Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

KATALONYA REFERANDUMU:AVRUPA BİRLİĞİ NE YAPMALI?

03 Ekim 2017
KATALONYA REFERANDUMU:AVRUPA BİRLİĞİ NE YAPMALI?

Geçtiğimiz Pazar günü Katalonya’da gerçekleştirilen referandum sonrasında Katalan yetkililer sandıktan %90.1 “evet”, % 7.9 “hayır” çıktığını açıkladılar; geri kalanını geçersiz oylar oluşturmakta. Katalan yetkililer binlerce kişinin oy kullanmasının İspanya hükümeti tarafından engellendiğini ileri sürmekte.

İspanyol hükümetinin Katalanların oy kullanmasını, referandum günü gelip çattığında, engellemeye çalışması çok da anlamlı değil; çünkü bırakınız kaç bin kişinin oy kullanmış ya da kullanmamış olduğunu, referandum sonucunun İspanya hükümeti açısından bir anlamı yok. Neticede bu referandum ulusal egemenliğin bölünemez olduğunu hükme bağlayan İspanya Anayasasına aykırı; dolayısıyla illegal.

Referandumun illegal olmasını bir tarafa koyun; oy kullanmada yaşanan gariplikler de cabası. Katalan yönetimi, seçmenlerin belirledikleri oy yerinin kapanması halinde kendi oy pusulalarını basabileceklerini ve herhangi bir oy verme yerinde kullanabileceklerini söyledi. “Kendi pusulanı kendin bas ve istediğin yerde sandığa at” mantığı kabul edilebilir değil ama bu da Katalan yönetiminin umurunda değil.

İspanya’da yaşananları yakından takip eden bazı çevreler açısından garipliklerden bir tanesi de Avrupa Birliği’ni temsilen Brüksel’in konuya dair sessiz kalması. Aslında Brüksel Katalan referandumuna karşı sessiz kalmadı; bu meseleye karışmak istemediğini ima etmek adına meseleyi İspanya’nın iç meselesi olarak tanımladı. Ancak Brüksel’in meseleye karışmamayı tercih etmesi, referanduma ve sonucuna dair bir temennisi olmadığı anlamına gelmez. Brüksel için “keşke referandum hiç gündeme gelmeseydi”; gündeme geldi, gerçekleşti “keşke sonuç bağımsız bir Katalonya için “hayır” olsaydı”. Muhtelif yazılarımda da belirttiğim gibi Brüksel ne üye devletler arasında ne de bir üye devletin kendi içinde sorun ister. Üstelik Brexit gibi tarihin en büyük sorunlarından biriyle uğraşırken…

Brüksel’in tavrı, referandum gerçekleştiğinde net olarak ortaya çıktı. Avrupa Komisyonu Katalan referandumunu illegal gördüğünü açıklamakla kalmadı; İspanya’dan ayrıldığınız gün Avrupa Birliği’nden ayrılırsınız diyerek Katalan yönetimine de aba altından sopa gösterdi. Avrupa Komisyonu’nun bu açıklamasında başlıca iki noktaya dikkat çekmek isterim. Komisyon referandum illegal diyor; demek ki referandum gününe kadar kullandığı “mesele İspanya’nın iç meselesidir, karışmam” söylemi samimi değil, kısaca Brüksel Madrid ile aynı pozisyonda. İkincisi İspanya’dan ayrılan Katalonya Avrupa Birliği’nden den ayrılmış sayılır söylemi ise aslında bir tehdit değil; bir durum tespiti. Bu durum tespiti, ayrıca, ayrılıkçı hareketlere de açık bir mesaj: “Ayrılma kararını verirken, meseleyi Avrupa Birliği perspektifinden de değerlendirir”. Türkçe deyimle “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma”

Brüksel’in bu tutumu elbette Katalan yönetimini kızdırmış ve üzmüştür; ancak referandum sonrasında Katalan yönetiminin, Brüksel’e “neden Madrid’in safındasın?” demek yerine Brüksel’in dikkatini referandum günü yaşanan şiddet olaylarına ve İspanyol polisinin baskısına çekmeye çalıştığı da açık. Burada taktik İspanya hükümetini insan haklarını, demokratik kuralları ihlal etmekle; Avrupa Birliği’nin temel değerlerine saygısızlıkla itham etmek; Brüksel’in nazarında İspanya’yı “Birliğe üye olmayı hak etmeyen üye” olarak göstermek.

Kendisini “Katalan, İspanyol ve Avrupalı” olarak tanımlayan,  Avrupa Parlamentosu eski başkanlarından Josep Borrell ise Katalonya’nın bağımsızlık referandumunu Avrupa’nın karşılaştığı en büyük sorunlardan biri olarak nitelendirdi ve domino etkisi yaratabileceğinin altını çizdi. Katalan referandumunun domino etkisi yaratması elbette bir risk.

Ancak Avrupa Birliği, bu riski önleyebilir. Nasıl mı? Lizbon Antlaşması’na herhangi bir üye devletten ayrılarak bağımsızlık ilan eden “yeni devletlerin”  Avrupa Birliği üyeliğinin ayrılma tarihinden itibaren sona ereceğini; bu yeni devletlerin Birliğe üye olmak istedikleri taktirde Birliğe üyelik başvurusu yapmaları ve diğer aday devletlere uygulanan kriterler temelinde değerlendirilmeye alınacaklarını hükme bağlayan bir madde ekleyerek.

Kurucu Antlaşma değişiklerinin kolay bir süreç olmadığı malum ama böyle bir hüküm ayrılıkçı hareketler üzerinde, serüven arzuları ve fantezilerinin maliyetini hatırlatmak suretiyle, caydırıcı olacaktır.

Yorumlar