Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

"CİDDİYETSİZ" PARLAMENTO

05 Temmuz 2017
CİDDİYETSİZ  PARLAMENTO

Avrupa Birliği’nin kurumsal yapısının siyasi üçgeni, Avrupa Komisyonu-Avrupa Parlamentosu-Bakanlar Konseyi’nden oluşmaktadır. Bu üçgenin demokratik niteliği, üyeleri doğrudan Avrupa Birliği vatandaşları tarafından seçilen Avrupa Parlamentosu ve üyeleri ulusal yasama organlarına karşı doğrudan sorumlu olan Bakanlar Konseyi aracılığıyla sağlanmaktadır. Avrupa Birliği’nin demokratik yapısı açısından, üyeleri üye devletler tarafından atanan Avrupa Komisyonu’nun mevcudiyeti ve yetkileri teknik meşruiyet kavramı ile sağlanmakla birlikte; Komisyon’a demokrasi açısından yöneltilen eleştiriler bağlamında Komisyon’a da demokratik meşruiyet kazandırma girişimleri ile Komisyon Parlamento’ya karşı sorumlu kılınmış; bu durumun yan etkisi de Komisyon’un siyasallaşma sürecine girmesi olmuştur.

Avrupa Birliği’nin siyasi üçgeninde Bakanlar Konseyi üye devletlerin çıkarlarını korumakla sorumlu olduğundan “intergovernmental” açıyı; Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu Avrupa Birliği’nin ve Avrupa vatandaşlarının tümünün çıkarlarını korumakla yükümlü olduğundan “supranasyonel” açıyı oluşturur. Hal böyle olunca, bir tarafta Bakanlar Konseyi ile diğer tarafta Avrupa Parlamentosu ve Komisyon arasında bir karşıtlık; Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu arasında bir uyum vardır; böyle olması da özellikle Eurofil’ler açısından arzulanır bir durumdur.

Avrupa Birliği’nin tümü ve Avrupa vatandaşlarının tamamının çıkarlarını koruma noktasında Parlamento ve Komisyon’un uyum içinde olması entegrasyon hareketi adına doğal bir durum iken; dün Parlamento’nun Fransa’daki oturumunda yaşananlar sadece beklenmedik bir olay olmakla kalmadı, bu iki kurum arasındaki gerginliğin başkanları aracılığıyla nasıl kamuoyuna yansıtılabileceğini de gösterdi.

Avrupa Parlamentosu’na kürsüye çıkan Komisyon Başkanı Juncker, konuşmasına “bu salona girme sıkıntısına katlananları selamlıyorum” diye başlayınca Genel Kurul’da şok etkisi yarattı. Kızgın olduğu her halinden belli olan Juncker sözlerine de “Avrupa Parlamentosu gülünç, çok gülünç; bu salonda 30 civarında parlamenterin oturuyor olması Parlamento’nun ciddi bir kurum olmadığını göstermek için yeterlidir” diye devam etti.

Oluşan gergin ortamda Avrupa Parlamentosu Başkanı Tajani de Komisyon Başkanı Juncker’i saygılı olmaya davet etti ve Parlamento’nun Komisyon’a değil Komisyon’un Parlamento’ya karşı sorumlu olduğunu hatırlattı.

Brüksel çevrelerinde bu olay  “kurumlararası küçük bir tartışma” olarak gösterilmeye çalışılsa da sahnede gerçekleşen olay perde arkasındaki sorunların hiç de küçük olmadığını göstermekte. Zira Parlamento’ya karşı sorumlu olan bir kurumun başkanının Parlamento’yu “ciddiyetsiz” olmakla itham etmesi geçiştirilecek bir olay değil; üstelik Juncker sözlerinden  dolayı özür dilemek gibi bir geri adım da atmış değil.

Üstelik bu münferit olay Avrupa Komisyonu’nun parlamenterlerin Parlamento oturumlarına ilgisiz  kalması hususunda Komisyon’un rahatsızlık duymakta olduğunun kanıtı; zira başkanı dahil 751 üyesi olan Parlamento’da oturumlara sadece 30 parlamenter katılım sağlıyorsa, Parlamento’nun Avrupa’nın tüm vatandaşlarının çıkarlarını temsil ettiği; Avrupa’nın vicdanı olduğu söylemleri nasıl haklı çıkarılabilir?

Olayın bir diğer boyutu da Avrupa Birliği içinde büyük devlet-küçük devlet ayrımının, parlamenterlerin oturuma katılma kararını etkileyecek kadar önemli bir faktör haline geldiğini göstermiş olması. Zira Juncker’i  kızdıran gelişme de,   dönem başkanlığını üstlenen Malta Başbakanı’nın Parlamento’daki konuşmasına parlamenterlerin ilgi göstermemiş olması. Brüksel çevrelerinde daha önce Slovakya Başbakanı’nın Parlamento’daki konuşmasına parlamenterlerin katılmamış olduğu, Juncker’in aylar önce de bu duruma çok sinirlendiği, benzer durum Malta Başbakanı’nın konuşmasında da yaşanınca Juncker’in tepkisini ifade ettiği konuşuluyor.

Ayrıca Juncker “Komisyon Parlamento’ya karşı sorumludur; ama Parlamento’da küçük devletlerin dönem başkanlığına karşı saygılı olmalıdır” diyerek Parlamento’yu “küçük devletlere saygısızlıkla” itham etmiştir.

Brüksel’in huzuru için bu tartışmanın üstünün kapatılması gerekebilir; ancak tartışmaya sebep olan sorunlar üzerinde düşünmek gerekir. Parlamento’ya karşı siyaseten sorumlu olan ve demokratik meşruiyetini Parlamento üzerinden sağlayan Komisyon  Başkanı'nın pek de hoş olmayan kavram ve üslup ile parlamenterleri azarlaması normal midir?  751 üyesi olan Parlamento’da oturumlara 30 civarında parlamenterin katılıyor olması kabul edilebilir mi? Birlik içinde büyük devlet-küçük devlet ayrımı parlamenterlerin oturumlara katılma kararını etkileyecek kadar önemli faktör halinde gelmiş ise Avrupa Birliği içindeki kutuplaşmalara şaşırmak gerekir mi?

 

Ne diyelim...sorunun hiç bitmiyor Avrupa!

 

-----

http://www.politico.eu/article/jean-claude-juncker-european-parliament-is-ridiculous/

 

Yorumlar