Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

ABD'nin Müdahale Stratejisi ve Suriye'den Çekilme

31 Ağustos 2018

ABD Başkanı Trump hakkında kelimenin tam anlamıyla ağzı olanın konuştuğu bir dönemdeyiz. Özellikle ABD iç politikasını takip etmeden yapılan yorumlarda üstelik ABD'ne “Amerikan Karşıtı” olduğunu iddia eden kesimde, kerameti kendinden menkul bir olağanüstü güç adama geleneği olduğu da dikkate alınacak olursa, Suriye politikasını çözümleme konusunda imkânsıza yaklaştıklarını görmek çok da zor olmayacaktır. Zira bu bakış açışı ABD'ne “derin” atıflarda bulunarak olağanüstü bir güç atfederken, bir yandan da ABD'ne karşı olduğunu iddia eder. Sanırım ne denli bir ABD propagandası yaptıklarının farkında değiller. Bu tartışmalardan biri de ABD'nin Suriye'den çekilmesi hususunda gerçekleşiyor… Ancak bunun anlatılabilmesi için bazı hususların tane tane açıklanması gerekiyor; öyleyse başlayalım…

Trump'ın seçim kampanyası döneminde öne çıkardığı vaatlerinden biri ordunun modernize edilmesi diğeri de Suriye'de çok görünür olmaktan duyduğu rahatsızlıktı. Bu durumu 11 Kasım 2016 Cuma günü bu köşede yayımlanan ABD Başkanını Buldu Ya Şimdi başlıklı yazımda “Gelelim dış politikasına… Amerikan ordusunu modernize edeceğini ifade eden bir başkandan savaşları bitirmesi gibi bir yaklaşım bekleniyor. Bu beklentiye sahip olanlara bol şanslar dilerim. Suriye meselesine yönelik olarak yaptığı açıklama ise tüylerimi diken diken etti. Suriye'de çok fazla görünür haldeyiz bunun için örtülü operasyonlara öncelik vereceğiz diyor Trump.” şeklinde ifade etmiştim. 

Bu durum gerçekten tüyleri diken diken etmesi gereken bir hadise. Zira Türkiye'den bakınca sadece Suriye'nin kuzey kesimi ile ilgili yorumların popülarite kaygısıyla yoğunlaştığı, buna mukabil konunun uzmanlarının Suriye'nin geneline dayalı olarak özellikle Lübnan - İsrail - Ürdün hattı boyunca da önemli bir ABD etkinliğinin olduğunu vurguladıkları bir sorun alanı var karşımızda. 

Ancak Türkiye'de sosyal medyadan ya da medyadan yorum yapan pek çok uzmanın gözden kaçırdığı bir hadise ise ABD'nin benimsediği askeri strateji. ABD'ne atfedilen kerameti kendinden menkul güç “bütün buraları işgal ediyor”, “Büyük Orta Doğu Projesi tıkır tıkır işliyor”, “ABD derin devleti her yerde” gibi görüntüde eleştiri ama aslında ABD propagandası yapan cümleler ve sahiplerine şunu hatırlatmak lazım ki; her devletin askeri ve ekonomik politikaları onların dış politika yapım sürecini etkiler ve hiçbir devletin kaynakları sınırsız değildir. 
Üstelik Trump da tüm deliliklerine rağmen ABD'nin stratejik yaklaşımına yasal baskılar ve yaptırımlarla çekilmeye çalışılıyor. Bu başka bir yazının konusu olmasına rağmen bu ABD'nin stratejik yaklaşımın haricinde davranmaya çalışması Trump için önemli sorunlara gebe. İşte bu noktada ABD'nin Afganistan ve Irak işgalleri yüklendiği ağır maliyet sonucu ortaya çıkan tabloyu görmezden gelmek mümkün değil. 

Joseph Stiglitz, ABD'nin Irak'ı işgal etmek için yaptığı harcamanın 3 trilyon dolar olduğunu belirtiyor. Allah sizi inandırsın bu sizin hayal dünyanızda karşı çıkar gibi görünüp propagandasını yaparak ekmeğine yağ sürdüğünüz o kooskocaman ve büyük ve her yeri işgal eden “Amerikanız” için bile sürdürülebilir bir durum değil. Üstelik bu sadece Irak İşgal harekâtının maliyeti, bundan sonraki süreçte ABD'nin yaptığı harcamaların hesaplanması neredeyse mümkün değil. 

