Sabahattin İsmail Sabahattin İsmail

Rum-Yunan İkilisi Garantörlüğe Niye Karşı Çıkıyor?

17 Eylül 2018
Rum-Yunan İkilisi Garantörlüğe Niye Karşı Çıkıyor?

Anastasiadis, Rum siyasiler ve Yunanistan yetkililerinin, Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması için yürüttüğü kampanya, aslında onların yeni bir ortaklıkta bize 1974 öncesini yaşatma yönündeki niyetlerinin inkar edilmez bir kanıtıdır…

Nitekim önceki gün BM Genel Sektreteri Guterres’in geçici özel temsilcisi Lute ile görüşen Yunan Dışişleri Bakanı Koçias da “adada çözüm için Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi gerektiği”ni söyledi 

Eğer ileride anlaşmaları yeniden bozma, Türklere yeniden saldırma, Türkiye’nin müdahalesini gerektirecek tavırlar içine girme niyetleri yoksa Türkiye’nin garantörlüğüne niye karşı çıkıyorlar?

Türkiye, adaya durup dururken mi müdahale etmiştir?

Sadece Rum Saldırılarını Durdurmak ve ENOSİS'i Önlemek İçin 

Türkiye’nin garantörlüğü 1960 Anlaşmaları ile kabul edildi…Garantör ülke olarak Türkiye’nin bütün amacı 1960 Cumhuriyeti’nin devamı ve Türklerin anlaşmalarla elde ettikleri haklara saygı gösterilmesiydi…Nitekim Türkiye’nin 1960’da adaya gönderdiği Büyükelçi Emin Dırvana’nın, 1960 Cumhuriyeti’ni yaşatma politikası nedeniyle, EOKA’nın saldırı hazırlıklarını bile görmezden geldiği, saldırı hazırlıklarını gören ve uyarılar yapan TMT liderliğinin hazırladığı raporları etkisiz kılmak için uğraştığı, Rumları tahrik etmemek için Türk Cemaat Meclisi’nin aldığı bazı kararlara dahi müdahale ettiği, Rumları tahrik ettikleri gerekçesiyle bazı gazetecileri Elçilik binasına çağırarak azarladığı, hatta rahmetli Mapolar’ı bir yazısı nedeniyle tokatladığı, 1964’de en kanlı saldırılar sürerken, Türkler yollardan alınıp katledilirken, Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Küçük ve Türk Bakanların daireleri EOKA’cılar tarafından basılıp yağmalanırken, Başbakan İsmet İnönü’nün Dr. Küçük ve Rauf Denktaş’a “ Koşullar uygun olduğunda ortak hükümete, dairelere ve Temsilciler Meclisi’ne dönün” mesajları gönderdiği biliniyor…

Türkiye eğer Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılmasını isteseydi, bunları yapar mıydı?

Türkiye sadece ve ancak hep son anda, Rum saldırılarını durdurmak, toplu bir Türk soykırımını ve ENOSİS’i önlemek için, garantörlük yetkilerini kullanarak, müdahale etmek zorunda kalmıştır…Ve bu müdahaleler de 1974 Barış Harekatı’na kadar hep “sınırlı polis harekatları” şeklinde gerçekleşmiştir. İşte kanıtları:

1- Türkiye’nin ilk müdahalesi 25 Aralık 1963’de gerçekleşmiştir…
Özellikle Lefkoşa’da yoğunlaşan Rum saldırılarını durdurmak için birkaç savaş uçağını alçaktan Rum bölgesi üzerinde uçurarak EOKA çetecilerine uyarıda bulunmuş ama tek mermi bile atmamıştır…Rum saldırıları ve katliamları olmasaydı Türk uçakları gelecek miydi?

