Son günlerde ABD merkezli açıklamalarda Rusya ve İran’ın Türkiye ile ABD’nin arasını açmak için hamleler yaptığı belirtiliyor. Açıklamaların anlamı şu: Biz masumuz, aramızdaki gerilimin kaynağı Rusya ve İran.
Bu açıklamaları okuyunca insanın aklıyla nasıl alay edildiğini görüyoruzdur mutlaka. Yani FETÖ’yü yıllarca besleyen, 15 Temmuz’da tutuklanan FETÖ militanları için “müttefiklerimizi tutukluyorlar” diye feveran eden, yurtdışına kaçan bu örgütün militanlarını koruyan, PKK terör örgütünü 1990’lardan, PYD terör örgütünü de 2012 yılından itibaren koruyup kollayan, onlara siyasi, askeri, ekonomik destekler veren, Türkiye’ye, Türk ordusuna karşı PKK/PYD militanlarını eğiten, Türkiye ne zaman bağımsız politika izlemeye kalksa başımıza çöken, Türkiye’yi “hizaya getiren” başkasıymış gibi bu açıklamaları yapabiliyorlar. Bu açıklamalar “YPG’yi PKK’ya karşı kullanabiliriz” açıklaması gibi bir mizah programı esprisinden öteye geçmiyor.
Aklımızla oynuyorlar, Türkiye’nin sınır hattında oluşan terör yapılanmasından dolayı yaşadıklarımızı bildiğimizi unutuyormuş gibi yapıyorlar. Örneğin;
- Türkiye’nin içinde birçok terör saldırısının Suriye’nin kuzeyindeki bu yapılanmanın merkezinde planlandığını biliyoruz.
- Hendek-barikat mücadele döneminde çok sayıda YPG’li teröristin o sınırlardan FETÖ’cülerin göz yummasıyla sızdığını ve çok sayıda askerimizi şehit ettiğini biliyoruz.
- FETÖ’nün arkasındaki gücü, onun Pensilvanya’da yaşayan elebaşını ve militanlarını kimlerin koruduğunu biliyoruz.
- 15 Temmuz’un politik anlamını çok çok iyi biliyoruz.
Bu nedenlerle aklımızla oynanmasına izin vermeden, milletimiz ve devletimizin bekası için Zeytin Dalı Harekatı’nı yürütüyoruz. Buradan söyleyeyim, iktidarda hangi parti olursa olsun bu harekatı yapmak zorundaydı. Zaten bunu yapmadığı zaman da alternatif politika PYD terör örgütüyle müzakereye oturmak ve Türkiye’nin belli bölgelerini federatif bir sistemle PKK’ya teslim etmek olurdu. Bu da zaten 15 Temmuz işgali başarılı olsaydı gerçekleşecek politikaydı.
Açıkça söylemek gerekirse iktidar/muhalefet kimsenin Türk milletinin, devletinin aklıyla oynamasına müsaade etmemesi gerekiyor.
Zeytin Dalı Tamamen Milli Bir Harekattır
Özetle ne Rusya ne de İran bizi Suriye sahasına çekip “İlla PYD’ye operasyon yapın” demedi. Bunu biz istedik, olgun ve binlerce yıllık gelenekten gelen diplomasi ile hem Rusya’ya hem İran’a kabul ettirdik. “Peki bundan önce neden uygulanmadı bu diplomasi” sorusu bugünün sorusu değildir. Bir yangın vardır ve öncelik bu yangının söndürülmesidir. Bu yangın söndürüldükten sonra iktidar/muhalefet çıkar milletin karşısına ne anlatıyorsa anlatabilir.
Evet Rusya ve İran bizi Suriye sahasına çekmek istemedi. Çünkü aslında onlar da bizim orada olmamızı, kendi ulusal çıkarları açısından istemezlerdi. Ancak Türkiye hem diplomasi ile hem de zor gücüyle kendini kabul ettirdi. Önce Fırat Kalkanı ile ilk hamlesini yaptı. Böylece Türkiye-Suriye sınırının tamamının olası terör yapılanmasının eline geçmesini engelleyecek bölücü plana ilk hançer sokuldu. Sonra da PKK açısından adeta ikinci Kandil denebilecek Afrin bölgesine yönelik 20 Ocak’ta Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattı. Harekat son derece başarılı bir şekilde ilerliyor. Tüm askeri uzmanların belirttiği gibi harekat yavaş değil, olması gerektiği gibi sürüyor. İlk aşama tamamlanmış gibi. 27 Şubat itibariyle 39’uncu gününü tamamlayan harekatta terör örgütünün Afrin bölgesinden Türkiye’ye yönelik sınırı tamamen kapatıldı. Artık meskun mahallere yönelik ileri aşamaların başlayacağı görülüyor.
