Dr. Yeşim Demir Dr. Yeşim Demir

Varşova Zirvesi ile Gerilen İran-Polonya İlişkileri

06 Şubat 2019
Varşova Zirvesi ile Gerilen İran-Polonya İlişkileri

13- 14 Şubat’ta Polonya’da Arap ülkeleri dışişleri bakanları ve İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu’nun katılımıyla Orta Doğu’daki problemler ile İran’ın bölgedeki etkisinin ele alınacağı bir zirve düzenlenecek. Zirve kararının çıkmasının ardından İran sert tepki gösterdi. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif Twitter’de Polonya’yı sert sözlerle eleştirerek zirveyi “Umutsuz, İran karşıtı bir sirk” olarak nitelendirdi. Dışişleri Bakanı Zarif ayrıca, II. Dünya Savaşı’nda İran’a sığınan Polonyalıların fotoğrafı ile dönemin İngiltere Ateşesi tarafından kaleme alınan İran’ın Polonyalı 23 bin sığınmacı için yardım topladığını belirterek “Polonya hükümeti bu utancı silemeyecek. II. Dünya Savaşı’nda İran, Polonyalıları kurtarırken şimdi Polonya umutsuz, İran karşıtı bir sirke ev sahipliği yapıyor” notunu paylaştı.

Polonya ise 13- 14 Şubat tarihlerinde başkent Varşova’da düzenlenecek Orta Doğu Zirvesi’nin İran karşıtı bir zirve olmadığını, 70’in üzerinde ülkenin davet edildiği zirvede uluslararası barış ve güvenlik alanında ortak çıkarların gerçekleştirilmesinin amaçlandığını savunmakta. Zirveye ABD tarafından da önemli destek verildiği net olarak görülmektedir.

ABD yapılacak zirve için geleneksel müttefikleri İngiltere, Fransa veya Almanya yerine Polonya’yı tercih etti

Sağcı bir hükümet tarafından yönetilen Polonya, ABD Başkanı Donald Trump ile Almanya ve Fransa gibi diğer Avrupalı ​​devletlerden daha uzun süredir iyi ilişkilerini devam ettirmektedir. Avrupa Birliği (AB) üyesi olan ve Atlantik ötesi ilişkilerini geliştirmeye çalışan Polonya her ne kadar diğer AB ülkeleri gibi, Trump'ın 8 Mayıs 2018 tarihinde Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak adlandırılan KOEP’den çekilmesi karşısında uluslararası anlaşmayı desteklediğini açıklamış olsa da Avrupalı ​​şirketlerin İran’da faaliyetlerini devam ettirmesini teşvik etmenin ABD yaptırımlarını zayıflatabileceğini ve bunun büyük bir sorun haline gelebileceğini bu nedenle de ABD yaptırımlarını zayıflatacak AB önlemlerine karşı çıktığını belirtmiştir.

İran-Polonya ilişkileri 540 yıllık tarihi geçmişe sahip...

İran ile rekabet halinde olan Osmanlı Devleti’nin Avrupa'ya doğru tehdit edici genişlemesi  Avrupalı ​​güçlerin İran ile ittifaklar kurmasıyla sonuçlandı. Sürekli değişen siyasi yapılar, devletler arasında diplomatik ilişkilerin gelişmesine neden oldu. Böyle bir dönemde diplomatik, ticari ilişki ve seyahat bağlantılarının gelişmesiyle, Hristiyan Avrupa'nın bir parçası olarak Polonya, İran ile diplomatik ilişkiler geliştirmişti.

İran ile Polonya arasındaki politik ve kültürel ilişkiler yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. 1474'e kadar giden ilişkiler Polonya kralı Kazimierz Jagiellon ile Akkoyunlu Devleti Şah Uzun Hassan döneminde başlamıştı.  Her iki devlet de birbirini Osmanlı hâkimiyetine karşı mücadelede potansiyel bir müttefik olarak algılamıştı.

Polonya ile İran arasındaki diplomatik ilişki Safevi döneminde bir kez daha canlanarak Osmanlı karşıtı bir ittifak üzerine kurulmuştu. İran'da yaşayan Yahudiler ve Hristiyanlara yönelik olarak Şah I. Abbas'ın izlediği hoşgörü politikası ile kolaylaşan ilişkiler sayesinde Hristiyan misyonerlerinin İran'daki faaliyetleri iyice artmıştı. Ayrıca Safevi mahkemesi yabancı danışmanlar almaya başlamış; bilgi ve becerilerinden faydalanmıştı. 17. yy. boyunca ise ilişkiler yoğun olarak ticari boyutta olmuştu.

