Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

Şimdi Ne Olacak?

23 Aralık 2016

27 Mayıs 2013
… Buna karşın Esad çatışmaları sadece stratejik noktaları ele geçirerek muhaliflerine karşı mevzi kazanma ile sınırlı tutarsa, muhalefetin giderek artan güç kaybı Cenevre Konferansında Suriye hükümetinin lehine sonuçlar verecektir. Böyle bir durumda Esad'ın 2014 seçimlerinde güç kazanması ve Suriye'yi demokrasi ile buluşturan lider konumunda olması bile söz konusu olabilir… ABD'nin bundan sonraki süreçte Rusya ve müttefiklerini göz ardı etmeden, Suriye'deki Esad rejimini dikkate alarak, bir geçiş hükümeti ile sorunun çözülmesine katkıda bulunmaya çalışacağı artık ortaya çıkmış durumdadır. Suriye'de kimyasal silah kullanıldığı iddialarına rağmen, ABD'nin bir müdahalede bulunmaması, yeni politikasının istikametini göstermektedir. ABD hem ekonomik hem de sosyal sorunları nedeni ile sıkıntılı bir dönem geçirmektedir. Söz konusu iç siyaset sorunları ABD'nin uluslararası müdahaleler için gerekli ekonomik kaynağı ayırmada isteksiz davranmasına sebep olmaktadır. Ayrıca Irak'ta kitle imha silahlarının varlığı nedeniyle yaşanan meşruiyet krizinin Suriye'de de tekrarlanması ABD için olumsuz bir siyasi sürecin başlamasını tetikleyebilir. Bütün bu faktörler dikkate alındığında ABD her şeye rağmen sorumluluğu tek başına yüklenmeden ve mümkün mertebede askeri operasyon yapma faaliyetlerinden uzak kalarak Suriye politikasını şekillendirmeye devam edecektir. 
3 Haziran 2016
Son günlerde uluslararası medyada haberler dolanıyor, Türkiye-Rusya yakınlaşması hakkında. Aslında gerekli de bu durum. Rusya coğrafi olarak bize çok yakın olan ve aynı zamanda küresel gelişmeleri etkileyebilecek durumda bir güç. Türkiye de bölgesel bir güç. Aman bırakın Allah aşkına şu ilk on ekonomi laflarını falan lütfen gerçekten lütfen. Durumu tespit edelim TÜRKİYE BÖLGESEL BİR GÜÇ!!! İşte bu iki önemli ülke üstelik de coğrafi olarak yakınken, birbirleri ile olan ilişkilerinin iyi olması pek çok menfaati beraberinde getirecektir. Suriye meselesi hem küresel hem de bölgesel boyutta büyük sorunlar yaratan bir olay. İnsani bir dram da yaşanıyor aynı zamanda orada. Hemen coşmadan söyleyelim; evet Esad çocukları öldürüyor ama merak edilmesin muhalifler diye bahsi geçen o grup çorbasının da eli temiz değil. O çocukların katili hem Esad hem de muhaliflerdir! Yani belki de II. Dünya Savaşı'ndan sonra görünen en büyük çaplı insani dram sınırımız boyunca yaşanıyor. Bu aşamada tekrar girişe dönelim ve gelelim Türkiye-Rusya ilişkilerine…
Türkiye yaptığı tercih ve davranış hataları ile altındaki zemini kaydırdı. İşte bu aşamada artık bir dış politik reorganizasyon zamanı geldi. 
Esad'ın bu derece nefrete varan bir içerikte gitmesi gerektiği söyleminin geliştirilmesinin karşılığı olmadığı açık. Rusya ile bozulan ilişkilerin her iki tarafı da gayet olumsuz etkilediği de ortada. Bu aşamada Türkiye;
1) Esad ile açık ya da kapalı bir şekilde ilişki kurmalı 
2)Rusya ile ilişkiler olağan seyrine getirilmeli
3)ABD ile gerçekleşen ilişkilerde tüm muhaliflerin değil ılımlı muhaliflerin destekleneceği teminatı verilmeli
4)Hükümet yetkililerinin dün (1 Haziran 2016) itibarıyla yaptığı “Suriye'nin toprak bütünlüğü önemlidir” açıklamasının arkasında durulmalıdır.
