ABD Fırat'ın batısındaki savaşı kaybetti ve bugünlerde Ankara diplomatik kulislerinde konuşulduğu üzere "Koridor planını rafa kaldırdı". Çöpe attı demiyoruz dikkat edin, rafa kaldırdı. Türkiye'nin zor gücü, akıllı diplomasi, görünmeyen kahramanların ve milletimizin tutumu nedeniyle Münbiç'i de koruyamayacağını bilen Washington'un siyasi ve askeri koridorlarını yeni planlar yapmaya itti. Bu plan nedir? Başından beri söylediğimiz gibi;
- Fırat'ın doğusundaki kazanımlarını koru,
- Buraya gelene kadar Türkiye'yi yıprat.
Evet yıpratmak için her türlü yolu deneyecekler. Münbiç'i savunamayacaklar. Münbiç'teki terör sorununu da çözecek Türkiye'nin gözünü diğer terör bölgelerinin temizliğine çevireceği kesin gibi. Irak üzerinden verilen mesajlar bunu gösterdi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ayn el Arap, Tel Abyad, Resulayn, Haseke gibi Irak sınırına doğru olan bölgeleri de terörden temizlemek için hazırlıklar başladı" açıklaması da bu çerçeveye oturuyor. İşte Batı dünyasının bunu önlemek için hazırlıklar yaptığını söyleyelim. Nasıl yapacaklar? Elbette çeşitli yöntemlerle. Öncelikle Türkiye'yi belli konularda kıskaca almaya, oyalamaya, yormaya çalışacaklar. Siyasi ve ekonomik yıpratma yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:
- Kontrolleri altındaki DAEŞ militanlarını yeniden sahaya ve Türkiye içine salabilirler,
- Yunanistan ve Rum Kesimi üzerinden Ege ve Akdeniz'de kışkırtıcı faaliyet yaparak Türkiye'nin dikkatini başka alana çekebilirler,
- Yakın gelecekte Ermen meselesi üzerinden yeni provokasyonlar yapabilirler (ki bunun adımlarını atıyorlar. Ermenistan'ın normalleşme protokollerini iptal etmesi ve BM İnsan Hakları Konseyi'nin Ermenistan Dışişleri Bakanlığı'nın inisiyatifleri sonucu hazırlanan 'soykırımı önleme' tasarısını kabul ettirmesi)
- Ekonomik saldırı yapabilirler.
Batı'nın Provokatif Saldırılarına Dikkat
Bunun askeri ve istihbari boyutu da şu şekilde sıralanabilir:
- İçeride provokasyonlar çıkarma çabası içine girecekler. Bunun çeşitli yöntemleri var: Suikast, sabotaj, terör eylemi vs. (İçeride FETÖ tehdidinin eylem kabiliyeti zayıflasa da uyuyan hücreler üzerinden devam ettiğini, bunun yanında etnik ve mezhepsel kışkırtma yapacak terör örgütlerinin de halen ciddi darbe yeseler de varlıklarını sürdürdüklerini hatırlayalım.)
- Irak bölgesinde Türkiye ile Irak-İran'ı karşı karşıya getirmeye çalışacaklar.
- Suriye sahasında Türkiye'yi kendi kontrollerindeki milis unsurlarla çatıştıracaklardır. (Burada İran'ın sağduyulu davranıp, kendi kontrolündeki milisleri durdurması gerekir. Çünkü bölgede Türkiye'yi ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef alacak her provokatif eylem ABD'nin elini kolaylaştırır.)
- Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirecek eylemleri yapmaya çalışacaklar. (Batı-Rusya krizinde Türkiye'yi saflarına çekme, S-400 sürecini engelleme çabaları vs. Ayrıca TSK içinde az da olsa halen varlığını sürdürdüğü belli olan FETÖ unsurları üzerinden kışkırtıcı eylemlere girişmeyi yapabilirler. Metehan Demir'in geçtiğimiz günlerde yazdığı "Afrin'de oyunlar bitmiyor" başlıklı yazısına bu nedenle önem veriyorum.)
- Bölgede tahkimatını güçlendirmek, Türkiye karşısındaki cepheyi genişletmek (İşte Fransa örneği buraya oturuyor.)
Burada akla Fransa'nın Münbiç konusundaki son tavrı geliyor. Öncelikle Fransa'nın zaten bölgede bazı özel askeri unsurları bulunuyor. Ancak kimse bunların Türkiye'ye direnebilecek unsurlar olduğunu zannetmesin. Açık söyleyelim, Fransız ordusu da gelse burada ne Türkiye'yi ne de Türkiye'nin oluşturduğu kuvveti ezemez.
Ayrıca Fransa'yı da sürece dahil ederek NATO güçlerini sahaya dahil edip, Türkiye'yi NATO içinde de sıkıştırma amacı var.
Geçmiş sömürge dönemi uygulamalarından dolayı Fransa'nın sadece belli azınlıkta etkisi var. Oysa tabanda hiçbir karşılığı bulunmuyor. Fransa tarihi boyunca aynen İngiltere ve ABD gibi gittiği yere zulüm ve acı getirmiş. Cezayir'de yaşananlar bunun en çarpıcı örneği. Bu nedenle Fransa Suriye sahasında bir şey yapamaz.
Önce Erdoğan Bugün de Çavuşoğlu Sert Çıkmış
Bu arada gereken yanıtı aldıklarını da aktaralım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Mart'ta telefonla görüştüğü Macron'a yönelik sert ifadelerini açıkladı. Ankara diplomasi kulislerinden edindiğim bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Fransız mevkidaşına aynı tonda çıkış yapmış. Bu da Ankara'nın geri adım atmayacağının önemli bir göstergesi.
Süreç kritik. Türkiye meskun mahal operasyonları başladığı günden bu yana süreci çok doğru yürütmeye çalışıyor. Rus uçağının düşürülmesi gibi provokatif eylemlerin FETÖ unsurlarının darbe yemesinden sonra minimize edilmesi de bunun devamı. Batı-Rusya krizine dahil olunmaması, Astana sürecini sürdürmesi, Suriye sahasında bölgesel iletişimi sürdürmedeki ısrarı vs. gibi tam bir devlet aklının olumlu örneğini teşkil ediyor.
S-400'ler Erken Gelebilir
Bundan sonra yapılacaklar da bu dikkatin devam ettirilmesinden geçiyor. Ayrıca işbirliği yaptığımız kuvvetlerin de Türkiye'ye destek olması gerekiyor. Bunun başında Rusya geliyor. Batı'nın kıvrak diplomasisinin tam zıddı olarak "Rusya'nın dediği olur" tarzı bir diplomatik geleneğe sahip Moskova'nın da Türkiye'ye yönelik olumlu söylemleri, Moskova'nın da bu gerçeğin farkında olduğunu gösteriyor. Kendisi de benzer bir taarruzla karşı karşıya bulunan Rusya, bundan sonra Türkiye ile işbirliğini daha da genişletebilir. Hatta en çarpıcı örneği verelim, S-400'lerin teslim süresi öne bile alınabilir. Bunun gerek diplomasi gerek güvenlik bürokrasisi koridorlarında konuşulduğunu da aktaralım.
Küçük ama sesi çok çıkan bir azınlık bu söyleme itiraz edecektir ama beka sorunu yaşadığımız günlerde de en büyük ilacımız aynen Kuvayi Milliye ruhu gibi kenetlenmektir. Bu yüzyılın Kurtuluş Savaşı'nı ancak bu şekilde atlatabiliriz.