Prof. Dr.  Aygun Attar Prof. Dr. Aygun Attar

Rusya Azerbaycan Diasporasının Faaliyetini Neden Yasakladı?

18 Mayıs 2017
“ Bu kararın alınmasında Ermeni lobisinin rolü ve Azerbaycan diasporasının başarısızlığı ne kadar etkilidir? „
Rusya Azerbaycan Diasporasının Faaliyetini Neden Yasakladı?

Üç milyondan fazla soydaşımızın yaşadığı, onlarca zengin iş adamımızın bulunduğu, Ermeniperest tutumuna bakmaksızın Azerbaycan tarafından Putin'in onurunu devlet seviyesinde okşayan jestlerin yapılmasına rağmen, Avrupa 'nın köşeye sıkıştırdığı ve şu anda Türklere muhtaç olan Rusya böylesine agresif, onur kırıcı ve tepki yaratacak bir karara neden imza attı?

Oysa Ümumrusya Azerbaycanlılar Kongresinin toplanması hakkında karar bizzat Putin tarafından imzalanmış olmakla birlikte bu teşkilatın temel amacı iki ülke arasındaki münasebetin daha da gelişmesine hizmet idi ve ÜAK de bu istikamette faaliyet gösteriyordu. Bu kimleri rahatsız etti veyahut kimlerin bu karardan nasıl bir kârı var?
Bu kararın alınmasında Ermeni lobisinin rolü ve Azerbaycan diasporasının başarısızlığı ne kadar etkilidir?
Ermeni lobisinin güçlü olduğu ülkelerden biri olan ve gizli Ermenilerin bir hayli etkin olduğu Türkiye'de Azerbaycan diasporasının durumu nedir?
Tüm bu soruların cevabını bir yazı dizisi halinde takdim ediyorum.

-1-

Rusya mahkemesi tarafından verilen Ümumrusya Azerbaycanlılar Kongresinin ( ÜAK) kapanması kararını isterik davranışlardan uzak bir tutumla, aklıselim şekilde masaya yatırmamız ve bundan sonrası için bir yol haritası çizmemiz gerekiyor.

Öncelikli olarak şunun altını çizmemiz gerekir ki Azerbaycan'ın ve birlikte hareket ettiği, bir millet iki devlet olarak tanımladığı Türkiye'nin Rusya ile stratejik ortaklıktan vazgeçmemesi gerekmektedir.Bölgede akıllı bir dış politika için tarih boyunca en fazla savaş yaptığımız ve en çok ihanetine tanık olduğumuz Rusya'nın siyasi partnerliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir realitedir.Tıpkı Rusya'nın Orta Doğu politikalarında Türkiye'ye, enerji aktarımı politikalarında Kafkasya'da oyun kurucu konumunda olan Azerbaycan 'a rağmen başarılı olamayacağının farkında olduğu ve bu ülke ile işbirliği içerisinde hareket etmeye mecbur olduğu realitesi gibi.

Rusya enerji politikalarıyla dış politikasını yönlendirmektedir. Dolayısıyla Kafkasya'da Azerbaycan'a; Orta Doğu'da Türkiye'ye mecburdur.
Mecbur kelimesinin sözlük anlamı; "Kendi isteğinin dışında, zorla, kaçınılmaz, zorunlu olarak"dır.
Yani Rusya'nın bize olan münasebet ve tutumunu bu anlamlarda değerlendirmeliyiz, biz de bu hakikatin ışığında Rusya ile siyasi ve ekonomik, kültürel ilişkilerimizi yürütmeliyiz.

Şimdi gelelim Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini işgal eden ve sözde Soykırım iddiaları ile Türkiye'nin cezalanmasını dünyadan talep eden Ermenistan’ın Rusya ile ilişkilerine…

Ermenistan, ister Çarlık Rusyası isterse günümüzde her zaman Rusya’nın Kafkasya'da ünlü Şark Siyaseti kapsamında ve sıcak denizlere inme stratejisi çerçevesinde ileri karakolu olarak kullandığı ve bu vesile ile de eski Türk toprakları olan Revan Hanlığı üzerinde kendi eli ile kurduğu bir uydu devlettir.

1715 yılından günümüze kadar Rusya’nın Kafkasya ve Ortadoğu’da vaz­geçilmez siyasetinin baş aktörü kuşkusuz Ermeniler olmuştur. Bugünkü Ermenistan ve Ermeni kimliğinin Rus siyasi aklının bir icadı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. Ancak Rusya’nın Ermeni siyaseti, dönemlere ve konumuna göre değişkenlik göstermiştir. Aslında Rusya Ermenileri kendi amacı doğrultusunda kullanırken hiçbir zaman samimi Ermeni dostu olmamıştır. Ermeniler de bunun farkında oldukları halde güç de olsa kendi hayallerine ancak Ruslar aracılığıyla ulaşacaklarına inanmışlardır. Çünkü Ermeniler, bir Ermeni coğrafyasının oluşmasında Ruslara her za­man minnet duymaktadırlar ki, bunda da haksız sayılmazlar.

Türkiye’nin yumuşak karnı ve dış devletlerin baskı aracı olarak bu ülkeye karşı kullandıkları Ermeni sorununa uluslararası boyut kazandıran devlet Rusya olmuştur. Rusya ilk kez 3 Mart 1878 yılında imzalanan Ayastefanos Anlaşması’nın maddeleri arasında Ermenilerle ilgili bir maddeyi koydurmakla Osmanlı’nın siyaset gündemine bu sorunu dahil etmiştir. Böylece, Ermeniler diplomatik alanda amaçlarına ulaşmışlar ve sözde Ermeni mese­lesini Ruslar yardımıyla dünya kamuoyunun gündemine getirebilmişler­dir.

