Dr. Yeşim Demir Dr. Yeşim Demir

Yaptırımların İran-Çin İlişkilerine Yansıması

14 Ocak 2019
Yaptırımların İran-Çin İlişkilerine Yansıması

Geçmişten gelen köklü devlet geleneğine ve uygarlığa sahip İran ile Çin arasındaki ilişkiler çok eskilere hatta M.Ö’ye kadar gitmektedir. İlişkiler her ne kadar eskilere gitmiş olsa da 1960’lardan itibaren dönüşümler geçirmiştir. Bulundukları coğrafyadaki hareketlilik, konjonktürel değişimler ve tehdit algısı doğrudan bu ülkeleri etkilemiş ve dış politikalarını buna göre şekillendirmişlerdir.

İran-Çin ilişkilerini iki dönem olarak ayırabiliriz. Soğuk Savaş öncesi (SSCB tehdidi) ve sonrası (ABD tehdidi)… 1960’larda ABD-SSCB ilişkilerinde yumuşama görülürken SSCB’ye tepkili Çin ile ABD’yi daha az önemseyen İran yakınlaşması başlamıştı. Bu dönemdeki konjonktürel gelişmeler nedeniyle Çin, çok yönlü politika izlemeye başlamıştır.

İran-Çin ilişkilerinin sadece tehdit algısı ile geliştiğini söyleyemeyiz. Özellikle ekonomi ve enerji alanındaki ihtiyaçlar ilişkilerin önemini artırmıştır. İran Çin için enerji ihtiyacını karşılayan ve bu alanlara önemli yatırım yapan, askeri teknoloji ve silah satışı için önemli bir pazar; Çin ise İran için petrol, kondensat, doğal gaz için önemli pazardır. Ayrıca Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyesi olması İran için uluslararası baskılara karşı bir güvence teşkil etmektedir.

Çin ile İran stratejik ortak değil…

Çin ve İran, güvenlik politikaları ile bölgesel ve uluslararası ilişkilerde farklı yaklaşımlar sergiledikleri için stratejik ortak oldukları söylenemez.

ABD tarafından İran'a uygulanan yaptırımların hedeflerinden birisi de Çin'i bölgeden uzak tutmaktır...

Ortadoğu'da yeni bir yapılandırmaya giden ABD, Suudi Arabistan ve BAE ile İran, Rusya ve Çin'i bölgeden uzak tutmaya çalışmaktadır. Çin'in, tek yol, tek kuşak sloganıyla ortaya koyduğu Yeni İpek Yolu Projesinin, Asya-Avrupa arasında İran üzerinden ekonomik bir köprü oluşturacağı öngörülmektedir. Bu proje aynı zamanda Çin'in siyasi ve ekonomik olarak güçlenmesi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ABD ve diğer uluslararası güçlerin hoşnut olacağı bir durum değildir. Çin, bölgede yaşanan anlaşmazlıklardan (özellikle sınır anlaşmazlıkları), denizlerdeki kuşatılmışlıktan kurtulmak ve gelişen ekonomisini korumak zorunluluğuyla yeni alternatiflere yönelmiştir. Bu alternatiflerden olan İpekyolu güzergahında en önemli kara ve deniz bağlantısını sağlayan İran ile ilişkilerini geliştirmek istemekte, İran'a yönelik yaptırımlara tepki vermektedir.

Çin, İran’a uygulanan yaptırımlara karşı…

Çin, ABD'nin 8 Mayıs'ta P5+1 (ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa ve Almanya) ülkeleri arasında imzalanan Nükleer Anlaşma’dan çekilmesi ve ardından İran'a yönelik tek taraflı yaptırım uygulamasına tepki göstermiştir. İran’ın sivil kullanım için nükleer enerjiye sahip olabileceğini ve uygulanan yaptırımların sorunu daha da derinleştireceğini savunmaktadır.

