Ehtiram Aşırlı Ehtiram Aşırlı

Afrin'de Kim Kiminle Hareket Ediyor

01 Şubat 2018
Afrinde Kim Kiminle Hareket Ediyor

Esasen Afrin, İdlib, Cerablus, El-Bab ve diğer şehirlerde gerçekleştirilen operasyonlar, "Fırat Kalkanı" operasyonunun neredeyse devamı niteliğindedir. Türkiye ilk kez Suriye topraklarına girmiyor; yaklaşık 2016’dan bu yana büyük askeri operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Doğrudur, meseleyi tanımlamada “Kürt faktörü”, “Kürt koridoru” ifadeleri ana unsur olabilir fakat bir de bu işin görünmeyen tarafı vardır ki, bu da bölgedeki jeopolitik oyunlar fonunda Türkiye'nin enerji meselelerinde kendi jeodiplomatik nüfuzunu korumaya çalışmasıdır.

ABD ve Batı’nın tutumu

Özellikle, ABD ve Büyük Britanya sözde Kürdistan devletini kurarak Türkiye’yi blokaja almayı planlıyor. Böylelikle, Türkiye enerji projelerinin dışında kalacaktır. Nitekim Orta Doğu'da esas baş aktörler ABD ve Büyük Britanya’dır. Her ikisi de Türkiye’yi bu bataklığa çekmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin de en büyük hatası ABD ve Büyük Britanya’nın oyununa gelerek Suriye savaşına girmesi yani o bataklıkta boğulup gitmeyi göze almasıdır. Bütün bunlara rağmen Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada ABD’ye “Geç olmadan gelin birlikte çalışalım.” mesajını ileterek aslında olup bitenleri unutmaya hazırız ve Orta Doğu'da yeniden birlikte hareket edelim çağrısında bulunduğunu söyleyebiliriz.  Bu da Türkiye’nin yeniden ABD’ye dönük bir dış politika izleyeceğinin göstergesidir. Şu an için ABD’nin kesin bir stratejisi yok gibi gözüküyor. Önceliği Rusya ve İran karşısında Orta Doğu'da yeniden öne geçmeye çalışmaktır. Bu nedenle Türkiye’yi öne çıkararak bunu yapmayı planlıyor. Sonrasın da ise büyük ihtimal İran'a etki yapmaya başlayacaktır.

Öyle görünüyor ki ABD’nin şu anki stratejisi, Türkiye’ye destekte bulunarak Suriye'nin kuzeyinde güvenli tampon bölge kurmaktır. Pentagon’un Afrin’e saldırırsa PYD / YPG’ye yardım etmeyecekleri açıklaması da ABD’nin bu hedefi gerçekleştirmeyi ne kadar çok istediğinin göstergesidir. Böylece, ABD kendi isteklerini Suriye'de gerçekleştirmek adına Türkiye'yi cesaretlendirmek için elinden geleni yapacak ve belki de Türkiye'nin gönlünü kazanmak için Kürt meselesinde ciddi anlamda bazı şeyleri görmezden gelecektir. 

Konunun diğer tarafı ise Suriye üçlüsünde (Rusya ve İran, Türkiye işbirliği) panik yaratmaktır. Batı ve ABD küçük adımlardan başlayıp Kürtlere karşı Türkiye'yi destekliyor ki, bu Rusya ve İran'da rahatsızlık yaratsın ve böylece müttefikler arasında anlaşmazlıklar ortaya çıksın. Bu mesele ABD için o derece önemli ki, yıllarca silahla temin ettikleri, eğittikleri ve bütçe ayırdıkları Kürtlerin çağrılarını bile göz ardı etmektedirler. Dolayısıyla Türkiye'yi desteklemenin ardında aslında büyük hedefler, büyük istekler var.

Konuya diğer açıdan yaklaşmaya çalışırsak, Amerika'nın Kürtler ve Türkiye arasında dengeyi bulması açısından tek seçeneği Kürtlerin Afrin’i terk etmesidir. Eğer Kürtler buna razı olursa her üç taraf da memnun kalacaktır. Böylece, Türkiye karşısına koyduğu hedefe ulaşmış olacak, mücadeleden galip çıkacaktır. Kürtler ise Afrin’i kaybetseler de diğer alanlarda güçlenecektir ve bu kez Amerika’dan garanti almış olacaklardır. Böylelikle, Amerika da iki müttefiki ile olan ilişkilerini korumuş olacaktır. Türkiye basınında da böyle bir anlaşmanın olabileceğinden bahsedilmektedir. Eğer Kürtler Afrin’i devrederek çekilirlerse bu o demek ki, ABD, Türkiye ile anlaşmaya varmıştır. Diğer seçenek ise Kürtlerin Afrin’i Suriye ordusuna devrederek geri çekilmesi yani orayı boşaltmasıdır. Böylece Türkiye ve Suriye'yi karşı karşıya koymuş olurlar. Kesin olan bir şey var ki Kürtler Afrin’de tahammül edebilecek durumda değiller dolayısıyla taraflardan biri ile (Suriye veya Türkiye) pazarlığa gidecekler.

