Basında yer alan bilgilere göre, 13 Temmuz 2016 Çarşamba günü Sırbistan Dışişleri Bakanı Ivica Dadic, Türk ve Bosnalı yetkililerin Srebrenitsa Soykırımı’nın 21. yıldönümü vesilesiyle yaptıkları açıklamaları sert bir dille eleştiren bir beyanatta bulunmuştur. Dadic, Türk ve Bosnalı yetkilileri, Bosna Savaşı esnasında Sırpların uğradığı zulmü görmezden gelerek, yalnızca Bosnalı Müslümanların yaşadığı acıları vurgulamakla suçlamıştır. Bu beyanatında Dadic, Sırbistan Parlamentosunun 2010 yılında Srebrenitsa Soykırımını kınayan bir karar aldığını da hatırlatarak, Sırbistan’ın 21 yıl önce yaşanan suç ile yüzleşerek bunun “günahından” arındığını da ima etmiştir. Dadic ayrıca, Türk yetkililerin Sırbistan’da 500 yıl süren Osmanlı egemenliği döneminde Türklerin Sırplara karşı işlediğini iddia ettiği suçları hatırlatmış ve Bosnalı yetkililerin neden Türklerin Ermenilere karşı işledikleri suçları soykırım olarak tanımadıklarını sormuştur. Dadic, Sırbistan’ın 1915 olaylarını soykırım olarak tanıması durumunda Türkiye’nin nasıl bir tepki vereceğini de sormuştur.
http://avim.org.tr/tr/Yorum/SIRBISTAN-DISISLERI-BAKANI-IVICA-DADIC-IN-SREBRENITSA-SOYKIRIMI-ANMASI-HAKKINDA-YAPTIGI-ACIKLAMAYA-DAIR-BIR-YORUM
Balkanlardaki kimi gruplarca "Küçük Miloseviç" olarak anılan ve Slobadan Miloseviç'in basın sözcülüğünü yapmış, Sırp milliyetçisi çizgisinde olan Sırbistan Sosyalist Partisi'nin kurucusu Miloşeviç'ten sonra liderliğini üstlenen Dacic, Arnavutları ve Boşnakları zaman zaman hedef alan açıklamalarıyla bilinmektedir. İçişleri Bakanı olduğu dönemde Arnavutları yerlerde sürükleyen tutuklama görüntüleriyle oy oranını arttırmaya meylettiği hatırlanmaktadır. Sözlerindeki Sırpların acılarını görmezden gelme kısmı sadece Bosna Savaşı değil Yugoslavya'nın dağılması döneminde zulme uğrayan tüm Sırplar için geçerli ve haklıdır. Ancak 2010'da Sırbistan Parlamentosu'ndan çıkan kararın bir yüzleşme olmadığı ve "günahtan" arınma sağlamasının mümkün olmadığı kesindir. Keza bu deklarasyonda“soykırım” kelimesi geçmemiştir.
Ermeni iddiaları ile bağ kurulmak istenmesi de sakil bir yaklaşım olmuştur. Zira Srebrenica’da yaşananlar hakkında Uluslararası Adalet Divanı’nın yargılaması ve bu yargılama sonucunda soykırım suçunun işlendiğine ilişkin bir kararı bulunmaktadır. Aynı şekilde Eski Yugoslavya için oluşturulan Ad-Hoc Uluslararası Ceza Mahkemesi bu suç ve diğer savaş suçları nedeniyle yargılamalar gerçekleştirmiş, soykırım suçunu işlediğini tespit ettiği kişileri cezalandırmıştır. Halbuki Ermeni iddialarının hukuki bir temeli bulunmamaktadır. İstanbul'un işgali sonrasında, 1919-1920 yıllarında işgal kuvvetlerince tutuklanarak bir İngiliz sömürgesi olan Malta'ya sürülen (veya gıyabında tutuklama kararı çıkarılarak sürgüne gönderilecekleri bildirilen) 145 Türk devlet adamı, asker, idareci ve aydın hakkında Ermenilere karşı savaş suçu işlediklerine ilişkin yargılama gerçekleştirilmiş, -zaten ellerinde olan Osmanlı belgelerinde olduğu gibi Ermeni kiliselerinin belgeleri, İngiliz belgeleri ve en sonunda ABD arşivlerindeki belgelerde incelenmiş- suça ilişkin kanıt bulunamamış, yargılananlar beraat ettirilmiştir. Öte yandan AİHM'in de hakkında bir yargılama ve yargı hükmü bulunmayan Ermeni iddiaları için hukuki bir terim olan "soykırım" ifadesinin kullanılmasının yanlışlığına işaret eden kararı bulunmaktadır.
Dacic’in bu yaklaşımı Bosnalı Sırpların savaş dönemi lideri Radovan Karadzic’in hakkındaki hükme itiraz etme girişimiyle de bağlantılı görülebilir. Böylesi bir bağ varsa Boşnakların bu açıklamayı tehdit olarak algılayabileceğini de görmek gerekir.
Öte yandan 500 yıllık Osmanlı hakimiyetinin gündeme getirilişi ve Türklerin Sırplara karşı suç işlediğinin iddia edilmesi de Sırbistan-Türkiye ilişkilerinde bir gerilimin habercisidir. Yakınlaşma sekteye uğramış, ilişkilerde duraklama yaşanmıştı. İlişkilerin yeniden toparlanabileceği düşünülürken böylesi bir açıklamanın gelmesi, Türkiye-Sırbistan gerilimini isteyenlerin olduğunu göstermektedir.