Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Nobel Ödüllü Yazar Jose Saramago Avrupa Karşıtı mıydı?

01 Ekim 2019
Nobel Ödüllü Yazar Jose Saramago Avrupa Karşıtı mıydı?

1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jose Saramago, eserlerinde kendi düşünce ve inanç sisteminin aydınlattığı pencereden, baş kahramanı ya da kahramanları üzerinden siyasal ve toplumsal düzene kinayeli ve alegorik bir şekilde yaklaşır; O “alaycı” üslubuyla modern bir Voltaire’dir;  ”alaycı” üslubunda metaforlara yer verir; Fernando Gomez Aguilera’nın ifadesiyle  “romanları sembollerle  donanmış, fikirler ve değerlerle dolmuş, günümüzün başlıca anlaşmazlıklarını gözlemleyerek insan uygarlığına dair geniş bir tablo çizmiştir… Yarattığı edebi evrende birbirine ağlarla bağlı olan olaylar abartılı ya da imkânsız tuhaflığa sahiptir… Yaptığı teşbihlerde mecaz ile mesajı kaynaştırır.” 

Saramago’nun Fernando Gomez Aguilera’nın sözleriyle “abartılı ya da imkânsız tuhaflığa” sahip olaylardan birini anlattığı ve “Saramago Avrupa Birliği karşıtı mı?” sorusunu akla getiren eseri 1986 yılında yayımlanan “Yitik Adanın Öyküsü”dür.

Yitik Adanın Öyküsü, “imkansız tuhaflığa” sahip bir olayı, yine “tuhaf” bir şekilde kendi eylemlerine bağlayan beş kişinin hikayesiyle başlar.  Bu beş kişinin kendi eylemlerinin sebep olduğunu sandıkları tuhaf olay, Fransa-İspanya sınırında oluşmaya başlayan çatlakların bir çatlak hattına dönüşmesi ve İber Yarımadasının ana kıtadan, yani Avrupa’dan koparak güneye doğru süzülmesidir. “Mecaz ile mesajı” kaynaştıran Saramago, eserinde İber Yarımadasını neden Avrupa’dan koparmıştır?  Avrupa İber Yarımadası için yanlış bir yer midir? Saramago  İber Yarımadasını Avrupa’dan kopararak Avrupa Birliği karşıtı olduğunu mu anlatmaya çalışmaktadır.

Öncelikle Yitik Adanın Öyküsü başlıklı eser yayınlandığında, ortada bir Avrupa Birliği olmadığını belirtelim; Avrupa Birliği 1993 yılında karşımıza çıkacaktır; ancak eserin yayınlandığı tarih olan 1986 Avrupa entegrasyon açısından önemli bir  döneme denk gelir; Tek Senet’e giden döneme…Yani Saramago Yitik Adanın Öyküsü’nü yazarken Avrupa  hızlı bir inşa sürecine girmiştir.  İnşa sürecindeki bu Avrupa Yitik Adanın Öyküsü’nde Saramago’nun alaycı oklarının hedefindedir.

İber Yarımadası’nın Avrupa’dan tamamen kopup ayrıldığı, açıkça ve tartışmasız bir şekilde anlaşıldığında, Avrupa Topluluğu’nun ne yaptığını Saramago şöyle anlatır:

Avrupa Topluluğu ciddi bir bildiri yayımladı ve İber ülkelerinin Batı’ya doğru kaymalarının yürürlüğe giren anlaşmaları tehlikeye atmayacağını açıkladı… Hedefleri açık olan bu bildiri Topluluk üyeleri arasında ateşli bir tartışmanın sonucunda ortaya çıkmıştı, bu tartışma sırasında bazı üye ülkeler neredeyse belirgin bir ayrı durma tutumu sergilemişlerdi, tutumlarını net olarak tanımlamakta kullanılabilecek bir sıfat yok, hatta eğer İber Yarımadası gitmeye karar vermişse buna izin verilmesinin gerektiğini önerecek, asıl hatanın başta onun katılmasına izin verirken yapıldığını söyleyecek kadar ileri gitmişlerdi.”

Saramago, bu noktada, bir parçası kopmuş giderken “gitmek istiyorlarsa gitsinler” söylemiyle “ciddiyetsiz” bir tutum sergileyen, “İber devletlerini en başta üye yapmasaydık, şimdi böyle bir sorunumuz olmazdı” diyen Avrupa Topluluğu profili çizerek Avrupa Topluluklarının “bencil” olduğuna mı vurgu yapıyor? Üstüne bir de Birleşik Krallık’ın tutumunu ekleyelim; Saramago kopup iden İber Yarımadasında kaos yaşanırken, Başbakanı İber Yarımadasını Avrupa’dan ayıran mesafe ne kadar olursa olsun İngiltere’nin Cebelitarık üzerindeki hakimiyetinin tartışılamayacağını net bir dille ifade eden İngiltere profili çiziyor… Saramago’nun çizdiği bu İngiltere profili de “bencil” bir profildir.

