Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Avrupa Birliği'nde İsyanın Adı: ORBANIZATION

09 Ocak 2018
Avrupa Birliğinde İsyanın Adı: ORBANIZATION

 

2010 yılının sonunda Tunus’ta başlayarak Arap coğrafyasına yayılan sözde Arap Baharı’nın yansımaları Avrupa da dâhil tüm yakın coğrafyayı etkisi altına almıştır.

Sözde Bahar’ın Avrupa üzerine doğrudan iki etkisi olmuştur. Birincisi Avrupa Birliği Ortadoğu kaynaklı, büyük çoğunluğu Suriye’den gelen yoğun göç ile karşılaşınca, Avrupa’da göçmen krizi yaşanmıştır.  2015 ve 2016 yıllarında Avrupa Birliği üyelerine sığınma başvurusu yapanların sayısı 2.5 milyonu aşmıştır. 2015 yılında 3.771, 2016 yılında 5.022 kişinin Avrupa’ya ulaşmak isterken Akdeniz’de hayatını kaybettiği sanılmaktadır.  2017 yılının ilk altı ayı içinde Akdeniz’de 2.257 kişinin hayatını kaybetmiş olduğu tahmin edilmektedir.[1] Avrupa Birliği üye devletlerinin birlikte ve etkili bir şekilde yanıt veremediği bu kriz 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük göçmen krizidir ve sadece üye devletler arasında gerginliklere sebep olmakla kalmamış,  Avrupa Birliği adına büyük bir edinim olan Schengen Alanı’nın geleceğini riske atmıştır. İkinci etki ise Avrupa’da yaşanan terör saldırılarıdır. Geçtiğimiz yıl (2016) Avrupa Birliği’ne üye sekiz devlette başarısız, engellenen ve tamamlanmış toplam 142 terör saldırısı rapor edilmiştir. Bu saldırılar neticesinde 142 kişi hayatını kaybetmiş; 379 kişi yaralanmıştır.  Tüm terör saldırıları radikal dinciler tarafından gerçekleştirilmemiş olmakla birlikte, ölüm ve yaralanmaların en fazla olduğu saldırılar Ortadoğu’nun mevcut koşullarında güçlenen radikal dinci örgütler tarafından yapılan saldırılardır; zira 135 kişi 13 cihatçı terör saldırısında hayatını kaybetmiştir.[2]

Sözde Bahar’ın Avrupa’ya doğrudan yansımaları olan göçmen krizinin ve terör saldırılarının Birliğe dolaylı etkisi de Birlik içinde aşırı sağ gruplar ile aşırı sağ partilerin göçmen ve İslam karşıtı söylemler üzerinden yükselmesi olmuştur. Daniel Koehler, 2016’da yayınladığı makalesinde, otuz dokuz Avrupa ülkesinde milliyetçi ve aşırı sağ partilerin parlamentolarda temsil edildiğinin altını çizmektedir.[3] Bu durum Avrupa siyasetinde milliyetçi ve aşırı sağ partilerin ağırlığının yadsınamayacağının göstergesidir.

Özellikle de bu partilerin ve aşırı sağcı liderlerin Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde iktidarda olması sadece ulusal siyasetleri açısından değil supranasyonel siyaset açısından da önem taşımaktadır; zira aşırı sağcı parti ve liderleri Avrupa Birliği’nin ortak sorunlara ortak çözüm üretme çabalarını baltalamaktadır. Avrupa’da bu isimlerden biri de Macaristan’da merkez sağ parti olarak tanımlanan Fidesz’in lideri Başbakan Viktor Orban’dır.

Avrupa Birliği ve üye devletler Avrupa’ya yönelik göç akınına ortaklaşa çözüm aramaya çalışırken Viktor Orban “ülkemde tek bir göçmen istemiyorum” demiştir; göçmenlerin “zehir” olduğunu söylemiştir.[4] Fidesz Haziran 2015 tarihinde kitlesel göçün zararlarına dair propaganda kampanyasına başlamıştır; Ekim 2016’da göçmen kabul etme meselesi referanduma sunulmuş, seçmenin % 98’i Avrupa Birliği’nin göçmenleri üye devletler arasında kota sistemi uyarınca paylaştırma önerisine “hayır” demiştir. Ayrıca göçmenlerin % 95’inin Macaristan’a giriş yaptığı Sırbistan sınırına tel örgü çekilmiştir; Macaristan sınıra çektiği tel örgünün parasını da Avrupa Birliği’nden istemiştir.[5]

