Rusya 24 Nisan 1877'de Osmanlı Devletine savaş ilan eder. Ardından da Haziran ayında ordu harekete geçer. Kuzey Dobruca’da Rus ilerleyişiyle beraber yoğun da bir göç başlar. Bölgenin en büyük illerinden olan Tulça, Maçin, Hırsova ve Babadağı’ndaki insanlar yaşadıkları şehirleri boşaltıp hızla Rus ordularının önü sıra Varna’ya doğru çekilir. Bunu yapmayıp kalanlar ya da bölgeyi terk etmekte gecikenler ise yağma ve ölüm ile karşı karşıya kalır. Çünkü bu, omlet yemek isteyen yumurta kırmayı bilmelidir diyen Çerkasky’nin de, Mılyutin’e yazdığı mektubunda belirttiği üzere bir “ırk imha” savaşıdır.
Rus orduları hem Kafkaslar hem de Balkanlar olmak üzere iki koldan saldırıya geçerler. Romanya’nın da yanında yer aldığı General Gurko komutasındaki Rus orduları Tuna Nehri'ni hiç beklenilmeyen bir yerden, Vidin ile Rusçuk arasındaki bir bölgeden geçerler. Efsaneleşmiş Plevne savunması dışında çok büyük bir direnişle karşılaşmadan hızla ilerlerler. Fakat Osmanlı ordusunun karargâhının bulunduğu Şumnu ile silahlı halk direnişinin olduğu Rodoplara giremezler. Balkan dağlarını aşıp Filibe Ovası'na inerler, oradan da hızla Trakya’ya doğru yürürler. Fakat bunu yaparken de tedbiri elden bırakmazlar. Arkadan olabilecek saldırıları önlemek ve Bulgarların coğrafyada çoğunluk durumuna gelmesini sağlamak için Türklere yönelik yoğun bir katliam ve sürgün uygulamasına başlarlar. O kadar ki, Rus Ordusu, daha Tuna’yı geçmeden nehir boyundaki kentleri topa tutar. Bu gelişme sonucunda 25 bin nüfuslu Rusçuk şehri neredeyse tamamen boşalır. Aynı dönemde Rus orduları, başta Erzurum olmak üzere doğu illerinden de çok sayıda insanı sürgüne tabi tutarlar.
Hicri takvime göre 1293 yılında başlaması nedeniyle, 93 harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı 1877’de başlamış 1878’de ise bitmiştir. Fakat yaklaşık iki yıl süren savaştan en çok etkilenen siviller olmuştur. Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy’ye göre can kaybı ve kitlesel olarak çekilen çile bakımından, bu savaş esnasında meydana gelen göçler, tarih boyunca görülenler arasında en dehşet verici olanlardan biridir. Çarlık ordusunun ve komitacıların giriştiği kıyım eylemleri bu kaçışın temel nedenidir. Bu süreçte Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy’ye göre 1 milyon 253 bin, Nedim İpek’e göre ise 1 milyon 243 bin Türk doğdukları ve yaşadıkları topraklardan sürülmüştür.
93 Harbi, 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile son bulur. Antlaşma uyarınca, Balkanlarda Rusya’nın kontrolünde Karadeniz’den Ohri Gölü’ne, Tuna’dan Ege Denizi’ne kadar Bulgarların azınlıkta olduğu bir coğrafyada Büyük Bulgaristan devleti kurulur. Ancak Almanya, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere batılı başkentlerin bu karşı çıkması üzerine 13 Temmuz 1878’de Rusya’nın da gönülsüz de olsa katılımıyla Berlin Antlaşması imzalanır. Antlaşmayla, Bulgaristan, Osmanlı Devletine bağlı küçük bir prenslik haline getirilir. Yine antlaşmayla Osmanlı'ya bağlı Şarki Rumeli vilayeti kurulur ve böylece Rusya, Balkanlarda tek güç olmaktan çıkar. Bu arada savaşla ilgili olarak Rus varlığına ait son iz de, ölen askerlerin anısına Yeşilköy civarında, Florya yakınlarında bulunan Şenlikköy’de (Galitaria) diktikleri Rus Anıtı’nın, yapılışından ancak 36 yıl sonra, 14 Kasım1914 tarihinde bombalanarak ortadan kaldırılmasıyla tamamen son bulur.