Kıbrıs Müzakerleri'nin İsviçre ayağında taraflar masayı terk ederek Kıbrıs'a döndü. Masadaki anlaşmazlığın arkasında Yunanistan'ın Beşli Konferansa katılmak için Türkiye'nin Garantörlük hususunda geri adım atması şartını koşması rol oynadı. (Kuzeye dönecek Rumların sayısı konusunda Rum tarafının pazarlık kabul etmez yaklaşımı ipleri koparan hamle oldu.)
İsviçre'ye gidilme nedeni Beşli Konferans tarihini belirlemekti. Hedef ise tarihin belirlenmesi için de üzerinde uzlaşının mümkün olacağı şekilde Toprak Başlığı'nda ilerlemenin sağlanmasıydı. Haritalar ile Güvenlik ve Garantiler Başlığı'nın yeri ise Beşli Konferans olacaktı.Böylesi bir niyetle gidilen toplantıda Yunanistan'ın Beşli Konferans için Türkiye'nin Garantörlüğünden vazgeçmesi koşulunu öne sürmesi işi yokuşa sürmekten başka bir şey değildir. Çünkü toplantının amacıyla bağdaşmamaktadır. Yunanistan Başbakanı Çipras'ın "Garantiler iptal edilmez, Türk askerlerinin adadan çekileceği tarih de belirlenmezse beşli konferansa katılmayacağı” sözleri Barış Burcu'nun ifade ettiği gibi “Sonucu toplantıya gitmeden elde etme taktiği"dir.
Üzerinden çok geçmeden Türkiye'nin bir şekilde suçlanacağı ve taviz üzerine taviz için baskıya maruz kalacağı belliydi. İşte, Kıbrıs Dışişleri Bakanı Ioannis Kasoulides'in "Müzakereler Güvenlik ve Garantiler konusu nedeniyle başarısız olursa sorumlusu sadece Türkiye olacaktır" yönündeki açıklaması da (bkz. http://www.sigmalive.com/en/news/politics/150255/kasoulides-quotturkey-will-be-to-blame-if-security-talks-failquot) söylediğimizin Rumcasıdır.
Yunanistan'ın oyun bozanlığını bu şekilde kamufle etme çabası, Türkiye'nin tüm diğer ilgililerden daha fazla şekilde "Müzakere masasına dönülmesi" çağrısı yapmasına neden olacaktır. Ve hatta "Güvenlik ve Garantiler" Başlığı konusunda önemli bir taviz için zorlanacağı da açıktır. Rum tarafının Annan Planı'nda Türk tarafının kabul ettiği tüm hususları cepte görerek pazarlık masasına oturduğunu hatırlatarak, Annan Planı'nda Rum tarafının Garantilerin olduğu gibi devamına razı geldiğini, tüm ilgililere hatırlatmak ve müzakerecilikte Rumlardan öğrenilecekler olduğunu vurgulamak isteriz.
Kıbrıs meselesi, artık "barış" adına geçmiş Türk temsilcileri beğenmeyen, uzlaşmaz diye suçlayan sonra işin başına geçince de tüm bunları telafi etmek istercesine Rumları razı etmek için "müzakere" kavramıyla hiç bağdaşmayan şekilde hep alttan alıp, her tavize sıcak bakıp en sonunda da "Rumların maksimalizmini" bizzat görünce "Ciddi hayal kırıklığına uğradım" açıklamasıyla masadan dönülmesini artık kaldırabilecek durumda değil. Kıbrıs Türküne bir çözüm gerekiyor. Çözüm denildiğinde de bunun tek bir anlamı olmadığı artık görülmeli. Daha kaç "barış sever" aynı şeyi deneyecek, aynı sonuca varılacağına göre Rumların tavrını,müzakereciliğini defalarca keşfetmek kime ne kazandırıyror? Sayın Akıncı, "Müzakereler sonuçsuz kalırsa yolumuza KKTC olarak devam edeceğiz" sözünün arkasında durmalıdır. Müzakereler daha çökmedi nasılsa yeniden masaya oturulacak söylemleriyle de bu sözün geçerliliği gölgelenmemeli...