2- Türkiye’nin ikinci müdahalesi 30 Aralık 1963’de gerçekleşmiştir…
Bu müdahalenin nedeni yine devam eden Rum saldırılarıdır…Ateş-kes’i kabul etmeyen, saldırılarını sürdüren ve 650 kişilik Türk Alayı’nın etrafını kuşatma harekatı başlatan Rum-Yunan kuvvetlerinin tuzağına düşmemek için Alay kampından çıkarak, daha güvenli Gönyeli bölgesine savunma amaçlı konuşlandırılmıştır…İngiliz Yüksek Komiserliğinde devam eden ateş-kes görüşmelerini akamete uğratmak için direten Makarios, toplantı odasının penceresinden baktığında Türk Alayının, tüm ağırlıklarıyla hareketini gördüğü zaman, korkuya kapılmış ateş-kesi derhal kabul etmiştir…İngiliz General Young, Lefkoşa’da, iki tarafın hatları arasındaki hattı yeşil kalemle çizmiş ve bu nedenle ateş-kes hattı “Yeşil Hat” diye anılmaya başlanmıştır. Bir başka deyişle bu hat, TMT’nin ve Türkiye korkusunun Rum saldırılarını durdurduğu savunma Hattımızdır…

3- Türkiye’nin 3. Müdahalesi 8 Ağustos 1964’de, Rumların Erenköy’e yönelik saldırılarını durdurmak için ve ancak son anda, başka hiçbir çare kalmayınca gerçekleşmiştir…
10 bin kişilik Rum-Yunan kuvveti, Erenköy bölgesindeki 8 köyü savunan 800 üniversite öğrencisi ve köylüyü denize dökerek yok etmek için 6 Ağustos’ta denizden ve karadan saldırıya geçmiştir…Türkiye’nin tüm uyarılarına, Dünya ülkelerine ve BM’ye yaptığı “saldırıları durdurun” çağrılarına, adadaki BM Barış Gücü’ne karşın saldırılar durmamış, 8 köyden 7’si Rum-Yunan kuvvetlerinin eline geçmişti…Türkiye yine son anda, son direniş kalesi de düşmek ve toplu katliam başlamak üzereyken, bunu önlemek için sınırlı bir polis harekatı başlatmıştır…Türk Hava Kuvvetleri saldırgan Rum-Yunan birliklerini bombalayarak Erenköy’e girmelerini önlemiştir…

4- Türkiye’nin 4. Müdahalesi 15 Kasım 1967’de 5000 kişilik Rum-Yunan kuvvetinin Geçitkale ve Boğaziçi köylerine saldırısı, köyleri işgal ederek birçok Türk’ü katletmesi, köylüleri ise esir alarak bilinmeyen bir yere götürmesi üzerine gerçekleşmiştir…

Köyleri boşaltmayan, esirleri serbest bırakmayan Rum-Yunan ikilisine uyarı için Türkiye yine hava kuvvetlerine ait savaş uçaklarını ada üzerinde uçurmuş, savaş gemilerini Kıbrıs açıklarına göndermiş ve müdahale hazırlıklarına başlamıştır. Müdahaleyi önlemek için 6. Filosunu Türk donanmasının önüne gönderen ABD’nin adaya gönderdiği Cyrus Vance’ın girişimleri sonuç vermiş ve Türkiye’nin şartları kabul edilmişti.. Buna göre Rumlar “Garantör!” Yunanistan’dan adaya gizlice sokulan 12 bin Yunan askerinin çekilmesini, işgal edilen Türk köylerini boşaltılmayı, esir alınan köylüleri serbest bırakmayı, Türk bölgeleri etrafındaki kuşatmayı kaldırılmayı, terörist Grivas’ı adadan çıkarmayı, adaya girişine izin verilmeyen Denktaş’ın gelişine izin vermeyi ve toplumlararası görüşmelerin başlamasını kabul etmek zorunda kalmıştı… 

5- Türkiye’nin adaya 5. Müdahalesi ise, ENOSİS amaçlı 15 Temmuz Yunan darbesinden sonra, 20 Temmuz 1974’de, yine son anda, başka hiçbir barışçı yol kalmadığı için gerçekleşmiştir…

