Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

"Doktor Makamındaki Kilise Hizmetkarı" ile "İmanın Koruyucusunun" Aforoza Giden Yolu

23 Ekim 2020
Doktor Makamındaki Kilise Hizmetkarı ile İmanın Koruyucusunun Aforoza Giden Yolu

 

Bir kıtanın  tarihi bir gencin üzerine yıldırım düşmesiyle değişir mi? Bir ülkede inanç  evli bir kral bir başkasına aşık oldu diye değişir mi?

Bu yazıda Avrupa tarihine şekil veren iki olay- birincisi Martin Luther’in “95 Maddelik Tezi”, ikincisi İngiltere Kralı 8. Henry’nin  İspanyol Prenses  Catherine ile evliyken aşık olduğu Anne Boleyn ile evlenmesi-, Avrupa’da ve İngiltere’de din reformu sürecindeki rolleri açısından değerlendirilecektir.  İlk olay “doktor makamındaki Kilise hizmetkarını”, ikinci olay ise “imanın koruyucusunu” birer “günahkara”çevirmiş, aforozlarına sebep olmuştur.

Avrupa’da Protestanlığın doğuşu, babasının avukat olsun diye Erfurt Üniversite’sine gönderdiği Martin Luther’in evinden okuluna giderken,üzerine yıldırım düşmesi sonucu kapıldığı korkuyla Azize Anne’ye kendisine yardım etmesi karşılığında “rahip olacağım” diye haykırmasına, sağ salim yıldırımı atlatan Luther’in sözünü tutarak rahip olmasına dayandırılır. Gerekçesi ne olursa olsun, rahip olmaya karar veren ve rahip de olan tek genç Luther değildir ama teoloji alanında doktora yapan bu genç  “doktor makamındaki bir Kilise hizmetkarı” iken, Papalığın nazarında “küstah” isyancıya dönüşür; zira 1517 yılının Ekim ayında “95 Maddelik Tez” isimli  eleştirisini Wittenberg kasabasındaki kilisenin kapısına asar, Kilise mensubu bir din adamının Kiliseye yönelik eleştirileri karşısında Papalığın kısa vadede yapacağı tek şey, eleştirilerin sahibini aforoz etmektir; Luther 1521 tarihinde aforoz edilir.  Ama Luther’in aforoz edilmesi  “95 Maddelik Tez”in Ortaçağ Avrupası’nın temellerinin sarsılmasına ve Protestan reformasyon hareketinin yayılmasına engel olmaz.

