Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Papalık ve İngiltere: İlk Norman Krallardan VIII. Henry'ye ve I. Elizabeth'e...

05 Mayıs 2023
Papalık ve İngiltere: İlk Norman Krallardan VIII. Henryye ve I. Elizabethe...

İngiltere ve Papalık ilişkilerinin tarihi denildiğinde akla ilk Kral VIII. Henry’nin  İspanyol prenses olan eşinden boşanmak (aslında evliliğin iptal edilmesi) ve İngiliz aristokrat Anne Boleyn ile evlenmek istemesi ve buna bağlı olarak yaşanan olaylar neticesinde İngilitere’nin Roma Katolik Kilisesi’nden ayrılarak, Protestan reformasyon sürecine girmesi gelmektedir. İngiltere’nin Protestan reformasyon sürecine girmesinin nedeni olarak VIII. Henry’nin özel hayatı gösteriliyor olsa da, bu neden ne tek başına açıklayıcı olabilir ne de VIII. Henry’nin eş değiştirmek istememesi halinde İngiltere’nin Katolik Avrupa’dan kopmayacağına işaret edebilir. Hemen hemen aynı yıllarda İskoçya’nın Protestanlık ile tanışması ve 1567 yılında İskoçya tahtında artık bir Protestan kralın (VI. James) oturması VIII. Henry’nin özel hayatında yaşanan sorunlar olmasa da İngiltere’nin adadaki komşusu gibi Roma Katolik Kilisesi’nden kopabileceğine yönelik savlara destek sağlayabilecek en güçlü örnektir.

İngiltere ve Papalık tarihi denildiğinde VIII. Henry’den sonra akla küçük kızı Kraliçe I. Elizabeth gelir ki, Elizabeth’i tahtan indirmeye yönelik her komplo girişiminin arkasında Elizabeth’i meşru görmeyen ve İngiltere tahtına oturmaması gerektiğini savunan Roma Katolik Kilisesi’nin olması ya da olduğunun düşünülmesi ile İngiltere -Papalık ilişkileri iyice gerilmiş, Roma Katolik Kilisesi 1570 yılında Papalık kararı (Regnans in Excelsis) ile 1538 yılında VIII. Henry’yi aforoz ettiği gibi I. Elizabeth’i de aforoz etmiştir; aforoz olayının taraflar arasında gerginliği iyice artıracağı kolayca tahmin edilebilir ama artan gerginliğin 1587 yılında İskoç Kraliçe Mary Stuart’ın idam sehpasına çıkmasına sebep olacağı kuvvetle muhtemel 1570’li yıllarda tahmin bile edilmemiştir.

Bu durumda VIII. Henry ve I. Elizabeth dönemlerini kısaca İngiltere ve Papalık arasında çatışma/düşmanlık dönemleri olarak tanımlayabiliriz. Peki bu iki monark söz konusu dönemin bu şekilde tanımlanmasına nasıl neden oldu?

VIII. Henry ve I. Elizabeth dönemini İngiltere-Papalık ilişkileri açısından “çatışma” dönemi olarak tanımlayabilmek için, her iki İngiliz monarkın Papalık ile mücadele sürecinde yaptıkları yasal düzenlemelere ayrıntılı bir şekilde girmeye bile gerek olmadan, her ikisinin Papalık tarafından aforoz edildiğini belirtmek yeterlidir. Bu noktada Katolik olmayan monarkların Papalık tarafından aforoz edilmesinin önemi ne olabilir ki? diye düşünülebilir ama aforoz kararı Katolik tebaanın kendi monarklarına sadakat duymamasına ve dolayısıyla monarklarını tahtan indirme girişimlerine sebep olması açısından önemlidir; açıkçası aforoz kararı dini nedenlerle alınmış olsa bile aslen siyasi sonuçlar üreten bir karardır.

VIII. Henry döneminde, 1533 yılında çıkarılan bir yasa ile (Act in Restraint of Appeals) dünyevi ve ruhani meselelerde tüm yargı yetkisinin İngiltere Kralı’na ait olduğu, İngiltere üzerinde Papa’nın yargı yetkisinin bulunmadığı açıklandı. Bu yasa İngiltere’nin Katolik Avrupa’dan koptuğunun adeta resmi ilanı oldu.

1534 yılının başında yeni bir yasal düzenleme ile (The Act in Absolute Restraint of Appeals) VIII. Henry İngiltere Kilisesi'nin Başı olarak ilan edildi. Ayrıca, tüm başrahiplerin ve piskoposların Kral tarafından seçileceği açıklandı.

