Bircihan D. Dilek Bircihan D. Dilek

S-400'ler için Tarafların Uzlaşabileceği Bir Çözüm Bulunulabilir mi?

07 Mayıs 2020
S-400ler için Tarafların Uzlaşabileceği Bir Çözüm Bulunulabilir mi?

S-400 Sistemlerinin ne zaman aktive edileceği son günlerde sık tartışılan konulardan. Beklenti Nisan ayının içinde aktive edileceği şeklindeydi. Sistemlerin 25-26 Kasım 2019 testlerinin yapıldığına dair haberleri yazılı ve görsel medyadan takip ettik.

Gazeteler, uçakların, Ankara Kahraman Kazan’daki Mürted Hava Meydan Komutanlığı’nda konuşlu S-400 bataryaları üzerinde ve çevresinde uçuş yaptığını, ilk S-400 filosunun bataryalarına ait 91N6E BIG BIRD Hassas Tespit ve Erken İhbar Radarı, 92N6E GRAVE STONE Angajman ve Ateş Kontrol Radarı ile 40V6M mast üzerindeki 96L6E2 Cheese Board Hassas Tespit ve İzleme radarının aktif olduğunun görüldüğünü, bu iki günlük süreçte, dost düşman tanıma sistemi (IFF) olarak bilinen sistemin testlerinin de gerçekleştirildiğini yazdı.

Bu arada Türkiye’nin S-400 sistemlerini test etmesi ile ilgili olarak yabancı İnternet sitelerinde de haberler çıktı. Rus GAZETA gazetesinin yayımlamış olduğu rapora dayandırılan haberlere göre, IFF sistemi, S-400 Sistem ve Radarlarının başarılı bir şekilde test edildiği ifade edildi.

Sonuç olarak, Türk basınında çıkan haberler ile Rus GAZETA gazetesinin raporları birbiri ile örtüşüyor. Yani bu durumda S-400 sistemlerinin Harekat ve Kabul testlerinin tamamlandığı söylenebilir.   

Evet, ABD ve diğer NATO üyelerinin aylarca süren uyarılarına rağmen, Türkiye satın aldığı S-400 sistemlerini test etti. Fakat, Nisan ayı bitmesine rağmen sistemler aktive edilmedi.

Ankara bu kararını geciktirecek mi, aktive etmekten vazgeçecek mi veya beklendiği gibi sistemi aktive mi edecek?

Halihazırda S-400’ler, 70 yıllık NATO İttifakın önünde bir sorun olarak duruyor. ABD; S-400 sistemlerinin kullanımının “F-35 teknolojisini tehlikeye sokacağını” ifade ederken, NATO; S-400'ün NATO güçleri arasında “Birlikte Çalışabilirliği (Interoperability)” engelleme potansiyelinden endişe duyduğunu söylüyor.

ABD, S-400 sistemlerinin kullanımının “F-35 teknolojisini tehlikeye sokacağını” ifade ederken neyi kastetmektedir?

Buradan kastedilen, S-400 Radarlarının F-35 uçaklarını tespit için göndermiş olduğu RF Sinyallerinin geri dönüşü sonucunda elde edilecek konum bilgileri veya F-35 uçaklarından yayımlanacak sinyallerin pasif sistemlerle kaydedilerek buradan bir istihbarat elde edilmesi midir?

Hayır, durum böyle olsaydı, ABD İsrail’e F-35 uçaklarını vermezdi. Çünkü Suriye’de konuşlu Rus S-400 Sistemleri İsrail F-35 uçuşlarını yakından takip etmektedir. Demek ki konunun başka bir boyutu var. Bunu aşağıda açıklamaya çalışacağım.  

Diğer konu NATO’nun dile getirdiği Birlikte Çalışabilirlik; çok önemli bir kabiliyet ve günümüz askeri operasyonlarının önemli bir unsuru, harekat alanında iki veya daha fazla savaş platformunun veya sistemin bilgi alışverişinde bulunma ve diğer platformlardan alınan bilgileri gerçek zamanlı kullanma yeteneğidir.

Türkiye mevcut durumda Birlikte Çalışabilirlik esasına uygun operasyon yapan bir ülkedir. Ancak, Türkiye S-400 sistemlerinin NATO sistemleriyle entegre olmayacağını ifade etmiştir.  

