Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

İngiliz Diplomatın İstifası

04 Ocak 2017
İngiliz Diplomatın İstifası

Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Mark Ivan Rogers 3 Ocak 2017 tarihinde görevinden istifa etti ve istifa gerekçesi konusunda da bir açıklama yapmadı.  Birleşik Krallık hükümeti ise Rogers’ın görevini erken bırakmak istediği yönünde kısa bir açıklama yaptı; tabii kimse tatmin olmadı.

Birleşik Krallık’ın bir önceki Başbakanı ve Brexit’in mimarı David Cameron’un danışmanlığını yürüten ve 2013 yılında Brüksel’e atanan Rogers’ın istifası, bir iki kelime ile geçiştirilemeyecek kadar önemli. Zira bu istifa Brexit müzakereleri için Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesinin hayata geçirilmesine sadece üç ay kala geldi. Bunun anlamı Birleşik Krallık hükümeti için Brexit’e dair onca sorunun yanında, yeni bir daimi temsilci atanması işi demek ki; Brüksel’e atanacak daimi temsilcinin Avrupa Birliği konularına vakıf olması oldukça önemli.

Brexit müzakerelerinde aktif rol oynaması beklenen Rogers’ın istifası “büyük kayıp” olarak görülüyor, ama “sürpriz” olarak da nitelendirilmiyor.  Çalışma arkadaşları Rogers’ın Brexit konusunda ikna olmadığına, bu konuya dair rahatsızlıkları olduğuna dikkat çekiyorlar.  Avrupa şüphecilerinin deyimiyle Rogers “Brexit’e kalbini koymamıştı”. Ayrıca Rogers’ın Brexit müzakereleri konusunda çok karamsar olduğu, hatta ticari müzakerelerin on yıl süreceğini iddia ettiği biliniyor. Bu açıdan Rogers karamsar görüşlerini medyaya sızdırmakla da eleştirilmişti.

Avrupa şüphecileri Rogers’ın istifasını Brexit önündeki “kötümser” engelin bertaraf edilmesi olarak okurken, Avrupa Birliği yandaşları bu istifayı bir Avrupa uzmanının uzmanlığını müzakerelerden çekmesi olarak okuyor.

Ancak bakış açısına göre farklı okunabilirse de bu istifa münferit bir olaya indirgenmemeli. Zira Birleşik Krallık’ta Haziran ayında gerçekleştirilen  referandumun hemen ertesinde Avrupa Komisyonu’nun Britanyalı üyesi Lord Jonathan Hill istifa etmişti. Üstelik Avrupa şüphecisi olarak bilinen, Birleşik Krallığı’nın Avro alanına katılmasına şiddetle karşı çıkan Lord Hill istifasını, “Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği üyelerinin hem Birleşik Krallık’ın hem de dünyanın yararına olduğunu düşünüyorum” ifadesiyle açıklamıştı.

Dolayısıyla Rogers’ın istifası Hill’in istifasının devamı olarak okunmalı. Gerçi Hill ve Rogers arasında belirgin bir fark var; Hill bilinen Avrupa şüphecisi, Rogers bu konuda sessiz. Ancak her ikisi de Brexit kararından ya da en azından Brexit sürecinden rahatsız olan vatandaşlarının temsilcileri. Bu noktada Hill ve Rogers’ın istifalarının ortak noktaları aranmalı.

Bu ortak noktalar başlıca aşağıdaki gibi sıralanabilir.

*Brexit’in doğru bir karar olmadığının, Britanya’ya maliyetinin büyük olacağının düşünülmesi,

*Brexit konusunda Londra’nın tavrının beğenilmemesi,

*Brexit müzakereleri gibi sancılı olacağı kesin olan bir süreçte rol almak istememeleri,

*Her halükarda, az veya çok, Brexit’in Britanya’ya mal olacağı bedelin sorumluluğunu taşımak istememeleri.

Bu noktada Londra’ya düşen, istifaların gerekçeleri konusunda kafa yormak olmalı. Görünen o ki, Avrupa uzmanlığı malum hiç kimse Brexit müzakerelerinde yer almak istemiyor!

 

 

Yorumlar