ABD’nin Türkiye’ye Yönelik “Yıpratma” Politikası
Harekat sürerken gerek bölgede gerek uluslar arası alanda önemli gelişmeler de oluyor. Özellikle Doğu Guta’da yaşananlardan dolayı ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) geçtiğimiz cumartesi günü aldığı 'insani yardımların yapılabilmesi için 30 günlük ateşkes' kararı, Amerikalıları harekete geçirmiş gibi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, kararı değerlendirirken Türkiye'nin Afrin'e yönelik operasyonuyla ilgili olarak, "Ateşkes tüm Suriye'de geçerli, Türkiye'nin BM'de kabul edilen tasarıyı iyi okuması lazım" açıklaması yaptı. (İlgili haberi okumak için TIKLAYINIZ)
Bu durum Washington yönetiminin PYD’yi kurtarmak için her yolu denediğini gösteriyor. Çünkü daha önceki iki yazımda da belirttiğim gibi Afrin konusunda Türkiye’ye teslim olmuş durumdalar. BMGK kararı da dahil her gerekçeyi kullanarak “Türkiye’yi bu süreçte yıpratabilirsem kârdır” politikası uygulayacaklardır.
Rusya İle İletişimi Zorlayacak Üç Konu
Ancak Türkiye’nin sahada çok ciddi avantajları bulunuyor. Örneğin Rusya ile kurulan sağlıklı iletişim, gerek hava harekâtlarının gerek kara harekatının önünü açıyor. Ancak bu ülke ile kısa vadede Doğu Guta meselesi, orta vadede de İdlib’teki hassas dengeler ve Şam yönetimi ile doğrudan temas konularında sıkıntı yaşanacak gibi görünüyor. Yine de bu sorunlar, iki ülkenin diplomatik bağı koparacağı kadar büyük bir fotoğraf vermiyor. Uzun vadede neler olacağını henüz kestirmek ise kolay değil.
İran Astana’dan Vazgeçemez
Astana’daki üçlüden Suriye sahasında en ciddi sıkıntı yaşayan ülkesi ise İran olarak gözüküyor. Zeytin Dalı Harekâtı’na alt perdeden de olsa itirazlarını açıklayan Tahran yönetimi, Astana sürecine zarar vermemek için çok dikkatli hareket ediyor.
Ancak İran’ın Suriye sahasındaki sıkıntıları büyük. Tahran’ın politikalarını yakından takip eden kaynakların aktardığına göre İran, Astana sürecinin bozulmaması için elinden geleni yapacak. Bunun en önemli nedeni Cenevre’de masanın dışındayken, Astana’da masadaki 3 esas aktörden biri olması. Bu nedenle Tahran Astana’ya büyük önem veriyor ve Ankara’yı karşısına almamak için dikkatli hareket ediyor.
Tahran’ın Suriye Ordusu İçinde Etkisi Zayıfladı
Sahada ise farklı hamleler yaparak, Ankara’ya mesaj yolluyor. Örneğin Afrin’e giden grup Batı basını ve terör örgütü PYD/YPG kaynakları tarafından ısrarla Suriye ordu güçleri olarak yansıtılmıştı. Ancak kısa süre sonra bölgeye doğru hareketlenen Kuvvet-i Şabiye grubunun İran’ın kontrolünde bir grup olduğu ortaya çıktı. İran burada böylece “Bende varım” mesajı vermek istedi. Buradaki önemli ayrıntı, Suriye ordusunun İran’a bu hamlesinde destek vermemesi. Bunun temelinde ise İran’ın, Suriye ordusu içinde artık eski nüfuzu/etkisi bulunmaması yatıyor. Bu durum İran’ı çok ciddi bir şekilde rahatsız ediyor.
Kaynakların aktardığına göre, İranlı askeri danışmanlar daha önce bağlı birliklerin komutasında etkili pozisyondaydılar. Ancak bir süre önce bu kontrol Rusya’nın eline geçti. İranlı danışmanlar artık komuta kısmında değil eğitim anlamında danışmanlık yapmaya yönlendirildi. Sadece Kuvvet-i Şabiye’nin de içinde bulunduğu ve 2015 yılında Halep’te DAEŞ’in saldırısı sonucu hayatını kaybeden İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey komutanlarından General Hüseyin Hamedani’nin kurduğu gruplarda İran etkisi sürüyor. Bu nedenle İran’ın Suriye ordusu üzerinden bir harekat gerçekleştirme gücü eskiye göre oldukça zayıfladı.