Bunun anlamı, S-400’ler NATO ile Birlikte Çalışabilirlik prensibine göre değil, milli ihtiyaçlara cevap verecek şekilde kullanılacak demektir. Ancak ABD ve NATO buna da karşı çıkmakta, Sistemleri Otonom olarak bile faaliyete geçirmemizi istememektedir.  

ABD/NATO tarafından diplomatik bir dille ifade edilen problem alanlarından aşağıdaki çıkarımları yapmak mümkün;

S-400’ler üzerinden Rusların uzaktan erişimle veya Sistem üzerinde çalışan Rus teknisyenler vasıtasıyla, NATO muhabere ve taktik veri altyapısına siber sızma yaparak NATO ağ sistemlerini ve F-35 teknolojisini ele geçirebilir.

S-400’lerin aktivasyonu NATO İttifakı ülkeleri hava sahası içinde güvensizlik ortamı yaratabilir, bu durumda Türk ve diğer NATO müttefik ülke güçleri birlikte askeri operasyonlar gerçekleştiremezler. Birlikte Çalışabilirlik tehlikeye girer, Taktik Veri Akışı sonlandırılabilir.

Türk Hava Sahası içerisinde ve Türkiye çevresindeki çeşitli operasyonlar kapsamında uçuş yapan NATO ülkeleri uçakları, bir Rus yapımı Sistem olan S- 400 hava savunma sisteminin sahip olduğu Dost Düşman Tanıma (IFF) Siteminin yanlış teşhisi sonucu hedef alınabilir.

ABD/NATO’nun bugüne kadar gösterdiği tutumlardan yukarıda ifade etmeye çalıştığım çıkarımlar konusunda ısrarcı olacağı anlaşılmaktadır.

Halbuki, NATO A2/AD (Anti Access/Area Denial) yapılanması incelendiğinde Türkiye’nin S-400 veya benzeri sistemlere ne kadar ihtiyacı olduğu ortadadır. Avrupa Kıtası Balistik Füze tehdidine karşı önemli oranda koruma kalkanına sahipken, Türkiye’nin koruması yeterli seviyede değildir.

Türkiye S-400’leri aktive etmek yönünde bir adım atarsa Türkiye'yi yaptığı bu eylemden dolayı cezalandırmak için mevcut bir NATO mekanizması yok, bu nedenle Türkiye'nin kararını değiştirmek üzere ABD ve NATO ülkelerinden ilave bireysel baskılar, askeri ve ekonomik ambargo ve yaptırımların gelmesi sürpriz olmayacaktır.

ABD/NATO’nun bu baskıları sonucunda Türkiye’nin Rusya ile daha fazla yakınlaşması söz konusu olabilir, peki bu durumda ABD/NATO Türkiye’den vazgeçebilecek mi?

Türkiye, 1952’den itibaren NATO ittifakının önemli bir müttefiki oldu. Bu durum halihazırda değişmedi. Türkiye'nin NATO üyeliğinin Jeostratejik nedenleri de değişmedi ve NATO komuta yapısında hala önemli bir rol oynuyor.

Türkiye, ABD'nin arkasında sadece NATO'nun ikinci büyük ordusu değil, Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve özellikle Karadeniz'deki dayanak noktasıdır. Türkiye'nin NATO'yu zayıflatmak için terk etmesi gerekmiyor. Sadece Türkiye'nin iş birliği eksikliği stratejik açıdan önemli ve bu üç bölgedeki ittifakı zayıflatabilecek durumdadır.

Türkiye’nin ittifakta kaldığı, ancak Türkiye’nin katılmadığı veya Türkiye ile iş birliği yapılmayan bir senaryoda, NATO'nun Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve özellikle Karadeniz’deki varlığı ve ittifak üyelerini destekleme yeteneği ciddi şekilde azalacaktır. Türkiye denklemden çıkarılırsa, her üç bölgede de NATO büyük sorunlarla karşılaşacaktır.

Rusya açısından dengelere bakıldığında, Rusya’nın gerek Karadeniz gerekse diğer bölgelerde stratejik alanlarda Türkiye ile iş birliği yapmadan istediği sonuçlara ulaşmasında güçlüklerle karşılaşacağı açıktır.   

ABD’nin Türkiye’den beklentisi S-400 sistemlerini aktive etmemesidir. Bunun anlamı sistemlerin paketlenerek depoda bekletilmesi, başka bir ülkeye satılması veya Rusya’ya iade edilmesidir.