Burada altı çizilmesi gereken nokta şudur; Avrupa’da başlayan dini reform, sadece bir gencin, yıldırım düşmesi sonucu verdiği kararla din adamı olmasına ve sonrasında da alenen Kiliseyi eleştirmesine  bağlanamaz; Luther’in Kiliseye yönelik eleştirilerin reformasyona neden olması, Avrupa’daki koşulların buna müsait olmasına bağlıdır; koşullar müsait olmasaydı Luther  de kendinden önce Kiliseyi eleştirilen her kişi gibi, tarih sayfalarında silinip giderdi. Dolayısıyla reformasyonun kökleri, Luther’e zemin sağlayan, O’na destek yaratan  Avrupa’daki ekonomik ve sosyal koşullar ile  Kilise içinde hizipleşmenin yarattığı tuhaf olaylarda aranmalıdır. 1500'lü yıllara gelene kadar Avrupa pek çok badire atlatmıştır; kötü hava koşulları, seller ve bazen de kuraklık  tarım üretimini sekteye uğratırken, kıtlık başgöstermiştir.  Avrupa’da yetersiz beslenmeye bağlı sağlık sorunlarına veba salgınları eklenmiştir. Kilise ise felaketleri “insanlığın günahları için Tanrı’nın cezası” olarak  görmüştür. Hatta Carter Lindberg, Avrupa Reform Tarihi başlıklı kitabında “Tanrı’nın günahkar insanoğluna veba okları attığına inanıldığından” bahseder. [i] Reformasyon öncesinde Avrupa’da kentleşme süreci başlamış, kentlerde nüfus hızla artarken, insanlar arasında iletişim de artmaya başlamıştır; bu artışa, dindışı eğitimin yaygınlaştırılması görüşüyle, üniversite sayılarının artması eşlik etmiştir. Bu arada matbaanın icadı ile de yeni fikirler, Kilise karşıtı görüşler de,  hızla yayılmaya başlamıştır; Lindberg Luther’in matbaayı Tanrı’nın lütfu olarak gördüğünü söyler.[ii] Ayrıca Avrupa’da Papa ve Krallar arasındaki ilişki de tartışma konusu olur artık; Papalığın görüşünün aksine, artık kralların otoritesinin kaynağının Papalık olmadığı ifade edilirken;  bir kralı meşru yapanın Papa değil, halkın rızası olduğu yönündeki görüşler yaygınlaşmaktadır. Üstelik yavaş yavaş artan eleştirilerin hedefi olan Papalık’taki hizipleşme öyle boyutlara varmıştı ki, 1300’lü yılların sonunda aynı anda iki Papa’nın görevde olması ve birbirlerini aforoz etmesi gibi Avrupalıları şaşkınlığa sürükleyen olaylar yaşanmıştır.  Bu dönemi eserinde ayrıntılı ve teolojik tartışmalara yer vererek anlatan Lindberg 1409 yılında bir yeni Papa’nın daha şeçildiğini belirterek, “artık üç Papa olmuştu!” der.[iii] Görünen odur ki, Kilise kendisine yönelik eleştirilere bırakın yanıt vermeyi, bu eleştirileri güçlendirecek tuhaflıklarla, kendi kendini yıpratmaya başlamıştır. Yani koşullar öyle olgunlaşmıştır ki, arkasına kralların ve halkın desteğini alan ve kendini güçlü şekilde ifade etmekten çekinmeyen  başka bir “Luther” de reformasyonun kaynağı olabilirdi. Bu durumda Martin Luther, Avrupa’da dini reformasyonun katalizörü olarak tanımlanabilir.

İngiltere’de 1485 yılında 7. Henry’in tahta çıkmasıyla başlayan Tudor Hanedanlığı meşruiyet açısından tartışmalı bir hanedanlıktır; zira 7. Henry ne annesi ne de babası üzerinden tahta hak iddia edecek konumdadır. 7. Henry meşruiyet gölgesini giderebilmek adına York hanedanlığından Elizabeth ile evlenmek de dahil pek çok yola başvurmuştur; bu yollardan biri Papalığın onayını istemektir.  7. Henry’nin isteği üzerine Papa 8. Innocent 7. Henry’nin taht üzerindeki hakkına ve evliliğine itiraz edenin aforoz edileceğini açıklamıştır. Hatta Papa 8. Innocent 7. Henry’nin İngiliz tahtı üzerindeki iddiasına yönelik desteğini Kral’a kep ve kılıç hediye ederek göstermiştir; [iv] Ülkesinin ve hanedanlığının uluslararası arenada konumunu pekiştirmek isteyen 7. Henry, oğlu Arthur’u İspanyol-Katolik Kraliçe İsabella’nın kızı Catherine ile evlendirmiş; Prens Arthur vefat edince de İspanya gibi güçlü bir müttefiki kaybetmemek adına Catherine’in bu sefer de küçük oğlu Henry ile evlenmesini istemiştir. Bu evlilik 1509 yılında gerçekleşmiştir. Babasından sonra tahta çıkan 8. Henry, 1517 yılında Luther’in “95 Maddelik Tezini” açıklaması ile Avrupa’da başlayan sürece sadece seyirci kalmamış, Luther’e karşı Papalığı savunmak adına 1521 yılında “Yedi Sakrament Savunması – Assertio Septem Sacramentorum” başlıklı çalışmasını yayınlamıştır. Lindberg’in deyimiyle “babası gibi Katolikliği pek ciddiye alan” 8. Henry’e  Papa X. Leo “İmanın Koruyucusu” unvanını vermiştir. [v] Artık Papalık nazarında, İngiltere Protestan reformasyonunun uğrayamayacağı bir ülke olsa gerektir. Ancak erkek çocuk sahibi olamayan ve bunu da takıntı haline getiren 8. Henry’in Catherine ile evliliği sarsılmışken, üzerine İngiliz soylusu Anne Boleyn’e aşık olması sadece İngiltere-Papalık çekişmesine değil, İngiltere’nin Protestanlığa sürüklenmesine sebep olmuştur. Nasıl mı?  Anne Boleyn ile evlenmek isteyen 8. Henry Papa 7. Clement’ten Catherine’den boşanmasına izin vermesini istemiştir. Kraliçe Catherine’in İspanyol –Katolik monarklar Isabella ve Ferdinand’ın kızı olması nedeniyle Papa’nın bu boşanmaya onay vermeyeceği zaten aşikardır. Papa 7. Clement 8. Henry’in boşanmasına onayını vermemiştir. Bu durum karşısında 1533 yılında yapılan bir yasal düzenleme ile (The Act in Restraint of Appeals to Rome) İngiltere’deki “ruhani” davaların Kral’ın yargı yetkisi altında olduğu ifade edilerek Roma ile yargısal bağlar koparılmıştır. Bu düzenlemenin yapılmasının nedeni, evlilik müessesesinin “ruhani” bir mesele ve dini otoritenin yetkisi altında olması, amacı ise boşanma kararlarının İngiltere’deki dini otorite tarafından alınmasının temin edilmesidir. Böylelikle Papa’nın onayına ihtiyaç duyulmaksızın, Başpiskopos Thomas Cranmer Henry’in Catherine ile evliliğinin, Catherine’in daha önce Henry’in ağabeyi Prens Arthur ile evlenmiş olması gerekçesi ile,  geçersiz olduğuna karar vermiştir.