Bilindiği gibi Türkiye, ENOSİS amaçlı 15 Temmuz Yunan Darbesi’nden sonra BM Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırmış ama sonuç alamamış, diğer garantör ülke olan İngiltere ile birlikte müdahale etmek istemiş, bu amaçla bir dizi görüşme yapmış, İngiltere buna izin vermeyince İngiliz üslerini kullanmak istemiş, İngiltere buna da karşı çıkınca, ilhakı durdurmak için başka bir yol kalmaması nedeniyle müdahale etmiştir.. Darbecilerden canını zor kurtaran Makarios ise 19 Temmuz 1974’de BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı Yunanistan’ı işgalcilikle suçlayan çok önemli tarihi konuşmasında BM’yi ve tüm Dünya’yı bu işgale son vermeye çağırmıştı…Ne yazık ki Makarios’un bu çağrısına adada barış gücü bulunan BM ve üsleri-askerleri bulunan garantör İngiltere yanıt vermezken, sadece Türkiye olumlu yanıt vermiş ve Yunan işgaline son vermek, ENOSİS’i önlemek, Rumlar arasındaki iç savaşı sona erdirmek, adanın bağımsızlığını ve Türk Halkının soykırımını önlemek için evlatlarını ateşe atmıştır…

Türkiye Garantörlük Yetkisini İstismar Etmedi

Görüldüğü gibi Türkiye, garantörlük yetkisini hiçbir zaman kötüye kullanmamış, hep Rum saldırılarını durdurmak, hep Türk Halkının can ve mal güvenliğini korumak, hep ENOSİS’i önlemek için, uyarılar dikkate alınmaması nedeniyle, ancak son anda, başka çare kalmadığı için müdahale etmek zorunda kalmıştır…

Türkiye isteseydi, 1964’de adaya gizlice 20 bin Yunan askeri sokan garantör Yunanistan gibi, adaya gizlice 20-30 bin Türk askeri sokardı…

Türkiye isteseydi, 20 Temmuz 1974’e kadar, Rumların saldırılarını önlemek için sınırlı polis harekatlarıyla yetinmez, adaya daha 1964’de geniş kapsamlı müdahalede bulunurdu…

Türkiye isteseydi, 20 Temmuz 1974’de veya 14 Ağustos 1974’de harekatı 3 gün daha sürdürür ve tüm adayı rahatlıkla ele geçirirdi…

Ne ki, Türkiye’nin amacı hiçbir zaman, garantörlük sıfatını kullanarak, adayı işgal etmek, toprak kazanmak olmamıştır…Sadece ve sadece anlaşmaların uygulanmasını,Türk halkının meşru hak ve çıkarlarının ve Lozan’da tesis edilen, 1960 Anlaşmaları ile Kıbrıs’a da yansıtılan Türk Yunan dengesinin korunmasını amaçlamıştır…

Tarihi gerçekler böyle olmasına karşın, bugün Rum-Yunan devletleri; Anastasiadis ve Koçias niye Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasını birinci hedef olarak seçmiştir? Niyetleri kötü olmasa, yeniden Türklere saldırmayı, bir süre sonra “Türklere çok fazla haklar verildi” diyerek olası bir anlaşmayı yeniden bozmayı amaçlamıyorsalar, Türkiye’nin garantörlüğüne niye karşı çıkıyorlar?

Rum-Yunan ikilisi bize saldırmayı düşünmüyorsa garantörlüğe niye karşı çıkıyor?

Irkçı-hegemonyacı-yayılmacı, eli kanlı Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın Türkiye’nin garantörlüğüne karşı çıkması, Türk halkını, Türkiye’yi, CB Erdoğan’ı ve CB Akıncı’yı bir değil, milyon kez düşündürmelidir.. 

Herkes, “bize yeniden saldırmayacaklarsa garantörlüğe niye karşı çıkıyorlar?” sorusunu kendi kendine sormalı, tarihi geçmişi anımsamalı, Rum-Yunan’ın iyi niyetli olduğuna asla inanmamalı, onlara asla güvenmemeli ve Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğüne dört elle sarılmalıdır…

Yorumlar