye'nin egemenliğindeki bir bölge için Rumların ihale açması da açık bir tecavüzdür. 

Türkiye'nin NAVTEX ilanının Rumların göstermelik de olsa müzakere masasından kalkmasına sebep olduğu da hatırlanmalıdır. Sonuçta her ne kadar Rum tarafı da Batı’dan tepki görmüş ve masaya dönmeye ikna edilmiştiyse de gerçekte Türkiye geri adım atmak zorunda kalmıştı. Bu çerçevede Rum tarafının deniz sınırı belirleme konusunda çok önemli kazanımlar elde ettiği bunun da gerek Kıbrıs müzakerelerinde gerekse Türkiye’ye karşı egemenlik tesisinde elini güçlendirdiği açıktır. Simerini gazetesinin vurgusunu da bu çerçevede anlamak gerekir.

Rum Simerini gazetesinin haberine göre Rum Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis, Rum Tönetimi Başkanı Anastasiadis ile Bakanlar Kurulu’nu bilgilendirmesinin ardından yaptığı açıklamada, hükümetin ortaya koyduğu iki hedefi başardığını çünkü bu şirketlerin gerek tekno-ekonomik, gerekse de politik boyut açısından kendilerine yardımcı olacaklarını söyledi. Nitekim habere göre Lakkotripis, politik boyut açısından kendilerine yardımcı olacak şirketlerin cezp edilmesini stratejilerinin parçası olarak ifade etmiştir. Bunun da BG ve Shell’in 12. Parsele girişi ile başardıkları açıklamadan anlaşılmaktadır.

Açıkça ifade edilmeli ki gelinen durum tek başına Rum Yönetimi’nin başarısı değildir. Bunda hidrokarbon yataklarına ilgilisini saklamayan tüm kesimlerin katkısı olduğu kadar Türkiye’nin 2003’te ayan beyan gidişat izah edilmesine rağmen önlem almayan tutumunun da etkisi bulunmaktadır.

Yorumlar