Dr. Yeşim Demir Dr. Yeşim Demir

Kızıldeniz'de Güç Mücadelesi

13 Mayıs 2020
Kızıldenizde Güç Mücadelesi

Nisan ayında bir haber sitesinde Türkiye’nin Yemen’de, özellikle gergin güney bölgesinde varlığını artırması, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’nın güvenliğine büyük önem veren Mısır’da derin bir endişe yarattığı yönünde haber çıkmıştır.  Sadece Mısır değil birçok bölge ülkesinin de rahatsız olduğu ifade edilmiştir. Acaba gerçekten de endişelenmelerini gerektirecek bir durum söz konusu mudur?

Yemen’in Önemi

Tarih boyunca birçok önemli ticaret rotası olmuştur. Yemen de bu önemli ticaret rotalarından birisidir. Bölgede tarihleri çok eskiye dayanan devletlerden biri olan ve Yunan kaynaklarında “Arabia Felix-Mutlu Arabistan” olarak nitelendirilen Yemen, birçok medeniyete (Ad, Main, Saba, Himyeri) de ev sahipliği yapmıştır. Böylece burada kurulan devlet ve medeniyetler coğrafî konumun avantajından faydalanarak denizde ve karada ticari üstünlüğü ele geçirmişlerdir. 

Heredot'un da dünyanın en zengin yeri olarak ifade ettiği Yemen'in coğrafi konumu herkesi ilgilendirmektedir. Çünkü bu ülke Somali ve Cibuti'yle birlikte Kızıldeniz'in güney çıkış ve girişini kontrol etmektedir. Bab'ül Mendep Boğazı olarak bilinen bu dar geçit Süveyş'ten giren ve çıkan tüm sivil ve askeri gemiler için önemlidir. Aynı zamanda İsrail'e giden gemiler için çok daha önemlidir. Dünya petrolünün yüzde 8’inin geçtiği Bab-ül Mendep Boğazı ve Kızıldeniz’in denetimine imkân vermesi açısından Yemen, jeo-stratejik önemini korumaya devam etmektedir.

Türkiye ile Yemen tarihsel ve kültürel bağlara sahiptir...

Türkiye ile Yemen köklü tarihi ve kültürel bağlara sahiptir. Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğu dönemde Yemen, gerek merkeze uzaklığı gerekse mezhep farklılığı gibi nedenlerden kaynaklanan başkaldırılarla Osmanlı Devleti için hem iç ve hem de dış sorunlara neden olmuştur. Ayrıca emperyalist devletlerin bölgeye ilgisinin artması da sorunları tetiklemiştir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de Yemen ile ilişkiler devam etmiştir. Yemen’de Osmanlı/Türk etkisi, başta ordu olmak üzere günümüze kadar varlığını koruyan pek çok Osmanlı mimarisinde önemli oranda hissedilmektedir.

Görüldüğü üzere Türkiye’nin bugün, kültürel ve tarihi bağları olan Yemen’de bulunması aykırı bir durum değildir. Ancak Yemen’in stratejik noktaların bulunduğu bölgede yer alması ve Türkiye’nin de burada var olması hem bölge devletleri tarafından hem de diğer güçler tarafından istenilecek bir durum değildir. Dolayısıyla Mısır’ın, Türkiye’nin buradaki varlığının hem kendisi için hem de Körfez ülkeleri için tehdit olduğunu ifade etmesi şaşırtıcı değildir. Zira Osmanlı Devleti, Yemen’de hâkimiyetini kurduktan sonra güney politikasını Mısır-Yemen hattı üzerinde oluşturmuştur.

Türkiye'nin Kızıldeniz'de petrol ticaretinin kontrolünü ele geçireceği endişesi hâkim olmuştur...

Yemenli yetkililerin, Türkiye'ye yaptıkları ziyaretlerde Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkelerinin ulaşım ve liman sektörlerine yatırım yaparak Yemen'de daha aktif olmasını istemeleri üzerine Mısır resmi bir açıklama yapmamakla birlikte analistlerinin yaptığı yorumlarla rahatsızlığını göstermektedir. Bu rahatsızlığın sebebi, Türkiye'nin Bab'ül Mendep Boğazı'ndaki limanları işleterek Kızıldeniz'den yapılan ticareti kontrol altına alabilecek olmasıdır. Yemenli analistler ise[1] Türkiye'nin bölgede varlığını artırmasını ve Yemen limanlarına yatırım yapmaya odaklanmasını Mısır'a yönelik baskı yapmak olarak değerlendirmektedir.

Konjonktürel gelişmeler itici güç...

