"Tam bir yıl önce (Mart 2016’da) doğal gaz çalışmaları konusunda şunu yazmıştık: “Kıbrıs Türk tarafı "müzakerelerin devam etmesi hatırına" doğal gaza ilişkin tüm çalışmaları askıya almışken Kıbrıs Rum tarafı, adım adım sona geldi. Kıbrıslı Türklere de ait olduğu bütün dünya tarafından kabul edilen bu kaynakların geleceğini Kıbrıslı Rumların tek başına belirleyebileceğini kendi suskunluğumuzla adeta kabul etmiş olduk…Dileyen oturup Kıbrıs Rum liderliğinin bizimle uzlaşıp Kıbrıs sorununu çözüp, gücü ve zenginliği paylaşmasını bekleyebilir. İyi seyirler...”
Evet aradan bir yıl geçti, Kıbrıs Rum liderliği tam da tahmin ettiğimiz şekilde bizimle pek de bir şey paylaşmayı ister bir görüntü çizmedi. Şimdi birkaç gün sonra Rum Bakanlar Kurulu’nun onayı ertesi ENİ şirketi ile bir sözleşme imzalanacak.
Rum tarafının ilan ettiği Blok 8, 2011 yılı sonunda bizim TPAO’ya lisans verdiğimiz Blok G ile örtüşüyor. Şimdi bizim de lisans verdiğimiz alana dair Rum liderliği bir adım daha ileriye gidiyor. Üstelik imzaların atıldığı gün 100 milyon Euro’nun üzerinde bir miktar da Rum tarafına “bonus” olarak ödenecek, öyle anlaşılıyor.
Bu iş bu noktaya nasıl geldi? Müzakerelere rağmen Rum tarafı bu çalışmalara devam etti ve biz tüm bu çalışmalarımızı askıya aldık. Oysa iki taraf da bu çalışmaları durduracaktı, müzakereler bu anlayışla başlamıştı. Rum tarafı bu uzlaşıyı ihlal etti, Kıbrıs Türk tarafı ise bu konuda uzunca bir süre sessiz kaldı.
Bu saatten sonra “biz de aynı bölgede arayacağız, kazacağız” demek bizi nasıl bir konuma sokacak kestirmek mümkün değil. Zamanında bu konuda gerekli tepkiyi verip uluslararası aktörlere bu konudaki hassasiyetimizi yansıtabilseydik, bugün ya Rum tarafı müzakerelere rağmen bu çalışmalarını bu noktaya vardıramayacaktı ya da Kıbrıs Türk tarafı kendisine de ait olduğu herkes tarafından kabul edilen bu kaynaklar açısından benzer bir noktada olabilecek ve bugün olduğu gibi geriden gelmeyecek, “karşı çıkar” pozisyona girmemiş olacaktı.
Son iki yılda bu konuda toplamda altı kez açıklama yaparak doğal gaz konusundaki bu adaletsizliğe dikkat çekmişiz, Kıbrıs Türk tarafının bu konuyu “müzakereler devam ediyor” diyerek geçiştirmemesi gerektiğini söylemişiz, dün akşam kayıtlara dönüp baktım.
Geldiğimiz durum ortada. Bir de iki lideri NewYork’ta bir araya getirme işi oldu mu, süreç iki ay daha esnetilip doğal gaz kazı aşamasına tam bağlanır ve her şey tamamına erdirilir. Halen daha olayın bu boyutunu, sorunun çözülmesi durumunda değil çözülmemesi durumunda Kıbrıslı Türklerin haklarını ve bunların hayata geçirilmesi için ne yapılacağını ne Cumhurbaşkanlığı gündeme getirmiş durumda ne de Dışişleri Bakanlığı. “Türkiye’den yapılan açıklamalar var ya” demesin kimse, o bölgeye kıyısı olan bir devlet olarak Türkiye’nin haklarına ilişkindir. Biz ne yapıyoruz? Ne diyoruz? Rum tarafı tek yanlı bu işi bitirmenin eşiğine dayandı biz hala “çözüm olursa bölge barışına yardımcı olacak, Türkiye üzerinden gidecek” mi diyoruz! Hala diğer olasılığı, yani çözümsüzlük halinde herkesin bize de ait olduğunu açıkça kabul ettiği bu kaynakların Rumlar tarafından tek yanlı kullanılması olasılığını konuşmayacak mıyız, buna dair hiçbir girişimimiz, talebimiz olmayacak mı?
Umarım Kıbrıs Türk tarafı atı alıp Üsküdar’ı geçenlerin arkasından bakakalmaz…"