Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Brüksel Balonu!

05 Ocak 2017
Brüksel Balonu!

Avrupa Birliği’nde güncel meseleler, yakın coğrafyalarda yaşanan siyasi sorunlar, çatışmalar, ABD’de Obama sonrası yönetiminin henüz öngörülemeyen dış politikası, Rusya’nın Soğuk Savaş koşullarına dönme, başka bir deyişle iki kutuplu dünya yaratma konusundaki kararlılığı  Avrupa Birliği’ni konjonktürel olmayan sorunlarından uzaklaştırdı.

Dikkat kayması olarak adlandırdığım bu süreçte, Avrupa Birliği tüm enerjisini kendisini doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren cari sorunlara yöneltince,  yapısal sorunlar hasır altı edildi. Bu yapısal sorunlardan biri olan Avrupa Birliği’nde demokrasi açığı genel başlığı altında Avrupa yönetiminin Avrupa vatandaşlarından uzak olması meselesi göz ardı edilmiş oldu.  

Bu durumun Avrupa Birliği yönetimi için tercih edilemez olduğunu söylemek zor; en azından Avrupa’da demokrasi gibi hem teorik hem de pratik boyutu olan bir konu gündemin ne kadar gerisinde kalırsa Birlik yönetimi için o kadar iyi olur; zira bu kadar karmaşık bir konuda bir tartışma alevlenirse, kolay kolay sönmüyor.

Ancak Avrupa Parlamentosu başkanlığını bırakarak ulusal siyasete dönme kararı alan  Martin Schulz bugün yaptığı açıklama ile Avrupa Birliği’nde demokrasi sorunu da değinerek, Avrupa Birliği’nin halktan uzak olduğunu belirtti.

Schulz hedefine hem Birlik siyasilerini hem de ulusal siyasileri yerleştirdi. Schulz Avrupa Birliği siyasilerini halkın kaygılarına kulaklarını tıkamış, halktan uzaklaşmış “Brüksel Balonu”nda yaşayanlar olarak tanımlarken, ulusal siyasileri de vatandaşlarına Avrupa projesini anlatamamakla, supranasyonel düzeye yapılan yetki devrini açıklayamamakla itham etti.

Peki Schulz giderayak bu açıklamayı neden yapmış olabilir?

Birincisi, entegrasyon yanlısı Schulz, Avrupa Birliği’nde demokrasiye dair sorunların konjonktürel sorunların gölgesinde kalmasından rahatsız olmuş olabilir. Ayrıca demokrasi sorununun Lizbon Antlaşması ile çözüme kavuşturulmuş olduğu izlenimi mevcuttur; demokrasi kapsamındaki tartışmalar da aslında sadece güncel sorunların gölgesi nedeniyle değil, Lizbon Antlaşması ile de gündemin çok gerilerine düşmüştür. Schulz da Birlik içi demokrasi tartışmalarına taze bir başlangıç yapmak istiyordur.

İkincisi Schulz’un üye devletlerde ulusal politikacıları da hedefine koyması, iç siyasete dönme kararı çerçevesinde bir mesajdır. Schulz Alman iç siyasetinde de, Avrupa Birliği meselelerini bırakmayacağı ve Alman halkına da Avrupa projesini anlatmaya devam edeceği mesajı vermektedir.

Kısaca Schulz supranasyonel ve ulusal düzeyde, nerede siyaset yaparsa yapsın, Avrupa projesine bağlılığını terk etmemekte kararlıdır. Ancak supranasyonel düzeyde beraber çalıştığı arkadaşlarını “Brüksel Balonu”ndakiler olarak adlandırması kabul edilebilir mi? Bakalım “Brüksel Balonu”nda yaşayan Birlik siyasetçilerinin Schulz’a bir yanıtı olacak mı?

 

 

Yorumlar