Türkiye’de kamuoyu seçime kilitlenmişken, hayat da olağan akışında ilerlemeye devam ediyor. Bölgemizde ve dünyadaki gelişmelerde bir hız kesilmesi görülmüyor. Dolayısıyla diplomatik ve güvenlik bürokrasimiz tam gaz mesaisini sürdürüyor. Bu çerçevede iki gündür Ankara’da sıcak gelişmeler yaşandı.
Bu sıcak gelişmelerin ne olduğunu aktarmadan önce yurt içi ve yurt dışı güvenlik merkezli yaşananları hatırlatmakta fayda olacak:
- Afrin kent merkezi ve büyük oranda bölge teröristlerden temizlenmesine rağmen Tel Rifat gibi birkaç bölge halen kontrol altına alınmadı. Bu nedenle Zeytin Dalı Harekatı ilk baştaki hızını kaybetse de devam ediyor. Hem kurtarılan yerlerde teröristler tarafından döşenen EYP’ler temizlenirken, hem de PYD hem de DEAŞ’lı teröristlerle yer yer sıcak çatışmalar yaşanıyor.
- Münbiç’in teröristlerden temizlenmesi için diplomatik mücadele yoğun bir şekilde sürüyor. Türkiye, bu çerçevede askeri seçeneğini de hazır bekletiyor.
- Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusundaki terör örgütü PYD işgaline karşı diplomasi ağırlıklı bir çalışma var.
- Irak’ın kuzeyinde yer alan terör örgütü PKK varlığına karşı göz açtırmadan süren mücadeleyi de unutmamak lazım. Özellikle Mart ayında başlayan ve Zeytin Dalı Harekatı ön planda olduğu için pek de kamuoyuna yansımayan operasyonlar sonucunda güvenlik güçlerimiz adım adım Kandil Dağı’nın Irak bölgesindeki eteklerine yaklaştılar.
- ABD’nin İsrail ve Suudi Arabistan ile beraber İran’a yönelik taarruzu Türkiye’yi de olumsuz etkileyecek. Olası bir çatışma veya krize karşı Ankara, ABD’nin kararına karşı itirazlarını dile getirmesine karşır, yine de denge politikası izlemeye gayret ediyor.
- Ülkemizi her açıdan olumsuz etkileyen Suriye iç savaşında, Astana sürecinin başlamasıyla çözüme doğru ilerleme başlamıştı. ABD’nin son saldırısı yazılarımızda aktardığımız gibi bu ilerlemeyi biraz yavaşlattı. Ancak kaynaklar, Türkiye, Rusya ve İran’ın “Suriye’nin toprak bütünlüğünü” esas olan politikalarından geri adım atmayacağını vurguluyor. İlerleyen dönemlerde de başta İdlib sorunu olmak üzere çok sayıda yeni adım atıldığına şahit olabiliriz.
- Doğu Akdeniz’in genelinde ve Kıbrıs Adası özelinde de dikkatimizi vermemiz gereken bir gerilim söz konusu. Batı dünyasının tamamına yakını, İsrail ve Mısır, Yunanistan ile Rum Kesimi’ni desteklerken, Türkiye hem kendi hem de KKTC’nin çıkarlarını korumak için zor gücü de dahil bütün seçenekleri masaya sürüyor. Şimdiye kadar bu kararlılık ile ilgili bir taviz verilmedi. Ancak KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın BM’nin yeni planına yönelik olumlu mesajları, Türkiye ve KKTC’de endişe ile karşılandı.
- Ege’de de Doğu Akdeniz’dekine benzer bir gerilim devam etmekte. Yunanistan karasularını ve kıta sahanlığı sınırlarını gayri meşru bir şekilde genişletme çabasında. Ayrıca yine aynı ülke, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması çerçevesinde alınan “Doğu Ege adalarının silahsızlandırılması” kararını ihlal ediyor.
- İçeride de güvenlik güçlerimiz FETÖ, PKK, DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadelesini sürdürüyor.
Güvenlik anlamında en temel meseleler olarak öne çıkanlar bunlar. İşte bu maddelerde aktardığımız bazı konularla ilgili sıcak gelişmeler olduğu bilgisi kulağımıza çalındı. Şimdi onları anlatmaya başlayalım:
“Rejim Heyeti Ankara’ya Gelecek” İddiası
Dün basına yansıdığı üzere, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika Dairesi Başkanı Sergey Verşinin, Şam'da Beşar Esad ile görüştükten sonra Ankara'ya geldi. Özel Temsilci Lavrentyev’in Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile görüştüğü belirtiliyor. Edinilen genel bilgilerde görüşmede Suriye'deki gelişmeler ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı temelinde bu ülkede siyasi çözüm süreci konuşuldu.
