Sabahattin İsmail Sabahattin İsmail

İngiliz Planı’nın Analizi, 1960 Anlaşması ve Annan Planı ile Mukayesesi

10 Şubat 2021
“ İngiliz planının amacı Türkiye’yi adadan çıkarmaktır. Plan Türkiye ve KKTC’ye hakarettir. Asla görüşme masasına gelmemelidir, asla müzakere edilmemelidir. „

Basında yer alan İngiliz Planının 1. maddesinde Kıbrıs FEDERAL Cumhuriyeti’nin 2 KURUCU EGEMEN TOPLUM DEVLETİNDEN oluşacağı ve kurulduktan sonra AB ve BM'nin doğal üyesi sayılacağı belirtiliyor
Annan Planı’nda ise “2 OLUŞTURUCU EYALET”ten ve bu eyaletlerin “EGEMENCE” hareket edeceğinden söz ediliyordu. 
Şimdi ağzımıza bir parmak bal çalmak ve “egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm” talebine uydurmak için eyalet yerine “EGEMEN TOPLUM DEVLETİ” diye bir safsata uydurmuşlar...
Bu, saçmalıktır…Toplumların devleti olmaz, toplumlar egemen de olmaz…Egemenlik ve Devlet kurma hakkı HALKLARA aittir...Kıbrıs Türkleri TOPLUM değil, ayrı bağımsız –egemen devletini kuran, Türkiye tarafından tanınan devletini 37 yıldır yaşatan EGEMEN BİR HALKTIR.
Dolayısıyla planda sözü edilen “toplum devleti” aldatmacadır, öngörülen aslında Annan Planı’nda öngörülen “constituent state” dir, yani “oluşturucu devlettir, Birleşik Kıbrıs’ın KUZEY EYALETİ’DİR…
Sorarım: Madem planda egemen devletimiz olacak diyorlar, niye “TANINMIŞ EGEMEN KKTC” yerine “egemen toplum devleti” diye bir garagözlük uyduruyorlar?
Devamla yeni federal devletin BM ve AB’a üye olmasına gerek olmayacağı, mevcut üyeliğin devam edeceği belirtiliyor..
Bu da aslında, talebimiz olan “YENİ BİR ORTAKLIK DEVLETİ” kurulmayacağını, mevcut Rum devletinin şekil değiştirerek federasyon şeklinde devam edeceğini kanıtlıyor.
Bu, Rumların istediği birşeydir. Annan Planı’nda da böyleydi. Mevcut Rum devletinin şekil değiştirerek devamı, asla kabul edilemeyecek olan ve her zaman reddettiğimiz bir husustur
Devamla “AB üyeliğinin devam edeceği” ifadesinden  anlaşılan diğer bir husus ise, bizim de anlaşma ile birlikte Türkiye’nin tam üye olmadığı AB içine sokulacağımız ve orada asimile edileceğimizdir…
Oysa rahmetli liderimiz Denktaş’ın da dediği gibi biz “TÜRKİYESİZ CENNETE BİLE GİTMEYİZ” .
Türkiye’nin bulunmadığı AB içinde bizim işimiz olamaz, orada eririz, Kıbrıs Türkiye’den kopar, AB çatısı altında Yunanistan’ın Güneyle gerçekleştirdiği ENOSİS tüm adaya yayılır… 
*
Planın 2. maddesinde “Ortak federal devletin, dış politika, ekonomi, güvenlik ve vatandaşlık gibi konularda yetkili olacağı” belirtiliyor…
E, hani egemen olacaktık?
Dış politika, ekonomi, güvenlik ve vatandaşlık konusunda yetkimiz olmayacaksa egemen mi oluruz?
Bu açıkça Rumların en çok ısrar ettikleri TEK EGEMENLİK, TEK TEMSİLİYET, TEK VATANDAŞLIK  taleplerinin plana yerleştirildiğini gösteriyor
Bu Annan Planı’nda da böyleydi…
Devamla,  “Bakanlar Kurulu’nun 6 Rum 3 Türk’ten olmak üzere 9 kişiden oluşacağı, Başkanlığın ise 1 Türk - 1 Rum’dan oluşacağı (eş başkanlık) belirtiliyor. Kabine üyelerinin ya Belçika modeli (her toplum kendi bakanını kendi atar) ya da Kuzey İrlanda modeli (meclisteki siyasi partilerin temsiliyet oranına göre atanır) ile atanacağı belirtiliyor.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ve 2004 Annan Planı’nda olan yapıya benzer bir yapı öngörülüyor…
Bilindiği gibi 1960’da ve Annan Planı’nda 7 Rum, 3 Türk Bakan vardı. Crans Montana’da ise 7 Rum- 4 Türk Bakan öngörmüşlerdi..
 1960-1963 döneminde denenip başarısız olan, sürekli sorun üreten bir yapıyı, bizi kavga ettirmek için yeniden önümüze getiriyorlar…Bu yapı işleyeydi, 1960-63 ortaklık döneminde işler ve federal devlet yıkılmazdı…
*
Planın 3. maddesinde Meclis’in 24 Rum,12 Türk olmak üzere 36 kişiden oluşacağı, kendi ifadeleriyle “azınlık” olan taraf için çeşitli veto mekanizmaları oluşturulacağı belirtiliyor
1960’da Meclis’te 35 Rum, 15 Türk vardı. Yürümedi…1960’da da varolan Veto haklarımız meşru hak ve çıkarlarımızı korumaya ve Rumları durdurmaya yetmedi, Anayasayı pervasızca çiğnediler, veto hakkımızı takmadılar…
Annan Planı’nda ve Crans Montana görüşmelerinde ise alt Mecliste 36/12 oranı varken, 10 Türk-10 Rum’dan oluşacak 20 kişilik bir de SENATO öngörülmüştü. İngiliz planında, eşit temsiliyet olan Senato bile yok…
*
Planın 4. maddesinde 'Community States' ( TOPLUM DEVLETİ) diye adlandırılacak olan devletlerin başka ülkelerle anlaşma yapma hakları olacağı, uluslararası kuruluşlara üye olabilecekleri, uluslararası spor müsabakalarına katılma hakları olacağı (İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler gibi) belirtiliyor. Ancak hangi alanlarda anlaşma yapma hakkı olacağı belirtilmiyor
