Dr. Hicran Kazancı Dr. Hicran Kazancı

Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Türk Dış Politikası

23 Ekim 2021
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve Türk Dış Politikası

Ortadoğu’da barış ve istikrar sağlamanın yolu, ülkeler arası karşılıklı saygı ve çıkarlara dayalı bir temel üzerinde ikili veya üçlü görüşmelerin yanı sıra kurumsal ilişkilerin kurulmasıdır. Ortadoğu barış ve istikrarın kilit ülkesi İsrail’dir. İsrail’i Ortadoğu denkleminin dışında tutarak ne istikrar ne de barış sağlanamaz. Diğer taraftan, “Arap’ın Arap’a yaptıklarını Arap unutur” kuralını göz önünde tutarak Araplar arasında ortaya çıkan aile içi kavga, sorunlar ve hatta çatışmalara hiç bir zaman taraf olunmamalıdır. Arap olmayıp Arapların aralarındaki sorunlara herhangi bir nedenle taraf olursanız, bir süre sonra kendinizi çölde tek başına kalmış bulursunuz ve sürekli sırtınızı kollamak zorunda kalırsınız.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren Ortadoğu’ya yönelik reel politikalar üzerinden hareket ederek, sorunlara toptancı çözüm yaklaşımından uzak durup siyah veya beyaz alanlar üzerinde durmadan gri alanlar üretmek mantığıyla aktif tarafsızlık politika modelini üstün başarıyla yürüttü. Türkiye Dışişleri Bakanlığının uyguladığı reel dış politikası sayesinde, Soğuk Savaş, Küba Krizi, Arap-İsrail Savaşları, Cemal Abdul Nasir döneminde yükselen Arap Milliyetçiliği gibi gelişmelerin yanı sıra Ortadoğu başta olmak üzere dünyada ortaya çıkan ve tarihe yön veren bütün kriz/gelişmelere rağmen Türkiye, kriz yönetiminde en başarılı ülke olarak tarihe geçti.

Türkiye, izlediği aktif tarafsızlık politikası sayesinde 1973’te patlak veren İsrail-Arap savaşında iki tarafın da güvenini kazandı. 1979’da İran yönetimini ele geçiren İran İslam Devrimi’nin Türkiye’ye rejim ihracı politikasına rağmen, Türkiye’nin İran merkezli bölgeye yönelik uyguladığı başarılı diplomasi sayesinde İran’ın sadece Türkiye’ye yönelik değil, bölgeye yönelik ihraç politikası çevrelendi. 1980’lerdeki İran-Irak savaşı sırasında, Türkiye’nin iki ülkeye yönelik uyguladığı aktif tarafsızlık dış politikası sayesinde, Türkiye’nin iki ülke ile ekonomi, siyasi ve güvenlik ilişkisi istikrarlı olarak devam etti ve bölgede itibar kazanmasına yol açtı. 20 Ekim 1998’de Türkiye Dışişleri Bakanlığı, PKK Terör Örgütü elebaşı Abdullah Öcal’ın Şam’dan çıkmasını ve daha sonrada yakalanma sürecini başlatan Adana Mutabakatı diye tarihe geçen anlaşmayı, Mısır tarafından Suriye’ye verilen askeri ve diplomasi desteğe rağmen büyük başarıyla gerçekleştirdi. 1991’de 1.Körfez Savaşı’nın yol açtığı göçmen krizi nedeniyle Irak’ın kuzey bölgesinden Türkiye sınırına dayanan 500 bin Iraklıyı, Irak toprakları içerisinde kurduğu kamplara yerleştirerek ABD ile birlikte yürüttüğü ince bir diploması sayesinde göçmen krizini  başarıyla çözdü. Türkiye’nin Irak’ta yürüttüğü kamu diplomasisi sayesinde 2011’de Irak’ta gerçekleşen parlamento seçiminde Iraklı Türkmenler, 10 milletvekili ile parlamentoya ve 3 bakanla da bakanlar kuruluna girerek Irak’ın siyasi denkleminde aktif rol aldılar.

Güvenlik merkezli ülke yönetim biçiminin sağlıksız ve başarısız bir yönetim tarzı olduğuna son dönemlerde şahit olduk. Yeni dünyamızdaki savaşlar, ekonomik, sağlık, hukuk, enerji ve enformasyon savaşlarının yanı sıra hibrit savaş diye nitelendirilen göçmen sorunu olarak da karşımıza çıkıyor. Bu savaşları kazanmanın yolu, bilgi-birikimine ve deneyime haiz kişilerin oluşturduğu yönetim modelidir. Ortadoğu ortalamasının üstünde olan, derin diplomasi ve müzakere yöntemlerini bilen Türkiye Dışişleri Bakanlık bürokratlarını atlayarak/yok sayarak bu savaşların kazanılamayacağı kesindir.  

Yorumlar