Prof. Dr.  Aygun Attar Prof. Dr. Aygun Attar

Osmanlı'nın Son Adasının Kahramanı: Rauf Denktaş

14 Ocak 2017
Osmanlının Son Adasının Kahramanı: Rauf Denktaş

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı, Türk Dünyası’nın Mücahit ve Bilge lideri Rauf Raif Denktaş’ı vefatının 5. yılında rahmet, minnet ve özlemle anıyoruz.

Yavru Vatan’da yıllarca yaşanmış bir varoluş hikâyesinin efsanevi kahramanlarını, Türk Mukavemet Teşkilatı mensuplarını ve başta Doktor Fazıl Küçük olmakla Kıbrıs davasının çilekeşlerini sonsuz ihtiramla yâd ediyoruz.

Bu toprağın bağrından yetişen Başbuğ Türkeş ve Milliyetçi camianın tüm şehitlerini de bu vesile ile bir kez daha şükran minnet ve rahmetle anıyoruz.

1878 Yılında son Osmanlı Kıbrıs Ada’sını terk ederken adada kalan yaşlı Türk’ler torunlarının kulaklarına şöyle fısıldamışlardı: "Gittiler ama bir gün mutlaka dönecekler. O günleri bizler göremeyeceğiz. Fakat sizler göreceksiniz".

Rahmetli Rauf Denktaş dilinden hiç düşürmediği, nesilden nesile en kıymetli emanet olarak aktarılan bu vasiyetin gerçekleşmesi doğrultusunda yaşadı hayatını. Genç delikanlı iken Akdeniz’in sularında günlerce kürek salladı bu dava için, İngiltere’de hukuk okumuş başarılı bir avukat olarak tüm hayatını kendi değimi ile Papaz’la kıran kırana mücadeleye adadı. Kanlı Noel, tarumar edilmiş 103 Türk köyü, ecdadın emaneti olan topraklarımız için alanda da savaştı, diplomasi masası arkasında da.

Çok genç idi Rauf Denktaş, 27 Temmuz 1957'de Burhan Nalbantoğlu, Kemal Tanrısevdi ile birlikte Lefkoşa’da dağınık olarak faaliyet gösteren küçük grupları birleştirerek, tüm Kıbrıs adasına yaygın, her Türk köyünde varlık gösteren güçlü bir mukavemet örgütü olan TMT’yi kurduğunda. Kıbrıs'ta 1 Nisan 1955'te faaliyete geçen ve Türklere saldırmaya başlayan, Türk köylerini yakıp yıkan, EOKA terör örgütüne karşı, Türk halkının savunmasını yapacak bir örgütlenme gereksinimini duyan Kıbrıs Türklerine sahip çıkmakla yetinmeyerek mukavemet harekâtını başlattı Rauf Denktaş ve ülküdaşları. Türk kasabı Makarios, Bizans özlemi ile İstanbul’un Türkler tarafından fethini hazmedemeyen Batılı dostlarının sayesinde adayı Türksüzleştirme harekâtına başladı, ama Mukavemetle karşılaştı.

Türklerin adada yok edilme projesini durduran Türk Mukavemet Teşkilatı şerefli tarihimizin altın sayfasında yerini aldı ve benzer durumda olan diğer Türkler için de örnek oluşturdu. Rauf Denktaş sadece Kıbrıs Türklerinin değil milli mensubiyetimizden rahatsızlık duyanlarla işbirliği yapanlara karşı mücadele eden Dünya Türklüğünün Bilge lideridir. Rahmetli Denktaş yüzündeki o bilgece tebessüm ve ona çok yakışan Kıbrıs aksanı ile Türk Askerinin adaya ilk 1960 yılındaki gelişini, 1974’de Rum radyosundan nispet yaparcasına çalınan "Bekledim de Gelmedim" şarkısına karşılık bizim Bayrak radyosunun "Ansızın Bir Gece Gele Bilirim" cevabını keyifle anlatırdı. Hiç bitmeyen enerjisi ile Papaz’la diplomatik mücadelesini, kurnaz Batı’nın tuzaklarına karşı zekice hamlelerini yorgun ama pes etmeyen fiziğinin tüm hücrelerine derinlemesine işlemiş olan Vatan sevgisi ile anlatırdı.

Kendim ve ailem için şeref addettiğim kendi elleri ile ölümsüzleştirdiği onlarca resmimiz. Hocalı Soykırımı yıldönümlerinde her zaman varlık göstermesi. Sözde Ermeni soykırımı yalanına karşı bizlerle omuz omuza mücadelede yer alması. Davetimize icabet ederek üniversitemizi şereflendirmesi ve benim konuşmalarımı dinledikten sonra her defasında "kızım damdan düşenin derdini damdan düşen anlar" diyerek destek vermesi. Onun saygın kişiliğinin tevazu örnekleri ile zengin hatıralarıdır.

