Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

Yeni Bir Günün Şafağında

02 Mart 2017
Yeni Bir Günün Şafağında

Başlık her ne kadar Türkçe yazılmış olsa da, bir Amerikanca tabirin Türkçeleştirilmiş halidir. Yeni başlangıçları ifade etmek için kullanılan bir deyimdir bu. Geçen gün yine gündeme geldi. Türk-Amerikan ilişkileri bağlamında “yeni gün” demişler. E haydi hayırlısı! Yeni gün ne kadar yeni ve bu yenilik ne kadar iyi? Öyle her yeni iyi midir? Bunlar zihni karıştıran sorular olsa gerek. 

O zaman başlayalım yine alışılagelenin ya da önümüze konmayanın soruşturulmasına… Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni denen ne var? Adı haricinde ben yeni denen bir konu pek göremiyorum… Bir bakalım son dönemin en sıcak konusudur nedir? Suriye meselesi!

Bu yeni günde ABD'nin pozisyonu nedir Suriye konusu ile ilgili olarak. ABD;

1.IŞİD'in çevrelenmesi ve mümkünse yok edilmesi

2.Bölgede en düşük seviyede Amerikan askeri varlığı ile hareket edilmesi

3.ABD'nin müttefik olarak seçtiği unsurların desteklenmesi

4.İki ve üçüncü maddelere dayalı olarak da en az ekonomik ve askeri kayıpla sorunu çözme girişimi merkezinde hareket etmektedir. 

ABD'nin bu tavrı Obama yönetimi döneminde ortaya konmuştur. Şimdi bomba cevap geliyor. Bu tavır Obama döneminde ortaya kondu çünkü sorun Obama döneminde ortaya çıktı. Bu büyük keşif için kendimi tebrik ediyorum. Gülümsemeyin! Bir tebriki hak ettim zira bunu tespit etmekte güçlük çeken önemli bir kitle var. Trump döneminde ne oluyor peki?
Yukarıda sayılan maddeler devam ettiriliyor. Zira aslında bu maddelerin çerçevesi 5 Ocak 2012 tarihinde ABD Savunma Bakanlığının ABD'nin Küresel Liderliğinin Sürdürülmesi: 21. Yüzyıl Savunmasında Öncelikler başlıklı strateji belgesinin bir yansımasıdır. Yani aslında Amerikan kaynakları net bir şekilde incelendiğinde durum gayet net anlaşılabilmektedir. 

Şimdi gelelim bu belge çok eski, hem zaten Trump yönetimi geldi artık bizimle iyi çalışılacak söylemine… Evet Trump yönetimi yeni, hatta yardımcı olayım bu ifadeye; o kadar yeni ki birinci ayını daha yeni doldurdu. Bu ne anlam ifade eder? Hiç! Zira Amerikan Dış Politikası yeni değil… Olduğu yerde duruyor. Bir ek daha Amerikan Dış Politikası, herhangi bir şahısla değil devletin çıkarları dolayısıyla yönlendirilir. Bu çerçevede şahıslara göre ancak ve ancak küçük değişimler ve gelişmeler yaşanır. 

Şimdi dönelim konuyu örnek olay üzerinden yukarıdaki maddeler çerçevesinde incelemeye…

1) IŞİD'in çevrelenmesi ve mümkünse yok edilmesi stratejik hedefinden ABD vazgeçmedi. Obama zamanında da bu vardı, Trump zamanında da var. 

2) Bölgede yani Suriye'de özellikle ABD'nin ilgi alanı olan ülkenin kuzey kesiminde en düşük Amerikan askeri varlığı ile hareket ediliyor. Yani bölgede ABD özel kuvvet personeli, başta CIA olmak üzere istihbarat personeli mevcut. Düzenli birlik harekâtı için bir konuşlanma söz konusu değil. Bu Obama zamanında da böyleydi, Trump da bu şekilde bir politika izliyor.

3) ABD Özel Kuvvet ve istihbarat personeli ile Suriye'nin kuzeyinde PYD'nin silahlı kanadı YPG terör örgütünü destekliyor. Bu noktada bir not düşelim, ABD'nin CIA eliyle Özgür Suriye Ordusuna yaptığı mühimmat silah ve lojistik desteğini, ÖSO'nun eski adı Nusra Cephesi olan Şam Fetih Cephesi ile ilişkisini bitirmediği için, kestiği ifade ediliyor. Eğer bu doğru ise YPG bölgede çok daha avantajlı bir hale gelecektir. Bu Obama zamanın da böyleydi, Trump da bu şekilde bir politika izliyor. 

4) ABD, Obama dönemi ile başlayan, oğul Bush döneminde yaşanan ekonomik sorunların aşılması politikası dönemine girmişti. Trump bu süreci Amerika'yı yeniden büyük yapalım sloganı ile sürdürmeye kararlı olduğunu belirtti. ABD'nin ekonomik olarak rahatlaması için de daha az askeri yükün altına girmesi gerekiyor. NATO üyelerine yapılan GSYH'nın %2'lik kısmının askeri harcamaya ayrılması çağrısı da bu yüzden, Suriye'ye, Afganistan ve Irak işgallerinin aksine asker gönderilmemesi ve bir işgal politikasının yürütülmemesi de bu yüzden. Bu Obama zamanında da böyleydi, Trump da bu şekilde bir politika izliyor. 

Şimdi tekrar gelelim yeni gün meselesine. Bu süreçte başkanlara göre değil, stratejik önceliklere göre bir değişkenliğin söz konusu olduğunu ya da olacağını iyice anlamak, Türkiye'nin çıkarları için de hayli önemlidir. 

Yorumlar