Geçmişten gelen tarihsel algı ve tecrübeye sahip olan Türkiye, konjonktürel gelişmeler doğrultusunda hareket etmeye çalışarak bölgede güç sahibi olmaya yönelmiştir. Bu kapsamda Asya ve Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmek amacıyla gerek ekonomik gerekse güvenlik alanlarında işbirliğine yönelik girişimlerde bulunmuştur. Son dönemde de Afrika ülkeleri ile özellikle de Sudan ve Somali ile ilişkilerini geliştiren Türkiye, diğer bölge ülkeleriyle de işbirliğine yönelerek Kızıldeniz’deki askerî ve ekonomik etkinliğini arttırma ihtiyacı duymuştur. Kızıldeniz'e ilk adımı 2017’de Sudan ile yapılan Sevakin Adası Anlaşması ile atmıştır. Bu anlaşma çerçevesinde Türkiye, adanın restorasyonunu üstlendiği gibi askeri ve sivil gemilerin bakım ve onarım işi için liman inşa edecektir.

Bu anlaşmanın yapılmasının hemen ardından Mısır ve bazı Körfez ülkeleri, güvenlikleri için tehdit oluşturacağından Sudan'a tepki göstermişlerdir. Nihayetinde Kızıldeniz’deki rekabetin özellikle limanlar ve diğer stratejik-lojistik geçiş yolları üzerinde yaşandığı görülmektedir.

Türkiye'nin bölgede var olma faaliyetlerine yönelik eleştiriler...

Türkiye'nin Somali'deki askeri eğitim üssü, Sevakin Adasının restorasyonu ve Yemen'deki faaliyetleri Kızıldeniz'de güç olma mücadelesi olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye, son dönemde tartışma konusu olan Yemen'de insani yardım faaliyetleriyle dikkat çekmektedir. Dünyada en ciddi insani krizin yaşandığı Yemen'e yardımları devam etmekte olup gıda yardımı ile birlikte iki set 50 yataklı konstrüksiyonlu tip ağır iklim sahra hastanesi hibe edilmiştir. Mısır, Türkiye'nin hayır kurumları aracılığıyla yaptığı bu yardımlarla bölgede etkili olmaya çalıştığını ileri sürmüştür. Bununla birlikte Türkiye'nin Suriye, Irak ve Yemen'de etkili olma çabası Osmanlı İmparatorluğu'nun canlandırılması olarak değerlendirilmektedir.

Analistlere göre rahatsızlığa neden olan bir diğer konu ise Türkiye'nin Güney Yemen'de bulunan Müslüman Kardeşlerin (İhvan) bir kolu olan Islah Partisi ile ilişkisidir. Bu ilişki, Türkiye'nin Müslüman Kardeşleri desteklediği yönünde eleştirilere yol açmıştır. Yemen medyasında da, 15 Mart'ta Islah Partisi yetkililerinin onlarca Türk askerinin insani yardım görevlileri gibi gösterilerek Yemen'e gelmelerinde kolaylık sağladığı haberlerine yer verilerek eleştirilmiştir.

Yemen'de Türk varlığı İran ile ilişkilerden kaynaklanıyor yorumları...

İran'ın Şii Hilali politikasının son halkasını oluşturan Yemen'de, Türkiye'nin önemli rol oynaması, İran ile iyi ilişkilerinin olmasından kaynaklandığı yönünde yorumlara neden olmuştur. Bu yorumlara dayanak olarak da 2015’te, Suudi Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonuna karşı İran ve Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslim) liderlerinin toplantısına ev sahipliği yapması gösterilmektedir. Ayrıca Türkiye'nin Müslüman Kardeşleri, Husiler ile anlaşma yapmaya teşvik etmesinin sonucunda İran destekli Husilerin Yemen'in büyük çoğunluğunu kontrol altına aldığı yorumlarına yol açmıştır. Ancak belirtmekte fayda var, Somali, Sudan ve Yemen dâhil olmak üzere bölgede etkin olan İran'ın böyle bir işbirliği içinde bulunabileceğini söylemek zordur. Türkiye'nin de, Sünni-Şii mücadelesinin kendini gösterdiği Yemen'de, İran'ın etkin olmasından memnuniyet duyduğu söylenemez. Aynı şey İran için de söylenebilir. 

Diğer yandan Türkiye'nin Yemen'de olması ABD ile de ilişkilendirilmektedir. Türkiye'nin Somali'deki askeri varlığı gibi Yemen'de Bab'ül Mendeb Boğazı'nda bulunması aslında ABD'nin bölgeyi Türkiye üzerinden kontrol altında tutmak istediği olarak yorumlanmaktadır. Ama Türkiye bu bölgede söz sahibi olsa da ABD ve İsrail'in buna izin verebileceği veya Mısır aleyhinde tavır almaları ihtimali zayıftır.

Menfaatler doğrultusunda işbirliği mi...