Dünyanın en büyük ham petrol ithalatçısı olan Çin, aynı zamanda İran petrolünün de en önemli alıcısıdır. Bu durumda Çin’in, ABD yaptırımlarına nasıl tepki vereceği sadece Çin ekonomisinin değil aynı zamanda İran ekonomisinin de geleceği açısından önemli bir karar olacaktır. Uzun yıllardır İran’dan ham petrol alan Çin, AB ve ABD’nin ortak yaptırımlar uyguladıkları yıllarda dahi İran’dan alımı kesmemiş ve aldığı yüksek miktarlardaki petrol sayesinde adeta İran’ın nefes almasını sağlamıştı. Çin, enerji güvenliği gerekçesiyle petrol ithalatını çeşitlendiren bir ülkedir. Nitekim yakın zamanda artan enerji talebini karşılamaya çalışan Çin, bu talebi karşılarken aynı zamanda süreklilik ve güvenlik konularına da önem vermektedir. Bu nedenle ihtiyaçları doğrultusunda tedarikçi devlet sayısını artırmış ve 2017 yılında yıllık ithalatının yaklaşık %77’lik kısmını Rusya, Suudi Arabistan, Angola, Irak, İran, Umman, Brezilya, Venezuela ve Kuveyt’ten karşılamıştır. Geri kalan %23’lük kısım ise yaklaşık 30 ülkeden sağlanmaktadır. Bu ülkeler arasında dördüncü sırada bulunan İran, Çin’in yıllık ihtiyacının %7’sini karşılamaktadır. Bu oran Çin için pek yüksek sayılmasa da İran’ın toplam ihracatının %24’üne karşılık gelmektedir. Verilere göre, Çin 2017 yılında İran’dan toplam 31,150 milyon ton petrol ithal etmiştir.

Uzun yıllardır devam eden Çin-ABD ticaret savaşları İran'a uygulanan yaptırımlarda da kendini göstermiştir. 2010 yılında İran'a uygulanan yaptırımları Çin bir şekilde fırsata çevirerek, İran enerji sektörüne yatırım yapmanın yanı sıra, İran’dan ham petrol almış, İran gemileri için reasürans sağlamış, her alanda Çin mallarını satmıştı. Tüm bunları yapma kapasitesine sahip olsa da büyük bir dikkatle hareket etmektedir.

Çin’in İran enerji sektöründeki varlığı, Ortadoğu’daki stratejik hedefleri ile aynı doğrultudadır. Bu ülkelerden gelen enerji, Çin’e Ortadoğu’daki politik etkisini artırma imkânı vermektedir. Yaptırımların uygulanmasına defalarca karşı çıkan Çin, İran’dan enerji ithaline devam etmektedir. Devlete ait veya özel işletmeler enerji ihtiyacını karşıladıkları ülkelerde Çin hükümeti tarafından her zaman desteklenmişlerdir. Amaç, bu ülkelerde politik nüfuzunu artırmak ve daha uygun fiyatlarla petrol ve doğalgaz almak olmuştur.  Ancak ABD’den, Çinli şirketlere yaptırım uygulama sinyalinin gelmesinin ardından tavır değişikliğine gidilmiş ve Pekin yönetimi, devlet bünyesinde faaliyet gösteren şirketlere İran’dan alımları azaltması yönünde uyarıda bulunmuştur. Çin’in İran’dan yaptığı ithalatının büyük bir kısmı devlete ait şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Uyarının ardından ülkenin en büyük petrol rafinerisi olan Sinopec ile CNPC bünyesindeki PetroChina, İran’dan ithalatı azaltmış ve Kasım ayı için herhangi bir siparişte bulunmamıştır.

