Türkiye ile ABD arasında her ne kadar pek çok gerginlik noktası bulunsa da iki ülkenin ittifak ilişkisi ve sistemik yapının baskıcı ve eşitleyici davranışı, tarafları birbiri ile bir şekilde hareket etmeye zorluyor...
Rusya Federasyonu Devlet Bakanı Putin'in yaptığı açıklamaya istinaden yeni bir ittifak yapısı oluşturma konusunda lafzî olarak da olsa yaptığı açıklama bir şekle büründürülmeye çalışılsa da hem yapısal hem ekonomik hem askeri bileşenleri açısından sadece bir niyet beyanı olmasının dışında şu an için değerlendirilmeye alınabilecek herhangi bir şeklinin olmadığı açık. Dolayısıyla Putin'in pek çok bölgeyi vuracak nükleer silah geliştirdikleri söylemi ile başlayan bir hakimiyet söylemine rağmen Türkiye ile ABD arasında öncelikli olarak Münbiç genel olarak da Suriye'de gerçekleştirilmesi muhtemel politikanın nasıl geliştirilmesi gerektiği konusunda görüşmeler gerçekleştirilecek....
Bu noktada Türk Silahlı Kuvvvetlerinin gerçekleştirilmiş olduğu Afrin Harekâtı büyük önem taşıyor. Zira harekât ABD-Türkiye ilişkileri açısından da Türkiye'nin lehine yönlendirici bir faktöre dönüştü. Buna ek olarak Türkiye bir kilit taşı ülke olma özelliğine dayanarak Rusya için de Suriye meselesinde yönlendirici bir faktör oldu. Yani hem ABD hem de Rusya açısından şu an Türkiye'nin gerekliliği tartışılmaz bir ölçüde.
Dolayısıyla 8 ve 9 Mart'ta Washington'da gerçekleşecek görüşmeler çerçevesinde Rusya'nın Türkiye için yaptığı ve bir şekilde Türkiye'ye ihtiyaç duyduğu görüşü de arkasına alarak, Türkiye'nin ABD'li yetkililere Afrin Harekâtında devam edegelen başarıyı göstererek hayli güç bir şekilde masaya oturması mümkün. Bu avantaja istinaden Türkiye'nin PYD terör örgütünün tamamen ortadan kaldırılması amacıyla ABD ile tüm sınır boyunca en az 20 kilometre derinliğinde bir güvenlik hattını oluşturması büyük bir avantaj olacaktır. Türkiye'nin Rusya olan ilişkisini de göz ardı etmemesi gerekmektedir. Zira bazı görüşler ya ABD ya da Rusya gibi kesin sonuçlu bir ilişki düzeninin gerekliliğini ortaya sürmesine rağmen, uluslararası siyaset uygulamasının çıkar ve güç dengesi üzerine kurulu yapısı Türkiye'nin hem Rusya hem de ABD ile belli seviyede ve konuya dayalı olarak ilişki kurma ve geliştirme avantajını ortaya koymaktadır.
Hal böyle olunca Türkiye Washington'da yapılacak toplantıya daha Afrin merkezine girilmeden ilgili operasyonun politik hedeflerine yani terör örgütü PYD'nin gücünün büyük ölçüde ezilmesi avantajı ile gitti. Bunun yanı sıra Rusya ile olan ilişki bağlamında da Türkiye'nin eli güçlü vaziyette. Zira Rusya'nın PYD bağlılığı ABD ile kıyaslanmayacak derecede düşük seviyede. Türkiye'nin de Rusya'nın da bu hususta bir ortak nokta bulabilmesi kuvvetle muhtemel.
Tüm bu faktörler birleştiğinde Türkiye'nin bir kilit taşı gibi önemli olma faktörü ortaya çıkarak hem ABD ile hem de Rusya ile gerekli seviyede ve mekanizmalar çerçevesinde ilişki kurmak konusunda elini güçlendiriyor.
Türkiye'nin bu avantajını değerlendireceği ve Suriye'de iç savaşın tarafı olmayan, BM Şartı 51'inci maddeye dayalı olarak meşru müdafaa hakkını kullanan ve korumasını tüm sınırı boyunca uygulayabilen bir ülke olarak masadan kalkmaması için en ufak bir sebep yok. Burada güç dengesinin bir gereği olan denge politikasının ehil ellerde uygulanmasından başka herhangi bir gerek yok...