Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

1960'lı ve 1970'li Yıllarda İskoçya'nın Avrupa Entegrasyonuna Bakışı

23 Mart 2023
1960lı ve 1970li Yıllarda İskoçyanın Avrupa Entegrasyonuna Bakışı

Birleşik Krallık’ta Haziran 2016’da gerçekleştirilen referandumun sonuçları açıkladığında, bu sonuçların ülkeyi ekonomik olduğu kadar siyasi açıdan sorunlu bir döneme sokacağını tahmin etmek zor olmadı. Çünkü sonuçlar, aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, Birleşik Krallık’ı oluşturan dört ulustan ikisinin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmak istemediğini net olarak gösteriyordu.

AB referandumu sonuçları (Britanya uluslarına göre)

 

 AB’den çekilmeye evet %

AB’den çekilmeye hayır %

İngiltere

53.4

46.6

İskoçya

38.0

62.0

Kuzey İrlanda

44.2

55.8

Galler

52.5

47.5

 

İskoçya’da seçmenin % 62’si, Kuzey İrlanda’da seçmenin % 55.8’i AB üyeliğinin sürdürülmesini isterken, ülke genelinde seçmenin % 51.9’unun AB’den ayrılmak istemesi nedeniyle İskoçya ve Kuzey İrlanda kendi iradeleri dışında AB’nin dışında kalıverdiler; bunun siyasi sonuçları da İskoç milliyetçilerin ikinci kez bağımsızlık referandumu istemesi ile Kuzey İrlanda’da barışın tehlikeye girmemesi için Birleşik Krallık-AB arasında ekstra düzenlemeler yapılmasının gerekliliği ile kendini gösterdi.

Kısaca mevcut tablo bize İskoçların AB’den ayrılmak istemediğini gösteriyor; peki bu durumdan Avrupa entegrasyon tarihi boyunca İskoçların İngilizlere nispetle Avrupa entegrasyonuna daha sıcak yaklaştığı sonucunu çıkarabilir miyiz?  

Birleşik Krallık'ın 1961 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyelik başvurusu yapması, genel kabul gördüğü üzere,  gönüllülüğün değil zorunluluğun ürünüydü. Neden mi?

1951 Paris Antlaşması ile  Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nun kurulmasıyla başlayan, sonrasında Avrupa Atom Enerjisi ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurulması ile devam eden Avrupa entegrasyon süreci üye devletler arasında hükümetler arası değil, hükümetler üstü bir yapı oluşturuyordu; Birleşik Krallık devletler arası işbirliğinin hükümetler üstü değil de hükümetler arası düzeyde sağlanması gerektiğini düşünmekte idi ve bu düşüncenin temelinde yatan ise II. Dünya Savaşı sonrası Londra’nın hiç de sıcak bakmadığı federalist fikirlerin Avrupa’da popüler olmasından duyduğu rahatsızlıktı. Diğer taraftan Londra Avrupa entegrasyon sürecine dahil olmanın ABD ve Britanya Uluslar Topluluğu ile ilişkilerini olumsuz etkileyebileceğini düşünüyordu.  Hal böyle iken Birleşik Krallık’ın Avrupa Toplulukları’na üyelik başvurusu yaparak şaşkınlık yaratmasının ekonomik ve siyasi olmak üzere iki nedeni vardı.

Ekonomik neden: Birleşik Krallık II. Dünya Savaşı’nın da etkisiyle ekonomik açıdan zor bir döneme girmişti; ülke çok zayıf bir ekonomik büyüme sergiliyor iken Avrupa entegrasyonuna dahil Batı Almanya’nın, Fransa’nın, İtalya’nın ve Belçika’nın dikkate değer ekonomik büyüme sergilemesi bu performansın arkasında ulusal kurumların ulusal politikaları kadar Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun olduğuna da işaret ediyordu ki, Birleşik Krallık 1973 yılında entegrasyon hareketine dahil olduktan sonra tecrübe edilen ekonomik büyüme ve artan yatırım Topluluklara katılımın ekonomik gerekçesini haklı çıkarıyordu.

Siyasi neden: Birleşik Krallık II. Dünya Savaşı’ndan sonra Süveyş Krizi örneğinde de görüldüğü gibi, uluslararası politikayı istediği şekilde yönlendirecek kadar güçlü olmadığını fark etti; iki süper gücün gerisinde kalan Birleşik Krallık, bu defa da Avrupa entegrasyon hareketi içinde artan Fransa-Batı Almaya işbirliğinden de rahatsızlık duymaya başladı. Amacı entegrasyon hareketine dahil olarak Batı Almanya-Fransa ilişkilerini zayıflatmak mıydı sorusunun yanıtı tartışmaya açıktır ama Londra Avrupa Toplulukları’na dahil olmayı Avrupa içinde çıkarlarını temsil edebilmek açısından zorunluluk olarak gördü.

