Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

AB-Kanada CETA ve AB-ABD TTIP: Tepkiler Artıyor

22 Eylül 2016
AB-Kanada CETA ve AB-ABD TTIP: Tepkiler Artıyor

Avrupa Birliği ile Kanada arasında Kapsayıcı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (The Comprehensive Economic and Trade Agreement-CETA) müzakereleri sonuçlandı. Bu anlaşma ile taraflar arasında gümrük vergileri ve eş etkili önlemlerin kaldırılması, hizmetler piyasasının karşılıklı açılması, karşılıklı olarak yatırımcılara öngörülebilir yatırım ortamının sağlanması ve fikri mülkiyet haklarının korunması öngörülüyor. Avrupa Birliği açısından CETA,  Kanada ile mal ve hizmet ticaretini artırmak suretiyle Birlik ekonomisinin büyümesine katkı sağlayacak bir araç. Dolayısıyla AB yetkilileri Kanada pazarının büyüklüğüne ve Kanada’nın AB’nin ihtiyaç duyduğu doğal kaynaklar açısından zenginliğine işaret ediyor. Aynı zamanda CETA AB açısından Avrupa 2020 Stratejisi hedeflerine ulaşmayı kolaylaştıracak bir girişim.

20 Eylül 2016 tarihinde ticaretten sorumlu Avrupa Komiseri Cecilia Malmström CETA’nın mükemmel bir anlaşma olduğuna vurgu yaptı. Cecilia Malmström Kanada’nın Avrupa Birliği gibi, dünya ekonomisi ile entegrasyonun refah ve inovasyon kaynağı olduğuna ve ekonominin düzenlenesinde devletin rolüne inandığının altını çizerek, iki taraf arasındaki anlayış birliğine işaret etti.

Diğer taraftan Avrupa Birliği ile ABD  arasında Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (The Transatlantic Trade and Investment Partnership-TTIP) kurulması amacıyla müzakereler dizisi başlamıştı. Müzakereler, piyasaya giriş, AB ve ABD düzenlemelerinin yakınlaştırılması ve doğal kaynaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına erişimde ayrımcılığın önlenmesi, işçi sağlığını ve çevrenin korunması gibi konuları içeren ticaret konuları olmak üzere üç ana başlık kapsamında yürütülmekte idi. Ancak geçen Ağustos ayında Fransa ve Almanya ABD’nin uzlaşmaya eğilimli olmayan tutumunu yüksek sesle eleştirdiler. Hatta Fransa müzakere pozisyonlarına saygı duyulmadığını, müzakerelerin dengesiz bir şekilde yürütüldüğünü, ABD’nin sadece küçük tavizler vermeye niyetli olduğunu, bu koşullarda müzakerelerin batağa sürüklendiğini açıkladı ve müzakerelerin askıya alınmasını istedi.

Eylül ayı itibarıyla Avrupa Komisyonu ABD ile yürütülen TTIP müzakereleri kapsamında tek bir müzakere başlığı üzerinde dahi uzlaşı sağlanamadığını açıkladı. Yani AB tarafının Fransa’nın istediği yönde TTIP müzakerelerini askıya almak gibi resmi bir girişimde bulunmasına gerek yok; zaten müzakereler askıda kalmış görüntüsü veriyor zaten. Alman Bakan Sigmar Gabriel’in ifadesiyle “kimse kabul etmese de TTIP müzakereleri de facto olarak başarısız olmuştur.

Müzakereleri sonuçlanan CETA ile müzakereleri sonuçlanamayan TTIP serbest ticaret karşıtlarının hedefinde. Bu hafta binlerce kişi her iki anlaşmayı da protesto etmek amacıyla Brüksel sokaklarında gösteri yaptı. Peki CETA ve TTIP karşıtlarının eleştirilerinin gerekçeleri nedir?

CETA ve TTIP karşıtları, öncelikle  “Devlet-Yatırımcı Uyuşmazlık Çözümü” ya da “Avrupa Yatırım Mahkemesi” gibi isimler altında oluşturulan sistemlerin ABD’li ve Kanadalı yatırımcılara Avrupa devletleri aleyhine dava açma hakkı verdiğini,  bu durumun devletlerin yasalarını kendi vatandaşlarının lehine olmayacak şekilde değiştirmelerine sebep olacağını ileri sürüyorlar. Karşıtların üzerinde durdukları bir diğer husus da yabancı yatırımcıların ülkenin yasama süreçlerine müdahil olma riski. Söz konusu risk gerçekleşir ve hukuki tasarruf araçları yabancı yatırımcıların tercihleri doğrultusunda belirlenir ise, bu ulusal parlamentoların yetki alanına girmek olur ve demokrasi zayıflatıcı bir unsur niteliği taşır. Üstelik anlaşmaların yürürlüğe girmesi halinde gıda güvenliği ve tüketici hakları konusunda yüksek Avrupa standartlarının zayıflayacağı, AB’de işçi haklarının tehlikeye gireceği ve iş kayıplarının yaşanacağı, anlaşmalardan büyük firmalar yararlanacak iken orta ve küçük ölçekli işletmelerin zarar göreceği ve dolayısıyla eşitsizliğin artacağı ileri sürülen hususlar arasında.

Diğer taraftan CETA ve TTIP karşıtları anlaşma müzakerelerinin gizli yürütüldüğü, kamunun çok az bilgilendirildiği, tüketici ve ticaret birliklerinden çok iş sektörünün,  büyük firmaların görüşlerinin alındığını ileri sürüyorlar.

Görüldüğü gibi CETA ve TTIP hem müzakerelerin yürütülüş şekli hem de potansiyel ekonomik ve siyasi sonuçları açısından hedefte.

TTIP de facto olarak askıda olduğundan şimdilik önemli olan CETA’nın onay süreci. Bilindiği gibi CETA’nın onay için Avrupa Parlamentosu’na sunulması gerekiyor. Avrupa Parlamentosu, Birliğin demokratik meşruiyeti sorgulanmayan, üyeleri doğrudan halk tarafından seçilen tek Avrupa Birliği organı olarak ne diyecek? Avrupa Parlamentosu Avrupa halklarının “ortak sesi” ve “ortak vicdanı” olarak binlerce kişinin sokaklara dökülmesini ve yükselen eleştiri ve tepkileri görmezden gelebilecek mi?

 

 

http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ceta/questions-and-answers/

https://stop-ttip.org/

http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2016/september/tradoc_154956.pdf

 

 

Yorumlar