Geçenlerde yaşanan bir olay da buna örnek. Ağırlığı Afganistan’dan İran’a göçen mültecilerden oluşan ve Şam’a gönderilen Fatimiyyun Tugayı’nı İran Golan tepeleri bölgesine kaydırmak istediler. Ancak tugayı oluşturan milisler, Şam’da bulunan Hz. Zeynep türbesini korumaya geldiklerini ve Golan’da işlerinin olmadığını söyleyince İranlı yetkililerle gerilim yaşandı. İran, bu tugayı Golan bölgesine kaydıramayınca Haşdi Şabi içindeki bileşenlerden Nuceba Hareketi’ne Golan Kurtuluş Ordusu diye bir birlik kurdurdu ve şimdi bu gücü Suriye’nin güneyine taşıma kararı aldı.
HAŞDİ ŞABİ Komutanı: ABD, DAEŞ ve PYD İçin Ortak Operasyon Odası Kurdu
İran, ayrıca Fırat’ın doğusunda da genelde Kürtlerin özelde de PYD terör örgütünün kontrolünü ele geçirmek amacıyla bazı girişimlerde bulunuyor. Ancak şimdiye kadar çok başarılı olduğu söylenemez.
Tahran, öte yandan da PYD’ye gözdağı vermeye çalışıyor. Bu çerçevede dün Haşdi Şabi’nın Iraklı komutanlarından Ebu Taki, ilginç açıklamalar yaptı. İran Devrim Muhafızları’na yakın bir internet sitesinde yayınlanan açıklamada Ebu Taki özetle DAEŞ militanlarının Fırat’ın doğusunda bulunan PYD kamplarında eğitildiğini ve ABD’nin PYD ve DAEŞ için ortak operasyon odası kurduğunu ifade etti. Türkiye’yi de ilgilendiren bu açıklamalarda Ebu Taki şu ayrıntıları paylaştı:
“Tüm bölge halkı, tekfirci terör örgütü DAEŞ’in çökertildiğini haber kuruluşları ve sosyal medya aracılığıyla öğrendi fakat ben bundan daha önemli bir konu hakkında konuşmayı tercih ediyorum. O da şu ki; medyada çok az bahsedilen bir konu yani ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde planlamış olduğu yeni proje. Tekfirci terör örgütü DAEŞ dağıtıldı ancak kalıntıları halen Fırat’ın doğusunda ve batısında Deyrizor’da faaliyet göstermektedir.
“Fırat’ın batısındaki stratejik öneme sahip ‘El-Bukemal’ şehrindeki üslerini kaybeden binlerce tekfirci terörist, ABD’nin kontrolünde olan Fırat’ın doğusuna kaçmak ve yerleşmek zorunda kaldı. Tekfirci teröristler, burada tamamen Amerikan güçlerinin gözetimindeler.
Amerikalılar, tekfirci terör örgütü DAEŞ’in dağılmasından son derece rahatsızlık duydu. ABD, Suriye’de DAEŞ’i canlandırmak için YPG-PYD ile ortak bir operasyon odası kurdu.
Suriyeli Kürt gruplar yani; YPG-PYD kendi kontrolleri altında olan topraklarda sevse de sevmese de tekfirci terör örgütü DAEŞ militanlarına tahammül etmek zorunda. Zira hem YPG-PYD hem de tekfirci terör örgütü DAEŞ, varlıklarını sürdürebilmek için ABD’nin desteğine muhtaç.”
Ebu Taki, Amerikalıların bu planının perde arkasında “Beyrut-Tahran bağlantısını kesmeye çalışması” olduğunu da belirtiyor. Yani İran, Tahran ve Beyrut hattının kesilmesini hayati önemde görüyor. Ancak kendi topraklarında topyekun mücadele ettiği PKK/PYD terör örgütü ile görüşme trafiğini tam kesmiyor. Kaynaklar bunun nedenini “Kürtler’i Şam’a bağlama politikası” olarak açıklıyor. Ancak Fırat’ın doğusunda ABD’nin yerleşimi ve PYD terör örgütü üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, bu planının bu şekilde gerçekleşmesi kolay görünmüyor.
Özetle, Türkiye’yi yönlendirdiği söylenen kuvvetlerden özellikle İran, bölgede çok sayıda sorunla boğuşuyor. Türkiye ise Zeytin Dalı Harekatı’yla bölgeyi terörden temizlemeye devam ediyor. Amerikalılara ise aklımıza yönelik oyunlar oynamak düşüyor.