 Böylelikle İngiltere Papalığın otoritesini reddetmiş olmuştu. Papalığın tepkisi ise 8. Henry’i aforoz etmek oldu.

İngiltere’de Protestan reformasyon süreci iki farklı şekilde okunuyor; birinci okuma Protestanlığın  İngilizlere yukarıdan dayatıldığı şeklinde. İkinci okuma ise İngiltere’nin Avrupa’daki gelişmelerden soyutlanamayacağı, zaten  halk arasında Kiliseye karşı duyulan tepkinin Reformasyon fikirlerinin İngiltere’de yayılmasına ve kabul görmesine imkan tanıyacağı şeklinde. İskoçya’da yaşanan Protestan reformasyon süreci örneğini de düşünerek ikinci okumaya hak verirsek, Kral’ın Anne Boleyn’e duyduğu aşkı, bir ülkede inancın değişmesi sürecinde katalizör olarak yorumlamamız gerekir.  Ancak İngiltere’de Protestan reformasyon sürecini 8. Henry ve haleflerinin yukarıdan dayatması şeklinde okursak, Kral’ın Anne Boleyn aşkı katalizör değil, başlı başına ana neden olmaktadır.

Bir gencin üzerine yıldırım düşmesi ile bir kralın evli iken aşık olması -az ya da çok anlam atfedelim- Avrupa tarihini değiştirmiştir.

 


 

[i] Carter Lindberg, Avrupa’da Reform Tarihi, İnkilap Kitapevi, İstanbul, s. 28.

[ii] Ibid, s. 36

[iii] Ibid, s. 46

[iv] Susan May, “Establishing the Tudor Dynasty: The Role of Francesco Piccolomini in Rome as First Cardinal Protector of England”, Royal Studies Journal, Vol.4, No.2, 2017, s.108. ve John M. Currin, “To Play at Peace: Henry VII, War against France, and the Chieregato-Flores Mediation of 1490,  Albion: A Quarterly Concerned with British Studies, Vol.31, No.2, 1999, s. 207.

[v] Carter Lindberg, s. 308

Yorumlar