Egemen ve Bağımsız bir ülke olarak Türkiye’nin böyle bir beklentiyi karşılaması mümkün görünmemektedir. 

Diğer taraftan, S-400’lerin Otonom/bağımsız olarak kullanılması bir çözüm ancak aynı zamanda bazı riskleri de barındırmaktadır. Bu tip hava savunma sistemleri, bizzat kendisini de koruyabilmek için entegre bir erken ihbar sistemi üzerinden tehdit bilgilerinin kendisine ulaşmasına ihtiyaç duyar.

Yüksek süratli ve alçak irtifadan gelen bazı akıllı füze ve uçaklara karşı kademeli konuşlanmış radar sensörlerine ve çok uzak mesafeden gelen tehditlerin erken ihbar bilgisine ihtiyaç duyulur. Ayrıca Otonom bir S-400 sistemi performansı beklenenden daha az verimli olacaktır.

Halbuki S-400 sistemi mevcut hava savunma mimarimize entegre olabilseydi, S-400 sisteminin otonom kullanımdan, çok daha etkin kullanma olanağını elde edebilecektik.

Türkiye ile ABD/NATO arasında bir sorun olarak duran S-400 konusu çözülebilir mi?

İşte bu noktada yukarıda ifade ettiğimiz tespitleri göz önüne alarak, tarafları uzlaştırabilecek ve ortak noktada buluşturabilecek bir çözüm gerekiyor. Uluslararası İlişkiler gücünü müzakere ortamından almaktadır Bulunacak çözüm tarafların endişelerini giderecek ve beklentilerini karşılayacak hedeflere odaklanmalıdır. Çözümün hedefi;

ABD/NATO ile “Birlikte Çalışabilirliği” sağlamak ve “F-35 teknolojisinin Ruslar tarafından ele geçirilmesini” önlemek,

Türkiye’nin parasını ödemiş olduğu S-400 sistemini, mevcut Hava Savunma Sistemlerimize entegre etmek ve ihtiyacımız olan Hava Sahası Korumasını sağlamak, olmalıdır.

Rusya'nın bugüne kadar bir NATO üyesi olan Türkiye'ye S-400 sistemini satarken sisteme yönelik teknolojinin ve radar teknik karakteristik bilgilerinin NATO ülkeleri tarafından ele geçirilebileceği endişesi taşıdığına dair bir açıklaması olmamıştır.

Bu nedenle, Rusya’nın payına düşen ise, S-400’lerin ABD/NATO nezdinde sorun olmaktan çıkarılması için Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu konularda destek vermek olmalıdır.  

Peki çözüm var mıdır?

S-400 Sisteminin bazı fonksiyonlarının, ABD/NATO’nun endişelerini giderecek şekilde, NATO standartlarına uygun hale getirilmesi çözüme giden bir yol olabilir.  

Böyle bir tercih kullanılması durumunda;

*Değişimine ihtiyaç duyulan fonksiyonların belirlenmesi,

*Belirlenen fonksiyonlarla ilgili olarak S-400 Sözleşmesinin değişime izin verip vermediğinin belirlenmesi,

*İzin vermiyorsa Rusya ile yeniden anlaşma sağlanması, gerekli teknik dokümanların temin edilmesi,

*Bilahare, bu durumun NATO’ya deklere edilmesi ve NATO’ya kabul ettirilmesi, 

*Sistemlerin tedarik edilmesi ve/veya geliştirilmesi,

*Güvenilirliği artırmak için NATO’dan bir Gözlem Ekibinin çalışmaları izlemesinin sağlanması,

Bu işlemin başlatılmasından itibaren, S-400 projesi kapsamında Rus Mühendis ve Teknisyenlerin sistemler üzerindeki çalışmalarının sona erdirilmesi ve sadece Türk yetkililerin bakım ve idameyi yapması, bu sürecin iyi yürütülmesine katkı sağlayabilecektir.

Değişimlerin Türk Mühendisleri tarafından başarıyla gerçekleştirilebileceğini ve yetkililerin yukarıdaki öneriye odaklanmasının yararlı olacağını değerlendiriyorum.

Çözüm önerimize yönelik olarak konunun teknik ve detaylarının fazla olması nedeniyle şimdilik bu kadarını yazmış olalım. 

Yorumlar