Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Avrupa Birliği Bir Rüya Mıydı?

26 Aralık 2016
Avrupa Birliği Bir Rüya Mıydı?

Tarihin en başarılı entegrasyon hareketi olan Avrupa entegrasyon hareketi bir rüya mıydı? Bir rüya ise bu rüya sonlanıyor mu?

Günümüzde Avrupa’da akademik ve siyasi çevrelerde ifade edilen ve tartışılan bu soruların, gündeme getirilmesi ve muhtemel yanıtlarının tartışılması bile Avrupa entegrasyon hareketinin başarısız olduğu yönünde bir izlenim yaratıyor.

Peki Avrupa entegrasyon hareketi bir rüya ise, bu rüyanın sonlanmakta olduğuna yönelik savların kaynağı nedir? Akademisyenlerin işaret ettiği gibi, bu soruya yanıt vermek için son yıla bakmak yeterli; yani fazlaca uzağa gitmeye gerek yok.

Neler oldu son on yılda? Birincisi küresel ekonomik krizi takip eden Avro alanı borç krizi Avrupa Birliği içinde güçlü ekonomiler ve zayıf ekonomiler arasındaki ayrışmayı derinleştirdi.  Güçlü ekonomilerden zayıflara, borçlu ekonomilere yönelik sert eleştiriler Birlik içinde “biz” duygusuna darbe indirdi; dayanışma ruhu zayıfladı.

İkincisi sözde Arap Baharı süreci karşısında, üye devletler ulusal çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi tercih edince, Avrupa Birliği sürece karşı bir bütün olarak tek sesle konuşamadı.  Sözde Baharın başladığı ilk günleri hatırlayalım; Fransa diğer üye devletler ile görüş alışverişine bulunma zahmetine girmeden Tunus’ta halkın kendisine karşı ayaklanmış olduğu Ben Ali yanlısı açıklamalar yapıyordu. Başka bir örnek;  Libya’ya gerçekleştirilen operasyona Almanya katılmadı. Neticede Birlik içinde “biz” bilinci tekrar bir darbe aldı.

Üçüncüsü sözde Arap Baharı süreci ile de doğrudan ilintili olan sığınmacı krizi; bırakınız Avrupa Birliği’nin sığınmacı krizine karşı ortak bir politika benimsemesini, Schengen müktesebatı gibi mevcut kazanımlar bile zarar gördü. Taptaze bir örnek; 19 Aralık tarihinde Berlin’de gerçekleştirilen terör saldırısı sonrası Almanya-Avusturya sınırında kontroller daha da sıkılaştırıldı.

Dördüncüsü, Birleşik Krallık’ta Haziran ayında gerçekleştirilen referandumda Britanyalı seçmenler Birlik’ten çekilme kararını onaylayınca, Avrupa Birliği tarihinde ilk kez bir çekilme sürecine hazırlanmak zorunda kaldı.  Birleşik Krallık’ın Birlik’ten çekilmesinin siyasi, askeri, ekonomik, sosyo-kültürel etkilerini bir kenara koyun, bizzat diğer üye devletlere çekilme konusunda bir örnek teşkil etmesi açısından bile Birlik adına yıpratıcı bir gelişme oldu.

Beşincisi, Avrupa’da ortak paydalarından biri Avrupa karşıtlığı olan aşırı sağ partilerin yükselişe geçmesi, Birliğin geleceğine dair tehditlere işaret ediyor. Avrupa aşırı sağı ya Birlik’ten çekilmeyi ya da Birlik’ten olmasa bile Avro alanından çıkmayı öneriyor, seçmenlere Avrupa Birliği entegrasyon hareketi üzerinden sözler veriyor.

Kısaca Avrupa Birliği zor bir dönemden, Avrupa entegrasyon hareketi bir sınavdan geçiyor. Bu süreçte Avrupa Birliği içinde “biz” bilincinin darbe aldığını belirtmem karşısında, Birlik içinde zaten “biz” bilinci  var mıydı şeklinde bir itiraz gelebilir. Kısaca yanıt vereceğim; Avrupa’da “biz” bilinci olmasaydı entegrasyon hareketi bulunduğu noktaya asla gelemezdi.

Avrupa entegrasyon hareketinin başladığı koşulları düşündüğümüzde entegrasyonun bir rüya gibi başladığını kabul etmeliyiz. Rüya bitiyor mu peki? İşte bunun cevabı Avrupa Birliği’ne bağlı. Avrupa İçin Liberaller ve Demokratlar İttifakı’nın lideri Guy Verhofstatdt’ın ifade ettiği gibi, “Avrupalılar Avrupa entegrasyon hareketine değil, halihazırdaki Avrupa Birliği’ne karşılar”; yani ortak sorunlara çözüm üretemeyen Avrupa Birliği’ne.  Avrupa Birliği karşılaştığı sorunlara çözüm üretebildiği müddetçe bu rüya bitmez!

 

 

Yorumlar