Islah Partisi'nin, Türkiye'nin Yemen'deki etkisinin artmasına açılan bir kapı olduğu değerlendirmesi yapılarak parti yetkililerinin Yemen'de daha etkili olabilmek amacıyla Türkiye'nin, liman, havaalanları, petrol ve gaz sektörlerinde etkin olması için yardımcı oldukları ifade edilmiştir. Analizlerde, Islah Partisi'nin menfaatleri doğrultusunda hareket ettiği belirtilirken Türkiye'nin de, Arap Baharı'ndan sonra Müslüman Kardeşler ile Siyasal İslam'ın yükselişini bölgedeki menfaatleri doğrultusunda kullanabileceğini düşündüğü ve bu nedenle Mısır'da, Suriye'de şimdi de Yemen'de bunlara destek vermekte olduğu vurgulanmaktadır.

Yemen'deki Türk nüfuzunun artmasında Islah Partisi dışında, Türk hükümetinin sağladığı imkânlardan yararlanan çok sayıda Yemenli siyasi ve medya temsilcisinin varlığı ve bunların Yemen'de resmi makamları Türkiye lehine etkilemelerinin rolü olduğu kabul görmektedir.

Islah Partisi'nin Türkiye'den Yemen'e müdahale talebi...

Yemen basınında, İhvancılarla Türk yetkililer arasında yapılan toplantı ve istişarelerde İhvancıların isteği doğrultusunda ekonomik ve kalkınma başlıkları altında Yemen'de bir takım değişimlere yönelik müdahale kararı alındığı iddia edilmiştir. Ancak Türkiye tarafından bu talep kabul edilebilir değildir. Şöyle ki, Arap Baharı sonrası Müslüman Kardeşlerin bulundukları bazı ülkelerde iktidara gelmeleri ve bu yöndeki çabaları Siyasal İslam'ın yükselişi olarak görülmüş ve başarılı olamamıştır.

Siyasi gözlemciler, Yemen'in önümüzdeki dönemlerde yoğun Türk hareketliliğine tanık olacağını ve ekonomik olarak Türkiye'nin Yemen'deki büyük bir payı ele geçireceğini kesin olarak görüyor.[2] Bu gelişmeler ışığında Mısır'ın, Türkiye'ye karşı nasıl bir politika izleyeceğinin net olmadığı ancak Türkiye'nin Yemen'deki etkisinin azaltılması için Mısır'ın Yemen Hükümetiyle iletişime geçmesi gerektiği vurgulanmaktadır.[3]

Sonuç 

Türkiye yardım kuruluşları aracılığıyla dünyanın en acı insanlık dramının yaşandığı Yemen'e ve meşru hükümete savaşın başlangıcından bu yana desteğini esirgememiştir. Türkiye'nin Yemen'deki bu rolü Yemenli yetkilileri tarafından da bilinmesine rağmen Yemen basınında, son iki yıldan bu yana yardım şemsiyesi altında ve Islah Partisinin doğrudan desteğiyle burada etkinlik kazandığı yönünde eleştirilmektedir. Ayrıca Türkiye'nin Yemen'e nüfuz ederek yeniden Osmanlı İmparatorluğu'nu canlandırma hedefi olduğu ileri sürülmektedir. Ancak Türkiye, hiç bir zaman emperyalist bir politika izlememiştir. Konjonktürel gelişmeler doğrultusunda bölgede tarihi ve kültürel bağları olan ülkelerle ilişkiler kurarak ekonomik ve güvenlik alanında işbirliğine yönelmiştir. Bu da yadırganacak bir durum değildir.

Türkiye'nin Yemen'de ve Kızıldeniz'de varlık göstermesinden en fazla rahatsızlık duyan Mısır ile Türkiye arasında siyasi anlaşmazlık, hem bölge güvenliğini hem de istikrarını tehlikeye sokmaktadır.  Hem Türkiye hem de Mısır, Ortadoğu'nun köklü tarihi geçmişine ve jeostratejik öneme sahip ülkeleridir. Her iki ülkenin de bölgesel güç olma mücadeleleri siyasi çatlaklara ve bölünmelere yol açmıştır. Zira birçok devlet tarafından terör listesine alınan Müslüman Kardeşlere Türkiye'nin destek vermesi ve Doğu Akdeniz'deki çıkarlar, Türkiye ile Mısır'ı karşı karşıya getirmektedir.

[1] https://www.alayyam.info/news/862DGDGY-TD4WSX-61C2

[2] http://www.masa-press.net/2020/01/01/ تركيا-تتجه-لمنافسة-السعودية-والإمارا/ (Türkiye, Yemen'de "Reform" Eldiveni ile Rekabet Edecek-Rapor) 

[3] https://www.alayyam.info/news/862DGDGY-TD4WSX-61C2 (Türkiye’nin Güney Yemen’e Müdahalesi Mısır’ın Endişelerini Artırıyor), 14 Nisan 2020

 

Yorumlar