Üstelik Orban Birliğe üye diğer devletlerin kararlarının kendi kararlarını etkilemeyeceğinin altını çizmek için “göçmene ihtiyacı olan alsın; kimseyi zorlayamayız; ama biz göçmen almayacağız” demiştir;  Macaristan’ın göç politikasına kimsenin karışamayacağını ima ederken, diğer üye devletleri göç hareketlerini durdurmaya çağırmıştır. Orban için Avrupa’ya göçmen kabul etmek, Avrupa’nın temel değerlerini sarsmak ve Avrupa kültürünü korumamak anlamı taşımaktadır. Bunu “Avrupa'nın temellerini korumak istiyoruz. Paralel toplumlar istemiyoruz, nüfus mübadelesi istemiyoruz ve başka bir medeniyeti Hıristiyan medeniyetin yerine koymak istemiyoruz”  diyerek ifade etmiştir.[6]

Macaristan hükümeti, Avrupa Adalet Divanı'nın Avrupa Birliği mülteci paylaştırma planının yasallığını destekleyen kararını da reddetmiş ve kararı siyasi, çirkin ve sorumsuzca  [7] olarak nitelendirmiştir.

Viktor Orban Avrupa’daki terör olaylarının nedenini de göçmenler olarak görmektedir. “Tüm teröristler göçmendir” argümanını ileri süren Orban göç hareketlerini terörizmin Truva Atı olarak tanımlamıştır. [8] Orban Avrupa Birliği’nin de göçmen yanlısı politikalar izlediği görüşünden hareketle “Brüksel’i teröristlerden yana olmakla” itham etmiştir.[9]

Kısaca Orban göç sorunu ve göçle bağlandırdığı terör olayları üzerinden Avrupa Birliği’ne ve göçmenler konusunda ılımlı olduğunu düşündüğü üye devletlere karşı bir isyankâra dönüşmüştür.

Orban’ın Avrupa Birliği ve üye devletlere isyanı göç ve terör meseleleri ile sınırlı kalmamıştır. Orban Avrupa’da popülaritesi yüksek olmayan Putin ve Trump’a karşı gösterdiği özel ilgi ile de zımnen Birliği karşısına almıştır. Trump’ın ABD başkanlık koltuğuna oturması ile Avrupa’da ABD dış politikasına dair tedirginlik hâsıl olmuş iken; Trump’ın zaferi ile çok mutlu olan Orban bu zaferi uluslararası politikada “çok taraflılığın sonu” olarak tanımlamıştır. Rusya’nın Doğu Ukrayna’ya müdahalesi ve Kırım’ı ilhak etmesi karşısında Birliğin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara şiddetle karşı çıkmış; yaptırımları “Avrupa Birliği’nin kendi ayağına sıkması[10] olarak yorumlamıştır. Dolayısıyla Orban uluslararası gelişmeler ve olaylar karşısında Birliğin genelinden farklılaşan görüşlere sahip Avrupalı lider görüntüsü sergilemektedir.

Üstelik Orban sadece Avrupa Birliği’ne karşı ve küresel politikada Birlik’ten ayrık pozisyonu ile Birliğe isyan etmekle kalmamış; ayrıca iç siyasette attığı adımlar ile Birliğe meydan okumuştur. Orban ülkesindeki Central European University’i kapatma amacıyla, üniversiteleri hedef alan yasa çıkarmıştır. Zaten Macaristan’da sadece Macarları görmek isteyen Orban’ın çok kültürlü üniversitelere ve İngilizce eğitime karşı olduğu bilinmektedir.[11]  Orban’ın yükseköğretimi düzenlemek adıyla gittiği bu yeni düzenleme Avrupa Birliği yargısında Macaristan’a karşı ihlal davasının konusu olmuştur. Avrupa Parlamenterleri arasında da Orban’a sert eleştiriler yöneltilmiştir. Mesela Avrupa Parlamenteri Guy Verhofstadt Orban’a “Avrupa Birliği’nin değerlerini ihlal ettin… Sen bizim değerlerimizi istemiyorsun” diye seslenmiştir.[12] Orban Avrupa Birliği değerlerini ihlal ettiği yönündeki eleştirilerden kuvvetle muhtemel rahatsızlık duymuyordur; zira açıkça “liberal demokrasi dönemi sona ermiştir[13] diyen bir liderdir. 

Neticede, Viktor Orban’ın Avrupa Birliği’ni karşısına alan tavır ve söylemleri nedeniyle Avrupa’da yeni bir kavram doğmuştur: Orban’ın soy isminden türetilen “Orbanization”. Öyle ki Macaristan’dan sonra Polonya için de “Orbanization” sürecinin başladığı gözlemlenmektedir. Polonya’da iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PIS) yargı reformu ve basın-yayın kanununda öngördüğü yeni düzenlemeler Polonya’nın Macaristan stili illiberal demokrasiye yaklaştığını düşündürmektedir.[14]

“Orbanization” başlıca iki sütuna dayanan bir süreçtir. Birinci sütun, göç meselesinde olduğu gibi, Avrupa Birliği’nde ortak sorunlara birlikte çözüm üretme çabalarını baltalama girişimidir. İkinci sütun dış ve iç siyaset kapsamındaki uygulamalar ile Birliğin dayandığı değerleri ihlal etmek ve Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararlarını siyasi bulmaya varacak kadar Birlik hukukunu yok saymaktır.

