Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Kral VI. James Annesi Kraliçe Mary’nin İdamına Neden Tepki Göstermedi? Diplomasi mi, Taht Sevdası mı?

09 Ocak 2024
Kral VI. James Annesi Kraliçe Marynin İdamına Neden Tepki Göstermedi? Diplomasi mi, Taht Sevdası mı?

Günümüzde Birleşik Krallık’ın siyasi gündeminin ilk sıralarında İskoçya’nın bağımsızlık meselesi yer almaktadır. 2014 yılında yapılan bağımsızlık referandumunda İskoçya’daki seçmenin çoğunluğu Birleşik Krallık’tan ayrılmaya “hayır” demesine rağmen, Birleşik Krallık’ın AB’den çekilmesini “koşulların köklü değişimi” olarak gören İskoç milliyetçiler ikinci kez bağımsızlık referandumu talebinde ısrar etmektedir.

İngiltere ve İskoçya’nın iç içe geçmiş, çatışmalar ve savaşlar ile dolu tarihi  1603 yılında İngiltere tahtına İskoç Kral VI. James’in çıkması gibi “birleştirici” unsurlara eşlik eden “trajik” olaylar ile doludur ve İngiltere ve İskoçya’nın  ortak tarihlerindeki trajik olaylardan biri İskoç Kraliçe Mary Stuart’ın  8 Şubat 1587 tarihinde İngiltere’de idam edilmesi olmuştur. İskoçya’nın kraliçesi, Fransa’nın dul-kraliçesi ve hatta Katoliklerin nazarında İngiltere’nin de kraliçesi olan Mary Stuart’ın idamı,  monarkların kutsal ve dokunulmaz, dolayısıyla tahtından indirilmesinin ve idam edilmesinin kabul edilemez olduğu yönündeki inancın, Protestan reformasyon sürecinin başlamasıyla ve özellikle de Kalvinist öğretiler ışığında sarsılmakta olsa da, yaygın olduğu Britanya'da ve Avrupa’da geniş yankı bulmuştur. 

İskoçya’nın kraliçesi iken, hem Katolik olması nedeniyle İskoç  Protestanların tepkisinden dolayı hem de özel hayatından kaynaklı meseleler nedeniyle tahtından feragat ettirilen ve yerine oğlu James getirilen Mary Stuart İngiltere tahtında oturan ve aynı zamanda kuzeni olan I. Elizabeth’in yanında güvende olacağı kanısıyla İskoçya’dan İngiltere’ye kaçmıştır. Ancak  Protestan reformasyon süreci içindeki ülkesinde Katolikler tarafından İngiltere tahtının meşru sahibi olarak görülmediğini bilen I. Elizabeth için Katolik Mary Stuart kontrol altında tutulması gereken bir  “rakiptir”, “düşmandır.” Bu nedenle, üstelik Mary Stuart’ın ismi I. Elizabeth’i tahtından indirmeye yönelik “komplolara” karışmış iken, Mary Stuart’ın I. Elizabeth’in onayıyla idam edilmesi kimse için şaşırtıcı olmasa da, bazı tarihçiler tarafından ileri sürüldüğü gibi I. Elizabeth’in Mary Stuart’ın idamından günler sonra haberi olmuş gibi davranması oldukça şaşırtıcıdır; zira monarkların kutsal ve dokunulmaz olduğu inancı tüm monarkların ortak paydası iken, dolayısıyla bir monarkın tahtan indirilmesi/idam edilmesi bu yaygın inancı sarsacak bir hamle iken,  bir monarkın  idamı, idamın gerçekleştiği ülkenin monarkının bilgisi ve onayı dışında olamaz. Dolayısıyla Mary Stuart’ın idamının I. Elizabeth’in bilgisi dışında gerçekleştiği yönündeki yorumlar, dönemin koşulları itibarıyla kabul edilebilir görünmemektedir. Ayrıca Mary Stuart’ın idamı sonrası I. Elizabeth’in Mary’nin oğlu İskoçya Kralı VI. James’e yazdığı mektupta duyduğu üzüntüyü ifade ederken kraliçenin idamını “berbat bir kaza” olarak tanımlaması çok daha ilginç olmuştur.

Tarihçilerin asıl merak ettiği konu İskoçya tahtında oturan VI. James’in annesinin idamı karşısında nasıl tepki gösterdiği ve kraliçenin idamının İngiltere-İskoçya ilişkilerini ne şekilde etkilemiş olduğudur.