Bütün bu gidişatın fonunda Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan isim vermeden ABD Başkanı Donald Trump’la yaptığı telefon görüşmesine dayanarak bu sözleri söyledi. "Vatandaşlara ve çevreye zarar vermemek için her türlü hassasiyeti gösteriyoruz" "Amaçları terörle mücadele değil, Türkiye'nin sınırları boyunca terör koridoru oluşturmak, sonra da onun üzerinden bölgede bitip tükenmek bilmeyen bir kan pazarı oluşturmaksa, olanlara cevabımız şudur ki, biz Suriye'deki son terörist ortadan kalkıncaya kadar, bu ülke asıl sahipleri için güvenli bir yer olana kadar operasyonlarımızı sürdüreceğiz." Ayrıca, Erdoğan, Menbiç’i teröristlerden arındıracaklarını söyledi: "Sonra da Irak sınırına kadar hiçbir terörist kalmayıncaya kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Bunu dikkate almayanlar, bizi yalanlarla, boş manevralarla yolumuzdan döndürmeye çalışmasın. Biz o aşamaları çoktan geride bıraktık." Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasından şunu anlıyoruz: Trump’la yapılan telefon görüşmesi istenilen şekilde geçmedi. Taraflar anlaşmaya varamamışlardır ya da bir ihtimal anlaşmaya varılmıştır fakat gizli kalması için bu şekilde devam etmeleri konusunda karar alınmıştır. Neden anlaşmaya vardıklarını gizletmek istesinler ki? Öncelikle Türkiye Suriye’de mücadeleyi sürdürürken Rusya ve İran’ın desteğini kaybetmek istemez. Zaten kaybederse Kürtlere desteğin artacağını iyi biliyor. Bu nedenle Türkiye yalnız başına Suriye’de uzun süreli mücadeleyi sürdüremez. Ayrıca Türkiye ABD ile anlaşırsa bir daha ilişkileri kötüye gittiğinde Rusya ile eskisi gibi ilişkiler kuramaz yani Rusya bir daha Türkiye’ye güvenip de bir işbirliği gerçekleştirmez.

Öte yandan ABD, Türkiye'nin güvenini defalarca kaybetti. Türkiye Menbiç'e doğru harekete geçerse ABD ile doğrudan karşı karşıya kalacak. ABD bu noktada imaj kaybı ile yüzleşecek ve buna göre Türkiye'nin düşmanlarına daha fazla silah yardımında bulunacaktır. Bu ise durumu daha da kötüleştirecektir. 

Diğer önemli bir nokta ise Britanya’nın Türkiye’ye yönelik girişimlerde bulunmasıdır ki, bu da Orta Doğu stratejisiyle alakalıdır. Hatta AB’ye değil de gelin BREXİT’e üye olun derlerse şaşırmamalıyız. Özellikle, Mart ayında gerçekleştirilmesi düşünülen Türkiye-AB görüşmesi öncesi Britanya’nın “özel” bir teklif yapması da bir ihtimaldir. Önümüzdeki dönemlerde Fransa hükümetinden satır arası niteliğinde bile olsa destek gelirse Türkiye hükümeti tarafından garipsenmeyecektir. Ayrıca, Türkiye, Britanya, Fransa hatta İran ve Rusya ile birlikte hareket ederse Orta Doğu’da ABD’yi ve Almanya’yı köşeye sıkıştırmaya başlarlar. Diğer yandan, Orta Doğu'da Türkiye ile NATO’nun karşı karşıya gelme ihtimali var, ABD ile ilişkiler beklenenden de kötüye giderse, büyük ihtimal karşı karşıya gelirler. Tüm bunların sonucunda, Türkiye’nin de NATO’dan çıkmasına dair fikirlerin yeniden ortaya çıkacağını söyleyebiliriz. Böylelikle, bütün bunları hesaba katan R.T.Erdoğan geminin dümenini ABD’ye doğru yöneltecek mi? Bütün bu sorunların cevabı için öncelikle Erdoğan’ın ileriki zamanlarda izleyeceği dış politikayı yakından takip etmek gerekir.

Rusya ve İran’ın tutumu

Kuzey Irak Kürt Özerkliğinden sonra ABD hayal kırıklığına uğradı ve şimdi hazır İran’da işler karışmışken Kürt meselesindeki o sağlam ikiliği (İran-Türkiye) zayıflatmak istiyor. Rusya ise orta hattı tutmak istiyor çünkü Rusya tam olarak Kürt kartından vazgeçip meydanı ABD’ye bırakmak istemiyor ama diğer yandan da Esad'ı destekleyen Kürt grupları var ki, bu da dolaylı olarak Kürt meselesine Rusya'nın sert çıkmasına engel olan diğer önemli bir nedendir. Diğer yandan da Astana görüşmelerine YPG’nin de ısrarla katılmasını talep edenlerden biri Rusya'dır. Genellikle bu konuda Türkiye şu anda yalnız olduğunu, İran’ın ise kendi sorunları ile uğraştığını söyleyebiliriz.