Yaptırımların hemen ardından İran’daki yatırımlarını kısa bir süre içinde sonlandıran şirketlerin birçoğu, ABD'nin ilk yaptırımlarının yürürlüğe girmesinden önce Temmuz ayında petrol alımlarını artırmışlardı. Platts S & P Global'e göre, İran'ın en büyük müşterisi olan Çin'e yapılan tanker yüklemeleri, Haziran ayında 722.000 b/d seviyesinden 800.000 b/d seviyesine ulaştı. Ancak Ağustos ayında bu eğilimler tersine dönmüş hem Çin hem de Hindistan Kasım ayından önce alımlarını önemli ölçüde azaltmıştı. Ağustos ayının ilk iki haftasında Çin'in petrol ithalatı yaklaşık 200.000 b/d düşüşle 615.000 b/d seviyesine gerilemişti. Sinopec ve Zhuhai Zhenrong başta olmak üzere Çin’e ait pek çok rafineri Temmuz ayından beri ithalatlarını İran Ulusal Tanker Şirketinin tankerleriyle gerçekleştirmiştir. Haziran ayında İran’dan ham petrol ve kondensat taşıyan 19 tankerin 9’u Çinli şirketlere aitken Temmuz ayında İran Ulusal Tanker Şirketinin 17 tankerinin tamamı Çin'e doğru yola çıkmıştır. İran’a ait tankerlerin taşıdıkları miktarlar hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte İran’ın bu tankerlerden bazılarını yaptırımlar karşısında bir kaçış olarak kullanacağı düşünülmüştür. Nitekim İran, 2014 yılında Çin’in Dalian ve Zhoushan şehirlerine tankerler göndererek petrolünü söz konusu şehirlerdeki antrepolara boşaltmış, ardından da ham petrol ve kondensatlar Hindistan ve Güney Kore’ye satılmıştı. İran’ın bu yöntemi tekrar kullanacağına ilişkin sinyaller, İran’a ait 2 milyon varil petrol taşıyan Dune tankerinin yaklaşık 4 yıl sonra ilk defa Dalian şehrine uğraması ve yükünü bir antrepoya boşaltmasıyla ortaya çıkmıştır. Her ne kadar Çin hükümeti rafinerilerden, İran’dan ithalatları azaltma talebinde bulunsa da Çin’in asıl hedefinin kısa bir süre ithalatı azaltarak hem şirketlerini korumak hem de muafiyetlerden faydalanmak olduğu tahmin edilmektedir. Nitekim Çin’in artan enerji talebi ve enerji arz güvenliği politikası bunu desteklemektedir.

İran ile ticari ilişkilerini kesmeyeceğini belirten ve ABD tarafından 8 ülkeye uygulanan muafiyetten faydalanan Çin’in, "İran ile iş birliği yapması uluslararası hukuk çerçevesinde makul, meşru ve hukukidir ve buna saygı gösterilmeli ve destek verilmelidir.” açıklaması İran’a ilişkin yol haritasını gösterir niteliktedir.

Birçok şirket İran'dan çekilirken tek istisna Çinli şirketler olmuştur ve şu ana kadar da Çin menşeli herhangi bir şirket İran’da yatırımlarını durdurmamıştır. Üstelik Total’in İran’dan çekilmesiyle birlikte anlaşmadan doğan hak kapsamında, Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) Total’in hisselerini devralınca CNPC’nin projedeki payı %80,1’e yükselmiştir. CNPC'nin İran'da sahip olduğu alanlardan hala petrol alıyor olması muaf olduğu miktarın altına düşmediğinin de bir göstergesidir. İran'ın yarı resmi haber ajansı Tesnim'deki habere göre, ABD'nin tek taraflı yaptırımlarından kaynaklanan ticaret sorunlarının İran ile Çin arasındaki bankacılık sorunları ile aşıldığı ve Çin'e yapılacak petrol ihracatından elde edilecek miktarın bir süre sonra İran'a aktarılacağı ifade edilmiştir.

Muafiyet süresinin sona ermesi durumunda Çin'in nasıl bir politika izleyeceği ayrıca tartışılmaktadır, ancak olası bir durumda Çin, Rusya-İran işbirliğine katılabilir, ABD yaptırımlarına karşı toplu savunma amaçlı uluslararası bir sistem kurma girişimleri söz konusu olabilir.

Bu makale ilk olarak Diplomatik Gözlem'in Ocak 2019 sayısında yayınlanmıştır. 

Yorumlar