Dr. Hicran Kazancı Dr. Hicran Kazancı

Ortadoğu Siyasal İslam’ın Çöküşü

06 Eylül 2021
Ortadoğu Siyasal İslamın Çöküşü

1960’ların başında, bölgemizi etkisi altına alan Irak merkezli komünizm ideolojisi, Irak halkının ezici çoğunluğu tarafından benimsenmiştir. Irak’ın güney ve kuzey bölgesinde giderek artan komünizm rüzgarları, SSCB’nin Ortadoğu’daki etki alanının genişlemesine yol açmıştır.  Söz konusu ideolojiyi çevreleyerek etkisiz kılınması için farklı ideolojik temelli siyasal araçlara ihtiyaç vardı.

1928’de Mısır’da kurulan, bir çok Arap ülkesinde muhalif konumundaki, büyük örgütsel yapıya haiz ve Sünni İslami harekâtın temsilci olan Müslüman Kardeşler (İhvânü'l-Müslimîn) hareketi ön plana çıktı. Çoğunluğunun Sünni olduğu Irak’ın kuzey bölgesinde hızlı bir şekilde dini-siyasi faaliyetlerine başladı. Aynı şekilde, 1957’de kurulan Şii İslami Dava Partisi, çoğunluğun Şii olduğu Irak’ın güney bölgesindeki siyasi çalışmalarını yoğunlaştırdılar. İhvan-Dava stratejik işbirliklerinin de temelleri o dönemde atıldı. Dini hassasiyetleri (adalet, hukuk, gelir dağılımının eşitliği, haram yememe gibi)  ön planda tutarak, propagandalar yoluyla toplum üzerinde etki yaratmayı başardılar. Diğer taraftan, komünist partisinin üst düzey mensupları, kötü yönetim ve yolsuzlukların ortaya çıkmasıyla birlikte halk nezdinde büyük itibar kaybı yaşadı. Dahası, üst düzey bazı parti mensuplarının çocuklarının Dava ve Müslüman Kardeşler Hareketi’ne üye olmaları, Irak’ta esen komünist rüzgârının ters dönmesine ve Irak’ın siyasi sahnesinden silinmesine neden oldu.

17 Temmuz 1968’de, Arap milliyetçiliğini merkeze alan General Bakır ile Saddam Hüseyin tarafından Irak’ın idaresi ele geçirildi ve Baas Partisi dışındaki tüm siyasi faaliyetleri yasaklandı. Al-Muhaberat ve istihbarat yapılarına hâkim olan Saddam, gerek Dava gerekse İhvanlar ile görüşerek siyasi faaliyetlerinin tamamen durdurulmasını istedi. İhvan teklifi kabul ederken, Saddam’ın devrilmesini planlayan Dava Partisi reddetti. Ancak, komünizmin çevrelenmesi konusunda Batılılardan büyük destek alan Dava ve İhvanlar, Saddam’ın baskısı ve toplu tasfiyelerine karşı hiç bir destek görmediler. 

2003’te devrilen Saddam sonrasında Irak’ın yönetiminde söz sahibi olan İslamcı Şii ve Sünni partiler, Iraklı laik partilere yönetim konusunda fırsat vermediler. Irak’ın yönetim modelinin İslami temeller çerçevesinde biçimlendiğini deklare eden Iraklı İslami partiler, 18 yıldan beri her türlü skandala imza atmaktadırlar. Adam kayırma, yolsuzluk, hortumlama ve rant paylaşımı gibi İslami değerlere aykırı olan ne varsa uygulamaktadırlar. Söz konusu sistemin devam etmesini sağlamak için, parayı verenin düdüğünü çalanları ve suya sabuna dokunmayan eyyamcı ve liyakatsiz insanları da üst görevlere getirdiler. Sonuç itibarıyla, kendi çocuklarının laik partilerde üye olmaları bir tarafa dursun, “October Harekatı” diye kitlesel büyük eylemler başlattılar.

Arap Baharı ile fırsat yakalayan Arap dünyasındaki siyasal İslamcıların temsilcisi olan ihvanlar, ülke yönetiminde sergiledikleri kötü performansı, oportünistliği, adam kayırmaları, yolsuzlukları ve devletin kurulu düzenini şahsi menfaatleri lehine kullandıklarını örtmek için dini söylemler arkasına sığındılar. Bu durum, zamanla halktaki itibarlarını büyük ölçüde bitirdi. Dolayısıyla, Irak merkezli bölgemizdeki yönetimlerin yeniden şekillenme/değişme sürecine girmesine hazır olmamız lazım. Bu bağlamda, İslam toplumuna mensup olanların tüm oluşumlarının tamamını kapsayan coğrafyaya yönelik “ümmetçilik” politikası, var olan derin mezhep-etnik sorunlara çözüm yerine derinleştirici katkı sağlar ve dönüp dolaşıp uygulayıcılarını vurur.

 

Dr. Hicran Kazancı

ITC Yürütme Kurulu ve İdari Heyeti Üyesi

Yorumlar