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde de toplumlara, Annan Planı’ndaki oluşturucu devletlere ve Crans Montana sürecindeki eyaletlere kültürel, eğitim, spor vb alanlarda anlaşma yapma hakları tanınmıştı…Dış politika, ekonomi, güvenlik, vatandaşlık konuları merkezi devlete bırakıldığına göre, bu alanlarda ikili anlaşma hakları olmayacak demektir…Bu da “egemen toplum devleti” kavramındaki egemenliğin ne denli uydurma olduğunu kanıtlıyor… 
*
Planın 5. maddesinde,  uluslararası ilişkiler ve AB konularındaki kararların merkezi hükümet tarafından alınacağı, eğer oy birliği sağlanamazsa, Kıbrıs’ın uluslararası oylamalarda ve AB içindeki oylamalarda çekimser kalacağı belirtiliyor ( 3 yıldır  Belçika'ya olduğu gibi)
Bu, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ve Annan Planı’nda da böyleydi…Ne var ki 1960 ortaklığında Makarios, Türk tarafının onayını almadan Bağlantısızlar Hareketi’ne katılmış ve Türk ortak bunu önleyememişti…
*
Planın 6. maddesinde “Türk ordusunun anlaşmanın imzalanması ile birlikte adadan ayrılmaya başlayacağı, Türkiye’nin tek yanlı  müdahale hakkının iptal edileceği, garanti anlaşmasının 10 yıl sonra iptal edileceği ve 10 yıllık sürenin sonunda tüm Türk askerlerinin çekileceği belirtiliyor..
Garantörlüğün iptali ve Türk askerlerinin adadan çıkması, Rum-Yunan tarafının ve destekçileri emperyalist güçlerin en eski talepleridir…
Annan Planı’nda Türk askerlerinin çekilmesi 5 yıllık bir takvime bağlanmış ve garantörlüğün iptalinin 18 yıldan sonra her 3 yılda bir tezekkür edilmesi öngörülmüştü…
Crans Montana sürecinde ise Türk tarafı, sözde “garantörlük açılımı” yaparak, Türk askerlerinin bir takvim içinde 650’ye inmesini öngörmüştü…Bu sözde “açılıma” göre garantörlüğün devam edip etmeyeceği 12 yıldan sonra her 3 yılda bir tezekkür edilecekti…İngiliz planında ise bu süre 10 yıla indirildi ve 10 yıldan sonra garantörlüğün otomatik iptali öngörüldü…Bu saçma plan müzakere edilirse sürenin 5-6 yıla ineceği söylenebilir…
Garantörlüğün kaldırılması demek, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki tüm haklarının yok edilmesi demektir. Türkiye’de hiçbir iktidarın bunu yapma hak ve yetkisi yoktur…Kıbrıs Türk Halkının yüzde 95’i, garantörlük olmazsa olmazımızdır diyor…Plandaki bu madde Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk halkına açık bir düşmanlıktır, saldırıdır, aşağılamadır, hakarettir… 
** 
Planın 7. maddesinde Maraş ve Güzelyurt dahil yüzde 7 oranındaki bir toprağın Rumlara verilmesi ve Akıncı ile Anastasiadis’in kabul ettiği %28.2 - %29.2 aralığına inilmesi öngörülüyor
Bilindiği gibi Akıncı, kendi aklına göre verdiği taviz haritasında %29.2’ye inerken, Rum tarafı %28.2 önermişti.. Belli ki ortak nokta olarak  %28.5 oranında buluşturmayı düşünüyorlar…
Annan Planı’ndaki oran da %28.2 idi
Buna göre 40 civarında yerleşim yeri Rumlara verilecek, 50 bin civarında Türk 4. Kez göçmen olacak, evini, barkını, ekip biçtiği arazisini Rumlara verecek, su kaynaklarımızın yüzde 75’inin ve ihraç ürünlerimizin üretildiği en verimli sulu tarım arazilerimizin bulunduğu Güzelyurt ve turizme açılması planlanan Maraş Rumlara verilecek…Böylece sahip olduğumuz sahil şeridi de yaklaşık yüzde 20 oranında azalacak.
Tabii böyle bir anlaşma ile KKTC’nin kıta sahanlığı, Türkiye’ye sondaj yetkisi verdiğimiz MEB alanlarımız ve hava sahamız da ortadan kalkarak Rum ağırlıklı merkezi devlete geçecek. Mavi Vatan savunması imkansız hale gelecek … Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarındaki meşru hak ve çıkarlarımız ortadan kalkacak…
*
Planın 8. maddesi ise mülkiyetle ilgili…Rumların Mülkiyet taleplerinin Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığı ile iade, tazminat ve takas yolu ile çözülmesini öngörüyor..
Bunun anlamı, çözüm olduktan sonra 50 yıl daha mülkiyet sorunun çözülmemesidir…KKTC tapularının geçersiz olmasıdır, büyük bir mülkiyet kaosu yaratılmasıdır…Mülkiyeti belirsiz araziler üzerine yatırım olmayacağı için ekonomimizin çökmesidir…Sonuçta mülksüzleşecek olmamızdır… 
Bir başka deyişle anlaşma sağlanıp federal devlet kurulduktan sonra, %7 toprak tavizini de verdikten sonra,  bize kalacak olan yüzde 28.5 topraktan da, on binlerce Rum’a mülk iadesi yapacağız, yapmazsak tazminatını ödeyeceğiz…Mülk iadesini yaptıklarımız da gelip içimizde yerleşecekler, iş kuracaklar, EOKA nüvelerini içimizde barındıracağız…
Annan Planı’nda ve Crans Montana sürecinde de mülkiyet sorununun çözümünde aynı yanlış yöntem öngörülmüştü