İşte George W. Bush'un iki dönemlik başkanlık sürecinin bitişinin ardından müteveffa John McCain ile Barack Obama'nın başkanlık yarışında Obama için avantaj kazandıran ve aynı zamanda da ABD'nin stratejisi ile uyumlu olan askeri harcamaların kısıtlanması meselesi bu şekilde ortaya kondu. Obama'nın ikinci başkanlık döneminin hemen başında da 5 Ocak 2012'de ABD'nin askeri harcamalarının kısıtlanması ancak etkinliğinin devam ettirilmesine yönelik ABD Savunma Sekreterliği strateji belgesi “ABD'nin Küresel Liderliğinin Sürdürülmesi: 21. Yüzyıl Savunmasında Öncelikler” başlığı ile yayımlandı. 

Bu süreç Türkiye'de meşhur “ABD analistleri” tarafından pek dikkate alınmadı zira gizli örgütler, derin devletler, düğmelere bastı mı perişan eder içerikli ABD propagandası için pek uygun değildi. Söz konusu belgede en çarpıcı nokta ABD'nin artık Afganistan ve Irak işgallerinde olduğu gibi doğrudan ve geniş çaplı bir müdahalede bulunmayacağı, bunun yerine bölgesel sorunlarında sorunun ortaya çıktığı bölgedeki müttefiklerini çözüm için destekleyeceği, bu desteği de özel kuvvet ve istihbarat personelinin katkısıyla sürdürülecek operasyonlarla sağlayacağı açık bir şekilde belirtildi. Bu yaklaşım daha sora 2014 yılında ABD Başkanlık belgesi olarak tanımlandı. 

Yukarıda ortaya konan yaklaşım Trump'ın ortaya koyduğu seçim vaatlerinde de yukarıda yazdığım gibi fazla görünür olmak ifadesi ile anıldı ve süreci takip eden biri olarak tüylerimi diken diken etti. Çünkü Trump da bu açıdan ABD Stratejisini değiştirme girişimde olmadan sürekliliği devam ettirecekti. 

Bir grup masal anlatıcısı, Amerikan Çatı İstihbarat Örgütü (büyük ihtimalle Office of Directory National Intelligence yapısını kastediyorlar), derin yapılar gizli aileler gibi ABD propagandası peşinde koştururken, ABD göstere göstere stratejisini devam ettiriyor. Bu söylemleri geliştiren ve yayanları da ABD'nin cambaza bak kumpanyasının birer neferi oldukları için esefle kınıyorum. Zira popülarite ile toplumun bakış açısını bulandırıp yanlış yönlendirirken, ABD'nin uyguladığı stratejinin de göz önünde durmasına ve asıl meselenin tartışılmasının engellenmesine muazzam bir katkıda bulunuyorlar. 

İşte ABD bu strateji çerçevesinde şu anda Suriye'deki vaziyeti en verimli şekilde bölgesel müttefiklerine devretme arayışı içinde. ABD'nin Suriye'den çekilmesi bu anlama geliyor. Yani pek çoğunuzun kafasında canlanan ve “hadi canım olmaz öyle şey!” şeklinde hayli derin bir karşılık verdiğiniz tası tarağı toplayıp bölgeden gitmek değil bu. 
Son örnek ABD'nin Suriye'deki Esad karşıtı yapıları desteklemek için harcadığı yaklaşık 300 milyon dolarlık miktarı ödemeyi bırakmasının ardından Suudi Arabistan “sorumluluğu” üstlenmiş durumda. ABD'nin bir başka stratejisi de Suriye'de bölgesel müttefiklerinden oluşan bir askeri gücün konuşlanması için de çaba sarf ediyor. 

İşte bu durumda yukarıda genişçe bir şekilde anlattığım ABD'nin 2008'den beri uygulamaya başladığı stratejisinin bir sonucu. Askeri gücün oluşturulması ne denli başarılı olur bu konuda şüphelerim olmakla birlikte ABD'nin petrol zengini ve yapılanmasını Vaşington'a borçlu müttefiklerinin şu an için ABD'nin ekonomik faaliyet olarak Suriye'den çekilmesi yani elinin hafifletilmesi için girişimlerini sıklaştırdığı açık. Siz çekilme deyince tası tarağı toplayıp çıkarlarından vazgeçme anlayıp, Vaşington'un stratejisini tahlil etmeden mistik bilgilerle popülist yorumlar yapmaya devam edin. Çekilme işte bu anlama geliyor ve mistik bilgilerle cambaza bak oyunun bir parçası olan, suyu bulandıranlar da ABD'nin bu stratejisinin görülerek tartışılmasını engellemek suretiyle söz konusu stratejiye gayet güzel hizmet ediyorlar. 

Yorumlar