Ancak kulağımıza yansıyan bazı kulis dedikodularına göre ise ziyaretin içeriğinde konuşulanlarla bağlantılı özel bir talep vardı. Kulislerde konuşulan bu dedikoduya göre, Lavrentyev, Suriye’den resmi bir heyetin Ankara’ya gizlice gelip görüşmeler yapmasını teklif etti. Ankara da bu teklife olumsuz yaklaşmadı. İddiaya göre rejimden bir heyet, Ankara’ya gelerek resmi olmayan bir dizi görüşme gerçekleştirecek. Yine iddiaya göre, bu görüşmelerin adresi, devletin resmi kurumları değil, bazı siyasi partiler olacak. Tarih olarak Haziran ayı ortaları işaret ediliyor. Yani seçimler öncesi... Doğru mudur bilmem ancak ateş olmayan yerden duman çıkmayacağını düşünenlerdenim. Bekleyip görmek gerekiyor.
Dışişleri’nde ABD’lilerle Gizli “Münbiç” Toplantısı
İşte bu ziyaretten bir gün sonra, yani bugün de (25 Mayıs 2018) ABD’den bir heyet Dışişleri’nin kapısını çaldı. Bakanlıkta yapılan toplantıda Türk heyetine Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sedat Önal’ın başkanlık ettiği belirtiliyor. Bu toplantıda 4 Haziran’da Washington’da yapılacak Mevlüt Çavuşoğlu-Mike Pompeo görüşmesinin ön çalışması yapıldı. Ağırlıklı olarak masada Münbiç meselesi vardı ve kulis dedikodularına göre, bir yol haritasında anlaşıldı. Bu anlaşmaya göre, PKK/PYD terörist unsurları Temmuz ayı başında bu kenti terk edecek. Bölgeye Türk ve Amerikan askerleri yerleşecek. Türk askeri kentin Batı ve kuzeyine yerleşecek. ABD askerleri ise Münbiç’in güney bölgesini tutacak. Aktarılan bilgiye göre, Türkiye sözle yetinmeyecek ve Dışişleri Bakanlarının görüşmesinden sonra ortak açıklama yapılmasını isteyecek.
Arka arkaya yapılan iki ziyaret ve iki ayrı ve ciddi iddia, önümüzdeki dönemin yine bölgede sıcak geçeceğinin bir göstergesi niteliğinde.
ABD Büyükelçilik Koltuğu 7 Aydır Boş
Ancak bu gelişme, ABD ile Türkiye arasındaki gerilimin bittiği anlamına gelmiyor. Örneğin Suriye’nin kuzeyindeki terör tehdidi Münbiç ile sınırlı değil. Münbiç’ten sonra Fırat’ın doğusu meselesi başlı başına sorunlar dağının en tepesinde duruyor.
Ayrıca 66 yıllık NATO müttefikimizin halen Ankara’ya bir büyükelçi atamaması da, gerilimin büyüklüğünü gösteriyor. Evet ABD, 7 aydır Ankara’da Maslahatgüzar Philip Kosnett tarafından temsil ediliyor. ABD’lilerin gerekçesinin “Yeni yönetim olduğu için atama biraz zaman alıyor” olduğu öğrenilirken, kaynaklar bu gerekçenin gerçeği yansıtmadığında hemfikir. Çünkü aktarılan bilgilere göre bu süre zarfında Washington çok sayıda büyükelçiyi başka başkentlere atadı. Ancak Ankara bu atamaların dışında kaldı.
Son dikkat çekici gelişme de, Venezuela seçimleri sonrası yaşandı. ABD bu seçimleri tanımazken, yeniden başkan seçilen Nicolas Maduro’nun buna yanıtı ABD Büyükelçisi’ne “Ülkeyi terket” çağrısı oldu. İşte müttefikimiz ABD ile bu gerilimi yaşayan Maduro’yu ilk tebrik eden isimlerden biri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Maduro’yu telefonla arayan Erdoğan seçim sonuçlarından dolayı tebriklerini iletti.
Özetle, bir taraftan seçimlerle uğraşırken, çok önemli dış politik ve askeri gelişmeleri de göz ardı etmemek ve bu konularda ülkemizin çıkarları için tetikte durmak hayati önem taşıyor.