Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Berlin Saldırısının Alman İç Siyasetine ve Avrupa Birliği'ne Yansımaları

22 Aralık 2016
Berlin Saldırısının Alman İç Siyasetine ve Avrupa Birliğine Yansımaları

19 Aralık 2016 tarihinde Berlin’de gerçekleşen terör saldırısının yankıları sürüyor. 12 kişinin hayatını kaybetmesi ve 48 kişinin yaralanmasına sebep olan saldırganın cihatçı terör örgütleri ile bağlantılı olduğu şüphesi, IŞİD’in saldırıyı kendi militanlarından birinin yaptığını açıklaması ile güç kazandı. Zaten ABD ve Birleşik Krallık güvenlik birimlerinin Noel sürecinde Avrupa kıtasının cihatçı terör saldırılarının hedefi olabileceği yönündeki uyarıları nedeniyle, bu terör saldırısı öngörülemeyecek nitelikte bir saldırı değildi.

Saldırıda kullanılan kamyonda bulunan kimlik belgeleri zanlı olarak bir Tunus vatandaşına işaret ediyor. Bu Tunuslu için Avrupa Tutuklama Emri çıkarıldı. Ancak Alman makamları saldırının bizzat kimlik belgeleri kamyonda bulunan Tunus vatandaşı tarafından gerçekleştirilmemiş olabileceğine dikkat çekiyor. Bu olayın cezai boyutu; bir de siyasi boyutu var ve bu boyutun hem Almanya hem de Avrupa için ciddi yansımaları olacak.

Berlin saldırısının Alman iç siyasetine ilk yansıması, Merkel’in eleştiri oklarının hedefine konulması oldu. Zira muhalifler saldırının sorumlusu olarak sığınmacılara karşı “açık kapı” politikası izleyen Merkel’i gösteriyor.  Mesela, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi net bir şekilde “bu saldırı Merkel’in sığınmacı politikasının sonucu” derken, Parti üyesi Marcus Pretzell Berlin saldırısını “Merkel’in ölümü” olarak tanımladı.

Merkel ise sığınmacılara “açık kapı” politikası uyguladığını reddetmiyor; ancak sonuçlarının farkında. Merkel Berlin saldırısı karşısında “ sığınmacılara yardım konusunda aktif bir politika izleyen Almanlar için, sığınma talebiyle Almanya’da bulunan bir kişinin terör saldırısı gerçekleştirdiğini öğrenmek çok üzüntü verici” dedi. Bu açıklamada bir pişmanlık belirtisi var mı tartışılır. Üstelik 2017 yılında, tarihi şimdilik net olarak belli olmasa da, Almanya’da genel seçimler olacak. Merkel’in tekrar aday olması bekleniyor; ancak anketlere göre  Merkel’e yönelik destek azalmakta. Hatta Cicero Magazine için yapılan bir anket sonucu Alman seçmenin üçte ikisinin Merkel’i istemediği yönünde.

Siyaset bilimciler Merkel’e yönelik desteğin azalmasının nedeni olarak Ortadoğulu sığınmacıların Almanya’ya kabul edilmiş olmasını gösteriyor. Kısaca sorumlu “açık kapı” politikası.

Sığınmacılara karşı “açık kapı” politikası uygulamak ile “Alman kamuoyuna rağmen açık kapı politikası uygulamak” farklı meseleler. Mevcut tablo gösteriyor ki, Merkel Alman kamuoyuna rağmen açık kapı politikası uyguladı ve sonuçları ile de yüzleşmekte.

Diğer taraftan Berlin saldırısı sonrasında siyaset boyutunda gözlemlenen olayların, sürpriz olmasa da, oldukça ilginç bir yönü var; Merkel’in sadece Almanya’da değil Avrupa devletleri siyasilerinin de hedefinde olması.  Örnek vermek gerekirse, Hollandalı siyasetçi Wilders “Merkel’i elleri kanlı olmakla” itham etti.  Britanyalı Nigel Farage  sığınmacıların gerçekleştirdiği terör saldırılarının Merkel’in mirası olacağını iddia etti.  Fransa’dan Le Pen terör saldırısının sorumlusu olarak Merkel’in açık kapı siyasetini gösterdi. Kısaca Berlin saldırısı Avrupa’da aşırı sağcı liderlere Merkel özelinde açık kapı politikalarını eleştirmek için taptaze bir fırsat sundu.

Dolayısıyla Berlin saldırısının Avrupa açısından yansıması zaten yükselmekte olan aşırı sağın hızına ivme kazandırmak olacak. Zira Avrupa çapında aşırı sağın iki temel özelliği var. Birincisi Avrupa Birliği karşıtlığı. İkincisi yabancı ve özellikle sığınmacı karşıtlığı. Günümüz koşulları Avrupa aşırı sağı için, özellikle sığınmacı karşıtlığı söylemlerine halkın nazarında meşruiyet kazandıracak fırsatlar sunuyor ve her bir terör saldırısı Avrupa aşırı sağının söylemleri için araçsallaştırıyor. Böylelikle güç  kazanan aşırı sağın ülkelerinde iktidara gelme ihtimali, dolayısıyla meydan okudukları Avrupa Birliği’nin başına dert olma ihtimalleri yükseliyor.

Sonuç olarak, terör saldırılarının arkasından sığınmacılar çıktıkça, Avrupa’ya sığınmacı kabulü terörist ithali olarak görülecek ve sığınmacılara açık kapı politikası uygulayan siyasiler eleştirilecek. Berlin saldırısı, bu açıdan, sığınmacılara açık kapı politikası uygulayan Merkel’in siyasi kariyerinin sonuna işaret ediyor olabilir. Ancak Avrupa’da aşırı sağın yükselişine basamak olduğu kesinlikle doğru.

Bir bakıma Avrupa’da terör saldırıları ile Avrupa entegrasyonu arasında kaçınılmaz bir bağ kurulmakta. Denklem basit: Avrupa’da terör saldırıları arttıkça aşırı sağ yükselir; aşırı sağ yükseldikçe Avrupa entegrasyon hareketi yavaşlar.

 

 

Yorumlar