Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Brexit İçin Norveç Modeli, İsviçre Modeli Ya Da Türkiye Modeli mi?

07 Mart 2017
Brexit İçin Norveç Modeli, İsviçre Modeli Ya Da Türkiye Modeli mi?

İç politikada Brexit kararı üzerine sorunlu bir süreç yaşanıyor olsa da ve bu sorunlar Londra’nın Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesi uyarınca yapması gereken resmi çekilme başvurusunu daha da geciktirecek olması ihtimalini akla getirse de, Başbakan May kararlı: Çekilme başvurusu resmen 15 Mart’ta yapılacak, öngörülen bu tarih asla değiştirilmeyecek.

Londra’nın çekilme başvurusunun geciktirilmiş olmasından rahatsız olan Avrupa Birliği çevreleri için olumlu bir gelişme olan bu durum, akademik çevrelerin Brexit senaryoları üzerinde yürütmekte olduğu tartışmaları yoğunlaştırmakta.

Ana sorun şu: Avrupa Birliği’nden çekilen Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler hangi mevcut model üzerine oturtulabilir?

Akademik çevrelerde üzerinde durulan modelleri kısaca sıralayalım:

Norveç Modeli

Norveç, İsviçre, İzlanda ve Liechtenstein ile birlikte Avrupa Serbest Ticaret Birliği’nin (EFTA) üyesi. EFTA’nın İsviçre hariç üç üyesi ile Avrupa Birliği arasında imzalanan bir dizi anlaşma ile Avrupa Ekonomik Alanı (EEA) oluşturulmuştur. Dolayısıyla Norveç Avrupa Birliği ile aynı ekonomik alanın parçasıdır.

Avrupa Ekonomik Alanı Norveç’e Avrupa İç Pazarına girme, bir başka deyişle dört temel özgürlükten faydalanma imkânı vermektedir. Doğal olarak Norveç İç Pazarı düzenleyen Avrupa müktesebatını uygulamakla yükümlüdür.

Norveç modeli Birleşik Krallık için tercih edilemez bir modeldir; zira Birleşik Krallık malların, sermayenin, hizmetlerin serbest dolaşımını çıkarlarına uygun görüyor olsa da, kişilerin serbest dolaşımı meselesi Brexit kararının arkasında yatan başlıca nedenlerden biridir. Dolayısıyla Birleşik Krallık Brexit sonrası kişilerin serbest dolaşımını kabul ettiği bir modelde yer alırsa, Brexit kararı anlamını yitirecektir.

Bu model Avrupa Birliği açısından da cazip görünmemektedir; zira Avrupa Birliği Avrupa Birliği üyesi olmayan EEA üyelerinin Avrupa müktesebatını benimsemekte ve uygulamakta zorlandığından şikâyetçidir. Şikâyet yaratan ülkeler listesine Birleşik Krallık’ı eklemek Avrupa Birliği açısından hiç de rasyonel görünmemektedir.

İsviçre Modeli

İsviçre EFTA üyesidir; ancak EEA’ya dahil değildir. İsviçre ile Avrupa Birliği ilişkileri 120’den fazla sektörel anlaşmalar aracılığıyla yürütülmektedir.

Bu model Londra tarafından tercih edilir gibi görünmemektedir; zira İsviçre ile Avrupa Birliği arasında mali hizmetleri de içerecek şekilde hizmet sektörünü kapsayan (hayat sigortası konusunda akdedilen anlaşma hariç) anlaşma yoktur. Oysa Londra Brexit sonrasında mali hizmetler özelinde hizmet  sektöründe Avrupa Birliği ile sıkı ilişkilerini korumanın çıkarına olduğunu düşünmektedir.

Avrupa Birliği de Brexit için İsviçre modelinin esas alınmasını kuvvetle muhtemel istemeyecektir; zira Brüksel İsviçre ile yürütülen ilişkilerin geldiği karmaşık durumdan ve bu karmaşanın yarattığı sorunlardan şikâyetçidir.

Türkiye Modeli

Ülkemiz ile Avrupa Birliği ilişkileri iki boyutludur. Birinci boyut Ankara Anlaşması ile başlayan Ortaklık ilişkisi boyutu. İkinci boyut ise üyelik müzakerelerini içeren boyuttur. Ülkemiz birinci boyut kapsamında Avrupa Birliği ile gümrük birliği sürecini tamamlamıştır.

Avrupa Birliği’ne üye olmadan Avrupa Birliği ile gümrük birliğini gerçekleştiren tek üye olarak Türkiye, Londra için bir model teşkil etmektedir.

Bu model Avrupa Birliği açısından Brexit için kabul edilebilir bir model izlenimi verse de, Londra’nın bu modeli kabul etmeyeceği genel kabul gören bir argümandır.

Zira Londra’nın bu modeli kabul etmesi Avrupa Birliği’nin ortak gümrük tarifelerini uygulaması, ancak karar alma süreçlerinde yer almamayı kabul etmesi demek olacaktır.

Sonuç

Akademik çevrelerin Brexit sonrası Londra-Brüksel ilişkilerinde örnek alınabilecek modeller üzerinde tartışmaları beyin jimnastiği açısından oldukça faydalıdır. Üstelik bu modellerin avantaj ve dezavantajları da bu sayede tekrar tartışmaya açılmış olmaktadır. Ancak görünen o ki, bu üç modelden hiç biri mevcut haliyle Londra ve Brüksel’in üzerinde birlikte anlaşabileceği modeller değildir.

Dolayısıyla Brexit sonrası Londra-Brüksel ilişkileri bu modellerden birine benzerlik açısından daha yakın olabilir ama hiç birini aynen yansıtmayacaktır.

Bu çerçevede Londra-Brüksel arasında çekilme müzakereleri sonuçlandığında yepyeni bir ilişki modeli ile karşılaşmamız kuvvetle muhtemeldir. Ne de olsa Brexit ile Londra-Brüksel ilişkilerinin mevcut modellerden biri üzerine oturtulması bir zorunluluk değildir.

 

 

 

 

 

 

Yorumlar