Özdemir Akbal Özdemir Akbal @ozdemirakbal

Dış Politika

16 Ekim 2016
Dış Politika

Yıl 2005

Yurtta ve dış temsilciliklerde bir bayram havası. Gündüz vakti yapılan havai fişek gösterileri. Gündüz vakti havai fişek gösterisi olur mu e olur. Zira bizden öncekilerin dikili bir ağacı bile olmadığı yerde Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlandı…

Yıl 2009

Şamgen imzalandı. Adana Protokolünün ya da Org. Atilla Ateş'in konuşmasının ne anlama geldiğini bilmeyen, hatırlamak istemeyen kafalar Türkiye-Suriye ilişkilerinde iyileşme döneminin o gün başladığını düşünüyordu. Kardeştik artık ve AB ile ilerlemeyen tam üyelik görüşmeleri için “Sizin şengeniniz varsa bizim de şamgenimiz var” diyorduk. Üstteki paragrafı görmeyin zira 2005 yılı geçmişti çünkü.

Yıl 2011

Arap Baharı patlamıştı. Cezayir, Tunus, hatta NATO'nun ne işi var orda mekanı Libya ile birlikte mesele kardeşimizdeydi Suriye'de yani. Kardeşimize men dakka dukka diyorduk. Zulüm ile abad olunmaz diyorduk. Esad olmuştu Esed. Ne şamgen kaldı, ne komşularla sıfır sorun şeysi. Üstteki paragrafı görmeyin zira 2009 yılı geçmişti.

Yıl 2014

Çıbanın başı “Esed”in devrilmesi ve bölgedeki bütün sorunların kökünden halledilmesi için Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye dünyada başka hiçbir ülkenin göstermediği çabayı gösteriyordu. İnsanlıktan nasibini almamış Amerikalılar olaya kendi devletlerinin bekası çerçevesinde bakıyor, Rusya Esad benim stratejik önceliğim ve güneyimin garantisidir diyerek bu muhteşem üçlünün insanlık adına sürdürdüğü bu politikayı anlamıyordu. Hop dedi IŞİD çıktı meydana. Musul'u bir günde aldılar tabi bizim başkonsolosluğu da… Ama olsun siyasi istekleri karşılanmamış öfkeli bir grup kalabalıktı ne de olsa onlar. Suriye'de politika Esad'ın gitmesinden IŞİD'le mücadeleye dönüşüyordu ittire ittire anlattı bunu hem Amerikalılar hem de Ruslar. Ne Esad'ın devrilmesi kaldı ne de men dakka dukka. Üstteki paragrafı görmeyin zira 2011 yılı geçmişti.

Yıl 2015

IŞİD'in eylemlerini artırması artık Türkiye'nin Suudi Arabistan ve Katar ile birlikte Esad'ın bir askeri operasyonla devrilmesi çağrıları üzerine kurulu politikasını geçersiz kılmıştı. Ağustos ayında İncirlik üssü IŞİD karşıtı koalisyonun uçuş ve konuşlanması için açıldı. Kasım ayında Rus uçağı düşürüldü, emri ben verdim açıklamaları havalarda uçuştu. Bir “öğretmen” kitlesi bu haberi alkışlarla karşıladı. Bir grup atlı Rus uçağının düşürülmesini yeterli görmeyip Moskova'nın da fethedilmesi için yola çıktı. Moskofa haddini bildiriyorduk. Hem zaten adı Putin değildi adamın Potindi. Ne öfkeli bir grup kalabalık lafı kaldı ne de söyleyeni. Üstteki paragrafı görmeyin zira 2014 yılı geçmişti.

Yıl 2016

Darbe girişimi oldu. Ülke yangın yeri… Darbenin arkasında Amerika var dedi yetkililer. Daha sonra aynı yetkililer buna dair elimizde bir bilgi yok iyi ilişkilerimiz devam ediyor ama vatandaşın böyle bir kanısı var dediler. Bu tartışmalar devam ederken Ağustos ayında sınır ötesi harekat başladı. Koalisyon lideri ABD'idi ve darbenin arkasında olduğu kanaatinde olan vatandaşın ülkesi ABD koalisyonuna üs açmanın yanında kara harekatıyla destek veriyordu. Kısmı çıkarımız da vardı elbet ama dış politika tutarlılık ister bundan dolayı tam manasıyla yararlanamadık kısmi çıkarımızdan. Aramızın bozuk olduğu Amerika ile bu faaliyetleri yaparken, haddini bildirdiğimiz Rusya ile de yakınlaşmaya başladık. Muhtemelen yola çıkan atlılar Moskova'ya varamadan geri dönmek zorunda kaldı. Ne emri ben verdim yarışları kaldı ne de İncirlik üssü tartışmaları. Üstteki paragrafı görmeyin zira 2015 yılı geçmişti.

Dış politika tutarlılık ister! E ne yapılabilir ki diyenler bir önceki paragrafları görmezden gelmeye devam edin. Onu görmeyin, bunu görmeyin ama içinde bulunduğumuz durumu bir görün artık. 

Yorumlar