“Orbanization” olarak adlandırılan bu süreç Avrupa Birliği’ni nasıl etkiler? Kısaca Birliğin itibarını sarsar. Nasıl mı? Avrupa Birliği’nde bir üye devletin üyelikten çıkarılması söz konusu değildir; bu nedenle Orban’ın Macaristan’ın Avrupa Birliği üyeliğini tehlikeye attığı görüşünü ileri sürmek saçma olur. Dolayısıyla “Orbanization”ın varacağı nokta Macaristan’ın Birlik dışında kalması değildir. Bu durumda Avrupa Birliği’nin yapabileceği Lizbon Antlaşması’nın 7. maddesine istinaden Konsey’deki oy hakları da dâhil, Antlaşmalar’ın Macaristan’da uygulanmasından kaynaklanan haklardan bazılarının askıya alınması sürecine başlamak olabilir. Avrupa Birliği ve diğer üye devletler Macaristan aleyhine böylesine ciddi bir süreci başlatmak istemeyebilirler. Ancak bu durumda da Avrupa Birliği aday devletlere Kopenhag kriterlerini uygulama konusunda kredibilitesini tamamen yitirecektir; zira bir üye devlet Birlik değerlerini alenen ihlal ediyorsa, bir aday devletten Birlik değerlerini benimsemesini beklemek ironiktir. Daha genel perspektiften baktığımızda, küresel politikada Birliğin normatif güç imajının da sarsılacağını söylemek mümkündür. Belirli değerlere istinat eden ve dış politika amacı bu değerleri yaymak olan siyasi aktör anlamındaki normatif güç kavramının Birlik için ne denli önemli olduğu dikkate alınırsa,”Orbanization” Birlik adına ciddi bir sorundur.

 


[1]http://www.europarl.europa.eu/news/en/headlines/society/20170629STO78630/eu-migrant-crisis-facts-and-figures, 30.06.2017

[2]https://www.europol.europa.eu/newsroom/news/2017-eu-terrorism-report-142-failed-foiled-and-completed-attacks-1002-arrests-and-142-victims-died, 15.06.2017

[3] Daniel Koehler, “Right-Wing Extremism and Terrorism in Europe:Current Developments and Issues fort he Future”, PRISM Volume 6, Number 2,July 18, 2016

[4]https://www.express.co.uk/news/world/693994/Hungary-PM-Viktor-Orban-migrants-refugees-poison-terror-risk, 27.07.2016

[5] https://www.politico.eu/article/hungary-we-built-a-wall-and-the-eu-should-pay-for-it/ , 31.08.2017

[6]http://www.express.co.uk/news/world/792750/Europe-migration-battlefield-Hungary-prime-minister-Viktor-Orban-European-Union, 14.04.2017

[7]https://www.politico.eu/article/hungary-says-ecj-ruling-on-refugee-quotas-has-raped-eu-law-asylum-seekers-italy-greece-relocation-scheme/, 06.09.2017

[8]https://www.voanews.com/a/hungary-migrants-terrorism/3752755.html, 07.03.2017 https://www.politico.eu/article/viktor-orban-interview-terrorists-migrants-eu-russia-putin-borders-schengen/, 2017

[9] http://www.breitbart.com/london/2017/06/13/hungarian-orban-accuses-eu-favouring-terrorists/, 13.06.2017

[10] http://www.bbc.com/news/world-europe-28801353, 15.08.2014

[11] http://hungarianspectrum.org/2017/04/04/attack-on-central-european-university-is-part-of-an-ideological-struggle /,04.04.2017

[12] http://alde.eu/en/news/901-orban-wants-the-european-money-but-not-our-values/, 26.04.2017

[13] https://budapestbeacon.com/viktor-orban-era-liberal-democracies/, 27.07.2014

[14]Dilek Yiğit, “Varşova Yargıda Reform Yapayım Derken Brüksel'i Karşısına Aldı!”, http://soyledik.com/tr/analiz/6246/varsova-yargida-reform-yapayim-derken-brukseli-karsisina-aldi--doc-dr-dilek-yigit.html, 21.07.2017,https://www.demdigest.org/illiberal-democracy-the-orban-ization-of-poland/, 04.01.2017

Bu makale ilk olarak Diplomatik Gözlem'in Aralık Sayısında yayınlanmıştır.

Yorumlar