Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

G20'de Almanya Dönem Başkanlığının Sorunu: Trump!

24 Şubat 2017
G20de Almanya Dönem Başkanlığının Sorunu: Trump!

G20 Almanya dönem başkanlığı 1 Aralık 2016’da başladı ve  30 Kasım 2017 tarihinde sona erecek.  “Birbirine bağlı bir dünyayı şekillendirmek” sloganı altında, Almanya’nın G20 gündemi üç ana sütuna dayanıyor.

*İstikrarın korunması

*Gelecekteki yaşayabilirliğin geliştirilmesi

*Sorumluluğun üstlenilmesi

Ancak slogan ve açıklanan sütunlar iddialı görünse de, bazı çevreler Almanya dönem başkanlığının G20 çalışmalarını Çin dönem başkanlığından daha ileriye götüremeyeceği iddiasında bulunuyor. Bu iddialar, Berlin’deki çalışmaları yakından izleyenlerin üzerinde çalışılan G20 Nihai Bildirisi’nin, geçtiğimiz Eylül ayındaki Hangzhou Bildirisi’nden farklı olmadığını belirtiyor olmaları ile daha da güçlendi.

Aslında küresel ekonomik sorunlar geçtiğimiz yıldan bu yana değişime uğramadığına göre Alman dönem başkanlığının Çin dönem başkanlığı ile aynı konulara öncelik vermesi, Almanya’nın gündeminin Çin dönem başkanlığı gündemi ile örtüşüyor olması doğal karşılanmalı.

Ancak Almanya dönem başkanlığındaki G20 çalışmalarını, Çin dönem başkanlığından çok daha önemli kılan bir değişken devreye girdi. Bu değişken 8 Kasım 2016 tarihinde gerçekleştirilen ABD başkanlık seçimlerini kazanarak Ocak 2017’de başkanlık koltuğuna oturan Trump.

Trump henüz uluslararası toplum için kısmen bir “bilinmeyen” olsa da, seçim propagandası esnasındaki söylemleri yürüteceği iç ve dış politika konusunda fikir veriyor.  Trump ABD’nin ticaret anlaşmalarını gözden geçireceğini söyledi, NAFTA’yı yeniden müzakereye açma sözü verdi, ABD dışına yatırım yapan şirketleri eleştirdi, göç sorunuyla mücadele adına ülkeye yabancı sokmayacağını, duvarlar öreceğini belirtti. Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz da, ABD’yi Trans-Pasifik Ortaklığı Anlaşması’ndan çekti.

Dolayısıyla ABD’nin izolasyon politikasına döneceği sinyali veren Trump, uluslararası toplum nazarında “küreselleşme karşıtı” bir figür. Trump’ı ister zaten gerilemekte olan küreselleşmenin savunucusu, ister küreselleşmeye karşı  ilk güçlü başkaldırış –zira ABD dünyanın en büyük ekonomisi- olarak okuyun,  küreselleşmenin sancılı bir sürece girmiş olduğu sonucu değişmiyor. Neticede ABD’nin taraf olduğu NATO ve DTÖ de dahil tüm çok taraflı anlaşmaların geleceği tehlikede.

Şimdi dikkatler Trump’a faktörü ışığında G20 Nihai Bildirisi’nin uluslararası ticaretin teşvik edilmesi ve korumacı politikaların reddedilmesine atıf yapıp yapmayacağına çevrildi. Bildiride böyle bir atıf yer almaz ise, bu uluslararası bir platformda küreselleşme yanlılarının küreselleşme karşıtlarına karşı geri adım atması olacak ve Trump’ın zaferi olarak okunacak.

İşte bu noktada Almanya’nın G20 dönem başkanlığı çalışmalarına yönelik ciddi eleştiriler geliyor. Bu eleştiriler Almanya’nın  G20 gündeminin “alışıldık” olduğuna ve Trump faktörü ışığında küreselleşmenin karşılaştığı risklere ve geleceğine gerekli ağırlığın verilmediğine yönelik. Gündemin sadece Trump’a değil, Brexit, Fransa’da Le Pen, Hollanda’da Wilders gibi Avrupa’da aşırı sağın yükselişi gibi meseleler çerçevesinde şekillenmesi gerektiğini ileri süren çevreler var.  Zira Avrupa aşırı sağı küresel ekonomik ve siyasi meselelerde Trump ile aynı çizgide durduğu izlenimi veriyor. Brexit ise Trump’ın övdüğü, Avrupa aşırı sağının örnek aldığı, bölgeselleşme karşıtı bir girişim olarak okunan bir gelişme.

Ancak  G20 gündeminin Trump’ın  dış ekonomik ve siyasi ilişkiler anlayışını ve  Avrupa’da  aşırı sağın yükselişi konularını merkeze alacak şekilde belirlenmesi G20’yi  ekonomik merkezden siyasi merkeze kaydırmaz mı? Bu durum G20 ülkeleri tarafından ne ölçüde kabul edilebilir? Bu sorulara net yanıt verilemediği müddetçe her dönem başkanlığı gündeminin bir önceki dönem başkanlığı gündemine benziyor olması eleştiri konusu olmayı hak etmiyor.

 

 

 

 

Yorumlar