Öte yandan, jeostratejik adımların atılmaması sonuçta Türkiye-İran-Rusya işbirliğine de tehdit oluşturuyor. Çünkü Rusya'nın Hmeymim askeri üssüne saldırı Türkiye'nin kontrol ettiği topraklardan meydana gelmiştir ki, bununla da Rusya-Türkiye işbirliğine şüphe tohumları serpilmesi hesaplanmıştır. Her halükarda Türkiye'nin Suriye sınırını ve oraya yakın şehirleri kontrol etmesi onun bölgedeki gerçek stratejik imkanlarını biraz daha güçlendirecektir.

Rusya'nın yanı sıra İran'ın bu operasyona karşı olup olmamasına gelince, öyle görünüyor ki, taraflar arasında uzlaşma sağlandı. Ne Rusya ne de İran operasyona karşı değil... ABD artık Kürtleri kendine müttefik seçip, açık savaşlara giremiyor, bu onun ne kadar küçüldüğünü gösteriyor, ülkeleri terör çeteleri ile dize getirmeye çalışıyor, yani dev, demokrasinin beşiği, liberalizmin tanrısı olan bir ülke kendisine yakışmayacak bir şekilde işlerini yürütüyor. Şöyle diyelim, küçük devletleri tehdit etmekle meşguldür...

Rusya’nın şuan ki tercihi yaşanan olayları yakından takip etmektir yani bir nevi “bekle gör” politikasını izlemektedir. Geçen hafta Putin ile Erdoğan arasında Afrin operasyonu ve Suriye’de yaşanan olaylara ilgili bir telefon görüşmesi yapılmıştı. Putin, Erdoğan’la yaptığı görüşmede kendince “Bak, bizsiz ABD ile Suriye’de iş yaparsan karşında bizi bulursun” anlamındaki mesajını da verdi. Tabii ki ABD-Türkiye birlikte hareket edecek olursa Rusya ve İran’ın da karşı hamle olarak yapacakları ilk iş Kürtlere desteğin arttırılması olacaktır. Zaten ABD ve Batı bunu istemiyor mu? Ayrıca, Ortadoğu’da Rusya, İran ve Türkiye üçlüsünü parçalamak, hatta Kudüs konusunda ortaklar arasında çelişkilere yol açmak için de ABD’nin böyle girişimde bulunduğunu söyleyebiliriz. Öyle görünüyor ki şu an bunu başaramamışlar ama aniden çok şey değişebilir. Bu telefon görüşmesinden öyle anlıyoruz ki Putin, Erdoğan’a satır arası bazı uyarılarda bulundu. Ayrıca Erdoğa’nın Trump’la yapacağı telefon görüşmesinden bir kaç gün önce Putin’in Erdoğan’la telefon görüşmesi yapması da manidardır. Putin, Erdoğan Trump konuşmasından bir işbirliği çıkacağını düşünmüş ki, böyle bir konuşmaya gerek duymuş.

İran ise şimdilik bir anlamda tarafsız kalıyor: Hem Esad'ı destekliyor hem de Türkiye'ye karşı o derece de sert çıkmamaya çalışıyor. Ayrıca bu konu ile ilgili İran Yüksek dini liderinin Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti, Türkiye'nin Afrin operasyonlarına dair tepkide bulunarak, İran olmadan Suriye'de hiçbir ülkenin başarı elde edemeyeceğini söyledi. Görünüyor ki İran'ı tatmin etmeyen şeyler var ve bu nedenle böyle bir açıklama dile getiriliyor.

Şu an için en iyi ihtimalle Türkiye, ABD’den Suriye’nin geleceğine yönelik yapılacak olan konuşmalara İran ve Rusya’nın da dahil olmasını isteyebilir. Böylece, Türkiye bir nebzede bile olsa dengeyi sağlamış olur. Aksi takdirde Rusya bir daha Türkiye ile ilişkilere gitmez Orta Doğu bataklığında da tek başına boğulup gider. Zaten Rusya-Türkiye-İran işbirliği güvensizlik üzerine ve çaresiz kalındığı için kurulmuş bir işbirliğidir.

Sonuç itibariyle ABD ile gizli anlaşmaya varırlarsa o zaman Suriye’de Rusya, İran ve doğrudan olmasa da dolayı yolla ABD’nin de desteğini arkasına alarak (ABD terör örgütlerine silah yardımını keser.) Erdoğan’ın söylediği üzere Türkiye, Suriye topraklarını teröristlerden arındırmakla kalmaz Irak sınırına kadar ilerler. Böylelikle, ABD de Orta Doğu’da kaybettiği imajını Türkiye’nin eliyle yeniden kazanmış olur.

Yorumlar