Londra Avrupa Toplulukları’na üyeliği bir “zorunluluk” olarak görmeye başladığında Edinburg’da hava nasıldı?

Avrupa entegrasyonunun resmen başladığı 1951 yılından Birleşik Krallık’ın üyelik başvurusu yaptığı 1961 yılına kadar Britanya halkı Avrupa entegrasyonuna ilgisizdi; bu ilgisizliğin nedeni entegrasyon hareketinin  halkı doğrudan etkilemeyecek “yüksek politika”(high politics) alanı olarak görülmesi idi. Ancak Londra üyelik başvurusunu yaptığında halkın Avrupa entegrasyonuna ilgisi arttı; ama bu ilgi entegrasyon yanlısı bir ilgi değildi; üyelik başvurusu yapmasına rağmen Londra’nın entegrasyona süpheci yaklaşımını halk da paylaşıyordu ama hükümetin entegrasyona katılımı ekonomik sorunlara bir çözüm olarak görmesi ve katılım yönünde propagandayı  ekonomik getiriler üzerine yapması üyelik başvuruna karşı halktan ciddi bir tepki gelmemesine neden oldu.

1950’li yıllarda Avrupa entegrasyonuna karşı bunun İskoçları doğrudan etkilemeyecek olan bir dış politika meselesi olduğunu düşünen İskoçlar Avrupa’ya karşı oldukça ilgisizdiler ama Londra’nın üyelik başvurusu yapması sonrası Avrupa entegrasyonu karşıtlığının hızla yayıldığı, hatta Birleşik Krallık 1973 yılında Avrupa Toplulukları’na katıldıktan sonra bu katılım kararına karşı İskoçya’da ciddi bir muhalefet oluştuğu gözlenlendi.  

Günümüzde Brexit’e temel teşkil eden 2016 referandumunu sık sık konu ediniyoruz ama bu referandum Birleşik Krallık’ta Avrupa Toplulukları/Avrupa Birliği üzerine gerçekleştirilen ilk referendum değildi. 1975 yılında Britanya halkına referandumda Birleşik Krallık Avrupa Ekonomik Topluluğu’nda kalmaya devam etsin mi sorusu sorulmuştu ve  seçmenin  %67’si tercihini AET’da kalma yönünde kullanmıştı. 1975 referandumu öncesinde Birleşik Krallık hükümetini en fazla tedirdin eden İskoçya’dan gelecek “hayır” oyu idi; İskoçya’da seçmenin % 58’i AET’de kalmaya devam dedi; ancak bu oran ülkenin genelindeki evet oyundan oldukça düşük olunca, Birleşik Krallık’ta Avrupa entegrasyonuna karşıtlığın en fazla İskoçya’da yoğun olduğu net olarak anlaşılmış oldu.

İskoçya’da Avrupa entegrasyonuna karşıtlık neden bu kadar yoğun idi?

Ekonomik neden: İskoçya’da temek endüstri alanları kömür, çelik ve gemi inşa sektörü idi; İskoç halkı bu sektörlerin Avrupa Toplulukları içindeki rekabete açılmasının zaten İngiltere ekonomisinden de daha kötü durumda olan İskoç ekonomisine büyük zarar vereceğini düşünüyordu.

Siyasi neden: II. Dünya Savaşı’ndan sonra İskoç halkının Britanya kimliğine bağlılığında zayıflama gözlemlenmeye başlamıştı ve buna bağlı olarak da İskoç milliyeçiliği güçleniyordu. O yıllarda İskoç milliyetçiliğinin iki boyutu vardı.

Birinci boyut: Birleşik Krallık’tan bağımsızlık

İkinci boyut: Avrupa Toplulukları’ndan bağımsızlık

İskoç milliyetçiliği adete İskoç bağımsızlığına ivme kazandırmak adına Britanya karşıtlığı ile Avrupa Toplulukları karşıtlığını harmanladı ve İskoç milliyetçileri de İskoçya’yı Avrupa Toplulukları içine sürüklediği gerekçesi ile İngilizleri eleştirmeye devam etti.

1960’lı yıllarda ve 1970’li yıllarda  İskoçların Avrupa entegrasyonuna yaklaşımı konusundaki tablo, günümüzdeki mevcut tablo ile tezatlık oluşturuyor. O yıllarda İngilizlere nispetle daha fazla Avrupa karşıtı olan İskoçlar günümüzde İngilizlere nispetle daha fazla Avrupa yanlısı. O yılarda Londra’yı İskoçya’yı Avrupa Toplulukları içine sürüklediği gerekçesi ile eleştiren İskoç milliyetçiler günümüzde Londra’yı İskoçya’yı kendi iradesi dışında AB dışına sürüklemekle eleştirmekte.

Bu durum bir ulusun AB karşıtı ya da AB yanlısı pozisyonunun değişmez olmadığının, olamayacağının adeta kanıtı gibi.

Yorumlar