Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Macaristan Avrupa Birliği Hukukunun Üstünlüğünü Sorguluyor

23 Eylül 2016
Macaristan Avrupa Birliği Hukukunun Üstünlüğünü Sorguluyor

2 Ekim 2016 tarihinde Macaristan’da bir referandum gerçekleştirilmesi planlanıyor. Referandumda Macaristan vatandaşlarına “Ulusal Parlamento’nun onayı olmaksızın yabancıların Macaristan’da iskânına Avrupa Birliği’nin karar vermesini ister misiniz?” sorusu yöneltilecek. Sorunun yazım şeklinin Macaristan ile Avrupa Birliği karşıtlığı üzerine kurulduğu da açıkça görülmekte.

Anket sonuçları da referandumdan kuvvetle muhtemel % 80’e yakın “hayır” kararı çıkacağını gösteriyor. Referandum sonucu şimdiden belli desek abartmış olmayız; ancak referanduma katılım oranı Başbakan Orban için çok önemli. Düşük bir katılım oranının Orban için “üzücü” olacağı ve hükümetinin geleceğini sorgulatacağı malum. Ama neden? Orban sığınmacı karşıtı sert söylemleriyle sürekli gündemde. Sırbistan ile olan sınırı dikenli tellerle çevreleten, her bir göçmeni kamu güvenliğine karşı risk ve terör tehdidi olarak gören, tüm teröristlerin sığınmacı olduğunu iddia eden, sığınmacıları “zehir” olarak tanımlayan Orban, Avrupa Komisyonu’nun sığınmacılarının üye ülkeler arasında, GSYH, nüfus ve işsizlik oranları dikkate alınarak dağıtımı projesine de sert tepki gösteriyor.

Orban Avrupa Komisyonu’nu Avrupa’nın etnik, kültürel ve dini kimliğini değiştirmekle ve hatta Macaristan’ın sınırlarını yeniden çizmeye çalışmakla itham etmişti. Avrupa Komisyonu’nu karşısına alan Orban, ortak göç politikasına gerek olmadığını ileri sürerek, “sığınmacılara ihtiyacı olan alsın; ama bizi zorlamasın. Bizim sığınmacıya ihtiyacımız yok.” ifadesini kullanmıştı.

Hal böyle iken Macaristan’da gerçekleştirilecek referandum, Orban hükümetinin Avrupa Komisyonu’na karşı duruşuna ve sığınmacı meselesinde Avrupa ortak politikasına karşı direnişine meşruiyet kazandıracak bir araç olarak görülüyor; önemi de burada yatıyor.

Orban ayrıca sığınmacı meselesinde ulusal hukuku Avrupa Birliği hukukuna üstün kılacak şekilde antlaşma değişikliği yapılmasını istiyor. Bilindiği gibi Avrupa Birliği sui generis bir örgüttür ve Avrupa hukuku da ulusal hukuktan üstündür; yani herhangi bir ulusal düzenleme Avrupa Birliği hukukuna aykırı olamaz ve Avrupa Birliği hukuku ile üye devlet düzenlemeleri çatıştığı durumda uygulanacak olan Avrupa Birliği hukukudur. Bu durum net olarak 1964 tarihinde Avrupa Adalet Divanı’nın Costa Enel davasında aldığı kararda ifadesini bulmuştur.

Orban’ın ulusal hukukları Avrupa hukukuna üstün kılma niyeti, Avrupa entegrasyon mantığına aykırı olduğu gibi, Avrupa Birliği hukukunun tüm ülkelerde yeknesak uygulanması gerektiği ilkesini de çiğnemeye yöneliktir. Bu açıdan Orban’ın asıl istediği sığınmacı konusunda ulusal hukukun Avrupa Birliği hukukuna üstün olması değil, Avrupa Birliği’nin bu konuda hiçbir  karar almaması, yani sığınmacı meselesinin tamamıyla ulusal egemenlik alanına girmesi olsa gerektir. Bilindiği gibi Lizbon Antlaşması’nda yetki kataloğu verilmiş ve sığınmacı meselesini de kapsayacak şekilde özgürlük, güvenlik ve adalet paylaşılan yetkiler arasında sayılmıştır. Belli ki Orban’ın anlaşma değişikliği ile kastettiği yetki kataloglarında değişikliğe gidilmesidir.

Ancak Avrupa Birliği’nde kurucu antlaşma değişikliği süreç olarak hiç kolay değildir ve her antlaşma değişikliği Pandora’nın kutusunun açılmasına sebep olur. Değişiklik konusuyla ilgili olsun olmasın her konu masaya yatırılır. Dolayısıyla antlaşma değişikliği sürecine girmek hem Birlik kurumları hem de üye devletler açısından ciddi bir karardır. Üstelik Birliğin masasında Brexit gibi ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel etkileri olacak zorlu bir mesele varken, antlaşma değişikliği sürecine girmek rasyonel bir karar olmayacaktır. Orban hayal kırıklığına uğrayabilir ama kısa vadede istediği yönde bir antlaşma değişikliği kuvvetle muhtemel olmayacaktır. Kaldı ki Avrupa Birliği kurumları ve entegrasyon yanlısı ülkeler Avrupa hukukunun önceliğini tartışmaya bile açtırmak istemezler. 

Yorumlar