VI. James’in annesini kurtarmak için hiç çaba göstermemiş olduğunu –belki de annesinin idam edilecek olmasına ihtimal vermemişti-  belirten tarihçilerin yanı sıra James’in annesinin affedilmesi için uğraşmış olduğunu belirtenler tarihçiler de bulunmaktadır.  VI. James’in annesinin idam edilecek olmasına  karşı yaklaşımı konusundaki bu farklı görüşlerin kaynağı bizzat James’in “tutarsız” tavırlarından kaynaklanmaktadır; zira annesinin idamından önce  I. Elizabeth’e yazdığı bir mektupta hiç de hoş olmayan bir üslup takınan James I. Elizabeth’e yazdığı bir diğer mektubunda kendisini I. Elizabeth’in “kadim dostu” olarak tanımlamaktadır. Diğer taraftan kralın bu “tutarsız” görünen tavrı belki de “tutarsızlık” değil, tarihçilerin ifade ettiği üzere, idam edilecek bir kraliçenin oğlu olmanın sorumluluğuyla İngiltere ile ilişkileri bozmamaya yönelik İskoç dış politikasının gerektirdiği  sorumluluğu uzlaştırma çabasıdır ve görünen  o ki dış politikanın gerektirdikleri bir kraliçenin oğlu olmanın sorumluluğunun önüne geçmiştir.

Annesinin idam edilmesinden sonra VI. James’in “intikam yeminleri” ettiği, sınır bölgesindeki İngiliz yerleşim alanlarını yağmalama emri verdiği ve hatta İngiltere'de bir İskoç saldırısı beklendiği yönünde bilgiler mevcuttur ama  İngiltere-İskoçya ilişkileri Mary Stuart’ın idamından olumsuz etkilenmemiştir.

 “VI. James annesinin idamı karşısında İngiltere’ye savaş açabilir miydi?” sorusu kapsamında yapılacak bir değerlendirmede de James’in tavrı “gerçekçi” olarak tanımlanabilir. VI.  James İngiltere’ye savaş açmayı düşünmüş olabilir,  ama dış yardım almaksızın İngiltere’ye karşı bir savaşı kazanamayacağını ve İngiltere’nin düşmanı/rakibi olsalar da Fransa ve İspanya’dan gereken yardımı alamayacağını öngörmüş olmalıdır.

VI. James’in annesinin idamının İngiltere-İskoçya ilişkilerini olumsuz etkilememesinin asıl nedeni, İskoçya’nın İngiltere’ye açacağı savaşta yenik duruma düşmesi ihtimali değil, VI. James’in İngiltere tahtına çıkmayı garanti etme çabasıdır. İngiltere’de tahta çıkacak ismi belirleyen  “soy”  unsurudur; Kraliçe I. Elizabeth’in çocuk sahibi olmaması, İngiltere tahtını VII. Henry’nin torunu olan VI. James’in “doğum hakkı” yapmıştır. I. Elizabeth’in vefatından sonra  İngiltere tahtına çıkacağını bilen VI. James için İngiltere’ye savaş açmak ya da İngiltere ile ilişkileri bozmak tercih edilebilir seçenekler değildir. Nihayetinde 1603 yılında VI. James İngiltere tahtına I. James olarak çıkmıştır.

Bu tarihi olay günümüzde İskoçların İngilizlere bakış açısına ne ölçüde yansımış olabilir?

Mary Stuart Katolik olması nedeniyle ve Protestan bir kraliçenin onayıyla idam edilmesinden dolayı Katolik çevrelerce “Katolik kurban, Katolik şehit” olarak tanımlanmaktadır; ancak Mary Stuart’ın Katolik dünya için önemi Protestanlar için geçerli olmasa gerektir ve Hıristiyan nüfusunun büyük çoğunluğunun Protestan olduğu İngiltere’de ve İskoçya’da  geçmişte yaşanmış Katolik kraliçe idamının günümüz siyasetine ve toplumsal algıya etkisinin, bu konuda yapılmış bir çalışma olmamasına rağmen, çok fazla olmayacağı düşünülebilir. Ama unutulmaması gereken gerçek, Kraliçe Mary Stuart’ın İngiltere ve İskoçya’yı aynı taç altında birleştiren VI. James’in annesi olduğu ve VI. James’in de İngiltere tahtına VII. Henry’nin torunu olan annesinden dolayı çıkmış olduğudur.

Yorumlar