Aynı yıl içinde yapılan bir başka yasal düzenleme (Act of Supremacy) İngiltere’yi Kralın hem devletin hem de Kilise’nin başı olduğu egemen bir devlet olarak tanımladı; bu yasa İngiltere’deki en üst otoritenin kral olduğunun altını çizerken, Papa’yı monarktan daha aşağı konuma yerleştirmiş oldu; bu duruma itiraz etmek ise bir yasa ile (Treason Act) vatana ihanet suçu sayıldı. 1536 yılında  manastırların kapatılması ve mülklerinin Kral’ın emrine verilmesi için yasa çıkarıldı (Act of Suppression).

VIII. Henry’den sonra tahta çıkan Katolik I. Mary babasının döneminde çıkarılan Act of Supremacy adlı yasal düzenlemeyi yürürlükten kaldırınca, 1558 yılında tahta çıkan I. Elizabeth  hemen yeni bir yasa ile İngiltere Kilisesi’nin başı olduğunu ilan etti. 1559 yılında çıkarılan Act of Uniformity ile de İngiltere Kilisesi’nin yapılanması ve ibadet kuralları yeniden düzenlendi. Katoliklerin I. Elizabeth’i İngiltere’nin meşru monarkı görmemesi nedeniyle 1571 yılında Elizabeth’in İngiltere’nin kraliçesi olmadığını söylemek suç sayıldı (Act of Treason); 1581 yılında ise Katolisizmin propagandası yapmak Act of Treason kapsamına alınarak ihanet sayıldı.

Yukarıda bahsi geçen yasal düzenlemeler aslında  İngiltere için “icat” değildi; kökleri tarihe uzanan ve Protestanlık henüz ortaya çıkmamışken bile  İngiltere’nin Roma’ya karşı direnç gösterdiği uygulamalara dayanıyordu. İngiltere Kralları I. William ve II. William  İngiltere Kilise’nin başının Papa değil kendileri olduğunu düşünüyorlardı; bu krallar için Papalık İngiltere’deki davalar için yargı merci değildi; hiçbir Papalık kararı kralın onayı olmaksızın İngiltere’de hüküm doğuramazdı. I. Henry de tıpkı selefleri ile  Papalığa direnç gösterdi hatta 1115 yılında Papa İngiltere hakkında “İngiltere’den hiçbir dava, hiçbir başvuru gelmiyor, Papalığın her kararı Kralın onayını bekliyor” şeklinde yakınacaktı. Bazı tarihçiler İngiltere’de piskoposların atanması ve görevden alınmasında Papalığın söz sahibi olmadığını ileri sürmektedir; bu görüşe katılmayanlar olsa da  İngiltere ve Papalık arasında din adamlarının görevlendirilmesi hususunda da çekişme olduğu aşikardır, çok daha sonra II. Henry’nin her ne kadar sonucu öngördüğü gibi olmasa da Kilise’yi bizzat yönetebilmek adına Cantenbury Piskoposluğu’na arkadaşı Becket’i ataması örneğinde görüleceği gibi. Ancak İngiltere’nin Orta Çağ’da Papalığa direnç gösterdiği bu koşullar Stephen’in  tahta çıkmasıyla ve tahtında oturabilmek için Papalığın desteğine ihtiyaç duyduğunun düşünmesiyle ve Papalığı yargı merci olarak görmesiyle değişti; Roma’nın İngiltere üzerinde otoritesi arttı. William Hunt’ın ifadesiyle ilk üç Norman kralın kendi egemenliklerini korumak ve Papalığın İngiltere’ye müdahalesini önlemek için oluşturduğu tüm duvarlar Stephen tarafından yıkılmıştı.

Peki bu durumda yukarıda bahsi geçen üç Norman kral döneminde “çatışmalı” olarak tanımlanmayan İngiltere-Papalık ilişkileri, neden Papalığa karşı selefleri gibi direnç gösteren  VIII. Henry ve I. Elizabeth döneminde “çatışmalı” olarak tanımlanabiliyor? Aslında tek neden tüm Avrupa’da Protestan reformasyon sürecinin başlamasıdır. Papalık İngiltere ile yaşanan sorunların dönemsel olduğunu, yani bir İngiliz kral ile sorun yaşanıyorsa, yeni  gelen bir kral ile aynı sorunların yaşanamayacağını biliyordu; yani ilişkilerde gelgitler olabilirdi. Ancak Protestan reformasyon sürecinin başlamasıyla bir İngiliz monark ile yaşanan sorunlar  artık bir gelgitin parçası değil, bir kopuşun  kaynağı idi.

Kısaca İngiltere’de Protestan reformasyon sürecinin başlamasından önce de monarkların Papalığa direndiği dönemler oldu; belki de bu dönemlerin yarattığı toplumsal hafıza İngiltere’nin Protestanlığa geçiş sürecini kolaylaştıran ya da daha zor olmasını önleyen bir faktöre dönüştü.

 

 

 

Yorumlar