Yavru Vatan’da Denktaş’ın Eroğlu’nun oturduğu koltuklara oturanların ne denli kıymetli mirasın emanetçileri olduklarını idrak etmeleri icabet ede, fakat üzülerek emperyalist devletler tarafından nemalanan "yes be annem"ci Sivil Toplum Kuruluşların, AB’nin ağızlarına bal çaldığı bazı grupların şerefli bir mücadelemin somut tezahürü olan KKTC’yi satmaya hazır olduklarını gözlemliyoruz.

Kundaklanan evler, banyoda katledilen masum yavrular, verilen şehitler birileri tarafından unutturulmakta. Çözüm adı altında, İki Başkanlı Federe yapı adı altında adada Türk nüfusunu eritmek, yok etmek için sinsi planlar hayata geçirilmek üzere.

Yüzde yedi kimi önemli ve stratejik önem arz eden Türk toprağının Rumlar tarafından talep edilmesi cesareti rahmetlik Denktaş’ın kemiklerini sızlatmıştır. Oldubitti ile Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik çabaların hızlanmasında bölgenin stratejik önemini yansıtan birçok jeopolitik hesabın yanı sıra Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Lübnan gazının geleceğinin, nasıl yüksek değerli pazarlara ulaştırılacağının da önemli bir yer tuttuğu aşikâr.

Bir yandan da Mısır, İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın bir süredir hem güvenlik hem de enerji işbirliği alanlarında ortak tehdit olarak algıladıkları Ankara’ya karşı bir eksen yaratmaya çalıştıkları, askeri tatbikatlar düzenledikleri görülüyor. İçeride Başkanlık, ülkeyi saran alçak terör saldırıları ve ekonomik anlamda Türkiye’yi köşeye sıkıştırma ortamında Rum tarafın ısrarla Kıbrıs sorununa BM’de müdahil etme çabasının altında hangi çapanoğlu yatmakta? Kıbrıs Türk tarafı bu denli ustaca kurgulanmış ve "salam taktiği" ile kuşatılmış bir müzakereye hazır mı? Asıl amacın Doğu Akdeniz gazı için pazar müzakereleri olduğu gerçeğini görmezden gelen bazı milli hassasiyetten yoksun, aidiyat duygusundan muaf olan siyasetçiler gaza gelerek Kıbrıs sorununu çözeceklerini düşünürken Doğu Akdeniz gazının ortakları Mısır, Güney Kıbrıs, İsrail ve Lübnan ortak projeler için arayışta. Türkiye, bölgenin en önemli ve satın alım gücü yüksek gaz müşterisi. Kördüğüme dönüştürülen bu müzakerelerde her anlamda gazımızın alınmayacağının garantisi var mı?

Normal şartlarda selamımızdan rahatsız olan devletlerin salamı ile tuzağa düşmemek için, bir sorun doğrudan halledilemiyorsa onu küçük küçük parçalara ayırıp karşı tarafın fark edemeyeceği şekilde halletme yöntemine uluslararası ilişkilerde salam adı verildiğinden haberdar olmak ve bu tuzağı düşmemek için azami gayret göstermek, acele etmemek lazımdır.

Rauf Denktaş selam la salam arasındaki ince ama derin çizgiyi çok güzel biliyordu. Türklük davasının yiğit ve bilge liderine sonsuz selam olsun. Mekânı cennet, ruhu şad olsun.

Müsterih olunuz; Yavru Vatanımızın tek karışını dahi kaybetmemek için,1878 Yılında son Osmanlı Kıbrıs Ada’sını terk ederken adada kalan ve torunlarının kulaklarına "Gittiler ama bir gün mutlaka dönecekler. O günleri bizler göremeyeceğiz. Fakat sizler göreceksiniz" fısıldayan yaşlı Türklerin, yani ecdadın ve siz Kıbrıs mücahitlerinin ruhunu rencide etmemek için, "Bekledim de Gelmedin" söylemini özleyenler ve söyleyenler olur ise "Ansızın Bir Gece Gelebilirim" diyen bizler buradayız.

Sizler rahat uyuyun… Bizler Kıbrıs Sorununun Türkiye için sorundan çok daha fazla şey ifade ettiğinin farkındayız, tıpkı rahmetlik Rauf Denktaş’ın da bir Cumhurbaşkanından çok daha fazla şey ifade ettiğinin farkında olduğumuz gibi.

Yorumlar