Birleşik Krallık’ta Boris Johnson’ın istifa kararıyla başlayan hem Muhafazakar parti içinde liderlik hem de başbakanlık yarışı olan rekabetin galibi Liz Truss oldu. Ancak yeni başbakan Truss koltuğuna ekonomik sorunların gölgesinde, kendisine yönelik büyük beklentilerin karşısında çıktı ve kısa süre içinde de hem muhalefetten hem kendi partisinden gelen erken seçim çağrıları ile yüzleşmek zorunda kaldı. Her ne kadar erken seçim çağrıları yüksek sesle ifade ediliyor olsa da, Birleşik Krallık’ın erken seçime gitme ihtimali oldukça düşüktür. Neden mi?
Birincisi: Mevcut ekonomik sorunlardan göreve geleli bir ayı yeni geçmiş Liz Truss ve hükümetinin sorumlu tutulamayacağı aşikardır. Birleşik Krallık ekonomisinde gözlemlenen negatif tabloyu oluşturan başlıca faktörün ülkenin en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği ile arasına bariyerler koyan ve ekonomik büyümeyi, ticareti ve yatırımı baskılayan Brexit olduğu ileri sürülebilir. Brexit’e ilave bir diğer faktör de ulusal sağlık sistemi üzerine getirdiği ekonomik yük ve küresel ticaret akışında sebep olduğu aksamalar nedeniyle küresel pandemidir.Brexit ve pandemi perspektifinden yapılan değerlendirmeler gelişmiş ekonomilerin pandemi öncesindeki büyüme seviyesini yakalayabilmesine rağmen aynı performansı Birleşik Krallık’ın gösterememesini, bir başka deyişle ülkenin emsallerinden geri kalmasını, Brexit’in etkisine bağlamaktadır. Buradan Birleşik Krallık ekonomisini Brexit küresel pandemiden daha fazla etkilemiştir sonucu çıkartılabilir mi tartışılır ama Liz Truss’ın da bir başbakan olarak kendisini içinde bulduğu ekonomik koşullar da budur. Ancak burada bizzat Liz Truss olmasa bile, Truss’ın liderliğini üstlendiği ve 2010 yılından beri iktidarda olan Muhafazakar Parti hem Brexit nedeniyle hem de halihazırdaki ekonomik sorunlardan sorumlu tutulabilecek politikaları nedeniyle eleştirilebilir ki, Truss da bu eleştirilerden Muhafazakar Parti lideri olarak payını alabilir.
İkincisi: Liz Truss’ın politikaları ve ekonomik sorunlara getirdiği çözüm önerileri henüz denenmemiştir. Truss ekonomi politikaları açısından Thatcher’ın izinden gideceği izlenimi yaratmaktadır; ancak kamu sektörünün küçültülmesi ve vergi indirimleri gibi Thatcher dönemi ekonomi politikalarının günümüz Britanya ekonomisinde nasıl sonuç üreteceği tartışılan bir konudur ve bu tartışma bazı çevrelerin “Truss başarısız olacaktır”şeklindeki bir varsayımına sebep olsa da “Truss ekonomi politikalarında başarısız oldu” tespiti için zaman olgunlaşmamıştır.
Üçüncüsü ve neden erken seçim olmayacağı yönündeki görüşümün en güçlü nedeni Birleşik Krallık’ta erken seçime gitme prosedürüdür. Birleşik Krallık’ta erken seçim kararını başbakan alabilir. 2011 yılında, başbakanın erken seçim kararı alma yetkisi kaldırıldı ve erken seçim kararının Avam Kamarası’nda belirli bir çoğunlukla alınması yöntemi benimsendi. Ancak 2019 seçimlerini kazandıktan sonra Muhafazakar Parti bir yasal düzenleme ile (Dissolution and Calling of Parliament Act 2022 ) erken seçim kararı alma yetkisini tekrar başbakana verdi.[1] Bu durumda Birleşik Krallık’ın bir erken seçime gitmesi için Liz Truss’ın karar alması gerekiyor ki, Truss açıkça “ihtiyacımız olan son şey erken seçimdir” diyerek erken seçim kapılarını kapattı. Bu noktada parantez açarak belirteyim ki, Truss’ın erken seçime gitme kararı alabileceği yönündeki görüşler, Truss’ın selefi Johnson’ın genel seçim başarısına değil de kendi seçim başarısına dayanarak ülkeyi yönetmek isteyebileceğine dayanıyordu ama Truss’ın böyle bir isteği olmadığı da aşikar
[1] https://www.bbc.com/news/uk-politics-62064552