Yukarıdaki paragraflardan biri 27 Mayıs 2013 diğeri de 3 Haziran 2016 tarihli iki ayrı yazımdan alıntıdır. Olayları incelerken gerçekleşen her bir hadise sanki tekmiş gibi ele alınınca dış politika yapım sürecimizdeki hatalar da adeta masum birer çaba halinde gösterildi. Bu satırlar bir internet bağlantısı, az biraz İngilizce ve partizan tesirden ırak durmaya çalışan bir zihin tarafından kaleme alındı. Şu an gelinen duruma nasıl gidildiğini gösteriyor. Ama her olayı yukarıda da dediğim gibi tek olarak inceleyince sanki bir sürecin temelleri atılmamış gibi de yansıtılabilir gelişmeler. 2013 tarihinde bu satırları yazdığımda anlamsızca yüzüme bakanlar bugünler için ne düşünüyor bilmem ya da yakın zamanda yapılması gerekenlere teker teker uymak zorunda kalanlar. Ancak bu uyarıların yapıldığı zamanlarda harekete geçilmiş olması şu andaki durumdan çok daha iyi sonuçlar getirecekti. 
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sözcüsü Peskov; Büyükelçi Karlov cinayetinin Ankara'nın prestijine gölge düşürdüğünü açıkladı. Maalesef Türk tarafından kimse de çıkıp aksi bir söylem geliştiremedi. Bu açıklama maalesef Türkiye'nin diplomasi alanında nasıl bir görünümde olduğunu da gösteriyor. Zira şu anda ilişkilerimizin en iyi olduğu ifade edilen Rusya Federasyonu'nun Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün ifadeleri bunlar. Olayın failinin hangi terör örgütüne bağlı olduğunun açıklanması konusunda daha çok erken olduğu görüşünü belirten Rusların bu ifadesi de, Türk tezinin aksine konuya da derinden yaklaştıklarını gösteriyor. Bu durum en iyi ilişkiler içinde olduğumuz Rusya Federasyonu ile gerçekleşiyor. 
ABD ile olan ilişkiler de hayli gergin vaziyette. Vatandaş seviyesinde ne düşünüldüğü ya da cinayete dair neler analiz edildiğinden ziyade ikili ilişkiler bağlamında bu mesele ele alınırsa daha iyi olacak gibi görünüyor. Zira ABD'deki iktidar değişikliği sürecinin Suriye hususunda yarattığı suskunluk geçici olabilir. ABD'nin ekonomik ve askeri çıkarlarının olduğu bir bölgede politikasının bıçakla kesilir gibi sona erdirilmesini beklemek aşırı bir iyimserlik olacaktır. Daha önce dile getirdiğim şekilde bir politika yani diplomatik/siyasi girişimlerle bir çözüm gerçekleştirilecek. Tabii bunun için de öncelikli olarak Suriye'nin terörist yapılardan temizlenmesi gerekiyor. Türk hükümeti Moskova Deklarasyonunda eski ve genel bilinir adıyla Nusra Cephesinin bir terörist yapılanma olduğunu attığı imza ile kabul etti. Bu doğru ve güzel bir gelişme. Peki ya PYD/YPG yapılanması? Geçen hafta yazdığımı hatırlıyorum. PYD/YPG yapılanması üzerinde hem ABD hem de Rusya kullanılabilir olduğu yönünde bir mutabakata sahip. Dolayısıyla bu bütün sözde iyi gelişmeler söylemi içerisinde Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin çıkarları dışında gelişmelere gebe bir alan meydanda duruyor. Ayrıca Esad'ın bütün bu süreçten sonra iktidarda kaldığı sürece Türkiye aleyhine yapılara izin verme ihtimali ya da en azından aksiyonsuz kalma ihtimali de hayli kuvvetli. Tıpkı Hafız Esad döneminde bölücü terör örgütüne verilen destek gibi. Yani, mesele o kadar küçük gruplar ve mezhep odaklı yürütüldü ve hayalci gerçeklerden uzak bir söyleme oturtuldu ki bu sonuçlar maalesef kaçınılmaz hale geldi… 

Yorumlar