Ermeni meselesi aslında ilk kez I. Petro döneminde Rus politikasının bir parçası haline gelmiştir. 1. Petro, 1722 yılında düzenlediği Hazar seferiyle Kafkasya’da tutunmak için merkezi Bakü olmak üzere Hazar’ın batı kıyı­sında bir Ermeni krallığı oluşturmak istemiş ve bu amaçla, bölgeye dağı­lan ve genel anlamda ticaretle uğraşan Ermeni cemaatlerinin bir listesini hazırlayarak Mazandaran’dan başlayıp Derbend’e kadar olan Azerbay­can topraklarına yerleşmelerine çalışmıştır. Ancak bu başarılı olmamış, Ruslar bu hedeflerine yüz yıl aradan sonra 1828 yılında İran’la, 1829 yılında da Osmanlıyla yaptıkları Türkmençay ve Edirne Anlaşmalarıyla ulaşabilmişlerdir. Bu anlaşmalar gereği Osmanlı ve İran coğrafyasından göç ettirilen Ermenilerden müteşekkil merkezi Erivan olmakla bir Ermeni tampon bölgesi oluşturulmuştur. Ancak 1918 yılına kadar oluşturulan bu tampon bölgede Ermeniler hep azınlık olarak kalmışlardır. Ermenilerin Ermenistan’da çoğunluk olması 1918-1920 ve 1946-1947 yıllarında bölgedeki Türklere karşı yapılan etnik temizlikle mümkün olmuştur.

Sovyetler Birliğinin şımarık çocuğu olan Ermenistan’a Rusya, tıpkı AB’nin Yunanıstan’a uyguladığı "özel statü"yü uygulamıştır.

Azerbaycan topraklarının Ermenistan’a verilmesi, Azerbaycan’ın doğal servetlerinin Ermenilere peşkeş çekilmesi bunlardan sadece bir kaç örnektir.
Dünyaya sosyal adaleti telkin eden Sovyetler adlı bir sistem adaletsiz davranışı ile kendisi küçük ama hayalleri "Büyük olan Ermenistan"ın ağzına bal sürerek Türklere karşı onu tüm kirli işlerinde kullanmıştır ve kullanmaya devam etmektedir.

Türkiye ile Azerbaycan arasında varlık gösteren Zengezur Koridoru da Azerbaycan’dan alınarak Rusya'nın sinsi planı ile Ermenilere resen (kendi başına) verilmiştir.
Sovyetler Birliği'nin yıkıldığı dönemde Ruslar ayrılıkçı rejimlere destek vererek Azerbaycan gibi ülkelere baskı yapmak, kendi kontrolünde tutmak, Batı'ya entegrasyonunu engellemek, Rusya'ya daha fazla bağımlı yapmak siyasetinde tarih boyunca yaptığı gibi Ermenileri maşa olarak kullanmış, Dağlık Karabağ bu iki devletin ortak planlaması ile işgal edilmiştir.

Karabağ sorunu Rusya açısından Kafkasya’da etkinliğini sürdürmesi amacı doğrultusunda önemli bir araçtır.
Rusya, bu sorunun çözülmesini asla ve kata arzu etmemektedir.
Nitekim ki Rusya Dış İşler Bakanı (Ermeni kökenli) Lavrov ve diğer üst düzey devlet yetkilileri de bunu açık bir şekilde mütemadiyen ifade etmekteler.

Dolayısıyla, her fırsatta Türkiye ile birlikte hareket edeceğini açıklayan ve “Bir millet iki devlet” söylemini resmî ideoloji olarak uygulamaya koyan Azerbaycan, bunun dışında Batı’yı siyasi müttefiki olarak tercih eden Gürcistan karşısında Rusya’nın Kafkaslar'da tutunacağı tek dal konumunda olan ülke Ermenistan’dır. Rusya’nın varlığını bu bölgede sürdürebilmesi için ileri karakoludur Ermenistan.

Ermenistan’la işbirliğine Rusya isteklidir, mecburi istektir bu ikili arasındaki ilişki. Ermenilerin marazi tutku haline getirdiği başkalarının toprakları sayesinde kendisine “Büyük Ermenistan” kurma hayalinin gerçekleşmesi için Rusya’ya, Rusya’nın da bu kaygan bölgede tutunabilmesi için askeri üsse ve maşa olarak kullanabileceği bir devlete ihtiyacı var.
Her türlü ihtiyaç giderilme hususunda kullanım marifetleri hayli geniş yelpazede hizmet veren bir milletten bahsediyoruz, dolayısıyla Rusya bu milletten ve Kafkasya'daki kıymetlisi olan bu devletten kolay kolay vazgeçmez.

Rusya’dan Ermenistan Azerbaycan münasebetlerinde ve Dağlık Karabağ meselesinde hakkaniyet beklemek saflık olur, zira tüm bu sorunların müsebbipi ve yaratıcısı zaten Rusya kendisidir.

Bunlar bildiğimiz hakikatler ve böylesine bir konjonktürel ortamda Azerbaycan (keza Türkiye) Rusya ile düşman olmadan ama bu devletin tarih boyunca dostumuz olmadığını da bilerek ilişkilerimizi yürütmeli, STK’lar üç milyondan fazla soydaşımızın yaşadığı, küçümsenmeyecek ekonomik güce sahip yatırımcılarımızın bulunduğu bu ülkede güçlü Ermeni lobisinin varlığını da göz önünde bulundurarak birlikte milli menfaatlerimiz için etkin biçimde çalışmalıdır.

Peki, tüm bunları bildiğimiz halde biz hem Rusya ile münasebetlerde, hem de bu ülkedeki diaspora faaliyetimizde yanlışı nerede ve neden yapıyoruz?

Yorumlar