 Saramago Avrupa’nın gerçekten bencil olduğunu mu düşünmektedir, yoksa Avrupa sadece bu romanda “bencil” midir? Bu “bencillik” konusunda Saramago’nun kendi sözlerine başvuralım. 1998 yılında Torino Üniversitesi’nde Dialogo sulla Cultura Portoghese: Letteratura-Musica- Storia adlı konferansta  şöyle der Saramago “belirtmek isterim ki yazarın en büyük arzusu, Avrupa’nın bugüne kadar  olduğu gibi hodbin bir kıta olmaktan vazgeçmesidir” ve Yitik Adanın Öyküsü’ne sözü getirerek  devam eder  “Kitap birçok farklı şekilde yorumlansa da yorumlar çoğunlukla olumsuzdu. İnşa halindeki Avrupa’ya karşı duran bir kitap olduğu tekrar tekrar söylendi, sanki alelade bir romancının bu boyutta ekonomik ve siyasi unsurlarla mücadele edebilmesi mümkünmüş gibi…

Saramago açıkça Avrupa karşıtı olduğunu belirtmez; ama mevcut haliyle “bencil” bulduğu Avrupa’dan hoşlanmadığı da açıktır. Ancak Saramago’nun Avrupa’dan hoşlanmamasının sebebi aslında Avrupa’nın “bencil” olmasından çok daha ötedir. Bu nedeni de bize Nobel Ödülü aldığı 1998 yılında İsveç Akademisi’nde gerçekleştirdiği konuşmada açıklar, sözü Yitik Adanın Öyküsü’ne getirir ve şöyle devam eder…

Böylece çırak, sandalını suya indirmenin halen bir yolu olabileceğini düşündü, mesela toprağı hareket ettirebilir ve denize onun üstünde açılabilirdi. O sırada yazdığım roman, Portekiz’in tarih boyunca Avrupa’dan gördüğü küçümsemelere duyduğu müşterek dargınlığın dolaysız bir meyvesi olan Yitik Adanın Öyküsü’ydü

O Avrupa’dan hoşlanmadı; çünkü kendi ifadesiyle Avrupa’nın küçümsediği bir ulusa mensuptu; Portekizli idi. 

Yitik Adanın Öyküsü’nde, Avrupa’nın Portekiz’i nasıl küçümsediğine dair bir örnek de verir Saramago… Romanın kahramanlarından Josa Anaiço ve Joaquim Sassa İspanya’da yol alıp köy köy gezerken, şöyle der Saramago “buradaki insanlar kuzeyliler tarafından miskin olmakla suçlanıyor, hiçbir zaman tepelerinde  kızgın güneşle çalışmak zorunda kalmamış insanların yaptığı, ırksal bir küçümseme içeren boş ve küstah değerlendirmeler bunlar…” Sonrasında Josa Anaiço ve Joaquim Sassa, Avrupa’dan kopan, koptuğu için de İber Yarımadası değil,  artık bir ada olan ülkelerinde  “Biz artık Avrupalı değiliz” derler.

Saramago’nun hem Yitik Adanın Öyküsü romanı, hem de İtalya’da gerçekleştirilen konferanstaki açıklamaları ile özellikle de Nobel Ödülü aldığında yaptığı konuşma, Saramago’nun Avrupa’ya  “devlet- supranasyonel örgüt”, “ulusal kimlik- Avrupa kimliği” gerilimi üzerinden baktığını göstermektedir.  Oysa insanları ayrıştıran değil birleştiren değerlere verdiği önem üzerinden Saramago’nun Eurofil olması beklenmese bile bir romanında İber Yarımadasını Avrupa kıtasından koparacak kadar Avrupa şüphecisi olması da beklenmeyebilirdi.  Ama Saramago Avrupa’yı ulusal kimliğinin karşısına koydu; bunun nedeni ise Avrupa’nın ulusal kimlikleri karşısına koymasıydı; Portekiz örneğinde Saramago’ya göre Avrupa “küçümsüyordu”; Avrupa’ya “kırgın” Saramago  Yitik Adanın Öyküsü’nde  İber Yarımadasını Avrupa kıtasından kopardı, açık denizlerde sürükledi, kahramanları “Biz Avrupalı değiliz” dedi.

Karşımızda Avrupa’ya karşı ulusal kimliğine sıkı sıkıya sarılmış bir Saramago var;  Nobel Ödülünü aldığında geçmişte ve günümüzdeki Portekizli yazarlara ve Portekizce’ye teşekkür eden Saramago, kendini Avrupa’ya ait bir kıtada “Avrupalı” değil  Portekiz olarak tanımladı.

 

Yorumlar