Rusya, Prusya ve Avusturya tarafından bölünmüş olan Polonya bağımsızlığını kazandıktan sonra İran'la olan ilişkilerini yeniden geliştirmek için 1927'de bir Dostluk Antlaşması imzaladı. I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı arasındaki dönem, ikili ilişkilerin canlanma dönemi olmuştur. Polonyalı işadamı ve şirketler, özellikle petrol, züccaciye, deri, gıda işleme ve mobilya endüstrilerindeki işbirliği artmıştı. Karşılıklı etkileşimin bu doğal süreci, II. Dünya Savaşı sırasında İran topraklarının Polonyalılar için güvenli sığınak olmasını sağlamıştı. Savaş sırasında Doğu Polonya’ya giren Sovyet askerlerinin tutukladığı bir milyondan fazla Polonyalı toplu halde Kazakistan, Türkmenistan ve Sibirya’daki çalışma kamplarına gönderildi. Nazilerin Sovyetlere saldırısı ile Stalin yönetimi tarafından serbest bırakılan yaklaşık 116.000 Polonyalı İran'a sığınmıştı. İran’a gelen mültecilerin bir bölümü İsfahan’a yerleştirildi. “Polonyalı Çocukların Şehri” diye anılan İsfahan’a gidenler daha çok kimsesiz çocuklar, kadınlar ve yaşlı erkeklerden oluşuyordu. Bugün hala Tahran, Bender Abbas, Bender Enzeli, Ahvaz ve İsfahan’da Polonya mezarlıkları bulunmaktadır. Yahudi asıllı olanlar İsrail devleti kurulunca İsrail’e, diğerleri ise birkaç yıl kaldıktan sonra ülkelerine geri döndüler. Çok az sayıda Polonyalı genç kadın İranlı erkeklerle evlenerek İran'da kalmayı seçmiştir. 

Her fırsatta minnet duygularını dile getiren Polonya yönetimi, 2008 yılında basılan bir pul ile iki ülke arasındaki tarihsel bağın önemini vurgulamıştır.

İran ile Polonya arasındaki tarihsel ilişkilerden bugüne gelindiğinde neredeyse tersine dönmekte olan ilişkiler söz konusu. Dolayısıyla konjonktürel yaklaşım içinde olan Polonya'nın ev sahipliği yapacağı öngörülen zirve'ye İran'ın tepkisi anlaşılabilir. İran, ABD tarafından da desteklenen bu zirvenin yapılma amacının, AB içinde İran'a karşı bölünmeleri teşvik etmek suretiyle AB-İran ilişkilerini baltalamaya çalıştığını düşünmektedir. Ayrıca ABD’nin Polonya’da İran karşıtı zirve düzenleyerek Avrupa’daki hakimiyetini kanıtlamaya çalıştığını ve bunun kesinlikle Avrupa ülkeleri için bir yenilgi olduğunu ifade etmektedir.

Varşova Zirvesi amaca ulaşabilir mi?

ABD’nin en yakın müttefikleri Ortadoğu’da İsrail ve Suudi Arabistan iken Avrupa’da AB üyesi Polonya olduğu görülmektedir. Şubat ayında yapılacak ve ABD tarafından desteklenen zirve tarihsel bir geçmişe sahip İran-Polonya ilişkilerini önemli ölçüde etkileyecektir. Gerginleşen ilişkilerin bundan sonraki dönemde düzeleceği ihtimalinin düşük olacağı değerlendirilebilir.

Zirve’de, İran’ın bölgedeki etkisinin kırılabilmesi yönünde bir karar alınabileceği tartışmalı olmakla birlikte asıl amaç Avrupa merkezinde düzenlenecek zirve ile hem İran’a hem de İran’a yönelik yaptırımlar konusunda ABD’ye destek vermeyen AB’ye yönelik psikolojik baskı uygulamak olarak yorumlanabilir.

 

Bu makale ilk olarak The Diplomatic Observer dergisinin Şubat 2019 sayısında yayınlanmıştır. 

Yorumlar