SONUÇ

Sonuç olarak İngiliz Planı, savaş kaybeden tarafa sunulabilecek dört dörtlük bir TESLİM PLANI’dır…
Kıbrıs’a yönelik İKİNCİ BİR SEVR’dir
Amacı Türk askerini adadan çıkarmak, Türkiye’nin garantörlüğünü iptal etmek, Türkiye ile Kıbrıs’ın bağını koparmak, Doğu Akdeniz’deki Türk etkisini sıfırlamak, enerji kaynaklarını gasp etmek, Mavi Vatan konseptini yok etmek, Türkiye’nin güney sahillerini savunmasız bırakmak, bağımsız egemen KKTC’yi tasfiye etmek, Kuzey’i de Türkiye’nin tam üye olmadığı AB’a tam üye yaparak, kısa sürede AB içinde bizi asimile etmek, 4 özgürlük vasıtasıyla demografik, ekonomik, toprak mülkiyeti bakımından Kuzey’i 5 yıl içinde istila etmektir… 
Rum-Yunan ve destekçileri emperyalist güçlerin temel hakimiyetçi-hegemonyacı taleplerini ileri götürmeyi amaçlayan bu plan ASLA MASAYA GELMEMELİDİR. ASLA MÜZAKERE EDİLMEMELİDİR. İNGİLİZLERE İADE EDİLMELİDİR.
BU PLANI MÜZAKERE ETMEK, ANNAN PLANI SÜRECİNDE OLDUĞU GİBİ ANAVATAN TÜRKİYE İLE KIBRIS TÜRK HALKINI KARŞI KARŞIYA GETİRECEKTİR.
 KIBRIS TÜRK HALKINI ORTADAN İKİYE BÖLECEK VE BOĞAZ BOĞAZA GETİRECEKTİR. 
SÖZDE “İYİLEŞTİRMEK” ADINA BU PLANI MÜZAKEREYE OTURMAK EN BÜYÜK İHANET OLACAK, MÜZAKERE EDENLER DE ALINLARINA HAİN DAMGASINI YİYECEKTİR
STRATEJİMİZ NE OLMALI?
Yapılması gereken KKTC’nin bir gurup dost ülke tarafından TOPLU TANINMASINI sağlamaktır. 
KKTC tanınmadan, ambargo ve izolasyonlar kalkmadan, bizim 1963’den gelen tazminat taleplerimiz ve Türkiye’nin savaş tazminatı hakkı karşılanmadan hiçbir görüşmeye oturmamaktır..  
KKTC’nin tanınması, emperyalist baskılar nedeniyle olası olmazsa, o zaman yapılması gereken, Türkiye ile KKTC arasında, özerk devlet anlaşması imzalamak ve KKTC’nin dışişleri ve savunmada Türkiye’ye bağlı, içişlerinde ÖZERK DEVLET olmasıdır….
Yapılması gereken Türkiye ile, başta ekonomi olmak üzere her alanda tam entegrasyona gidilmesidir…Bu amaca yönelik olarak geçmişte imzalanan ancak AB baskısı nedeniyle askıya alınan TC-KKTC ORTAKLIK KONSEYİ’nin yeniden işler hale getirilmesidir…

Yorumlar