Ersin Dedekoca Ersin Dedekoca @dedekocae

Bütçe Disiplini, Dolarizasyon, İşsizlik

01 Haziran 2019
Bütçe Disiplini, Dolarizasyon, İşsizlik

Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Mart Ayı itibariyle sanayi üretiminde süren düşüşü, Şubat Ayı’na ilişkin işgücü istatistiklerini açıkladı.

BDDK kayıtlarına göre, Türk bankacılık sistemindeki dövizli mevduatın (DTH) payı ilk kez Türk Lirası mevduat payını aştı. Bu gelişmeye önlem olması amacıyla, kambiyo muamelelerindeki döviz satışı üzerinden uygulanmak üzere, binde 1 oranında Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) yürürlüğe sokuldu.

Son dönemde gözlenen bir diğer konu da, bu yılın Ocak-Nisan dönemi “bütçe açığının” geçen yıla göre yüzde 135 artarak, 54.5 milyar TL’ya dayanması oldu.

Sanayi Üretimindeki Dipten Dönüşün Uzun Süreceği

Ankara yönetiminin tüm dengeleme açıklamalarına karşın “sanayi üretimi”, 2019’un ilk çeyreğinde yüzde 4,8 oranında küçüldü. Keza, yaşanan ekonomik krizin üretim üzerindeki etkisini yansıtan sanayi üretimi, Mart Ayı’nda yüzde 2,2 oranında daraldı.

Sanayi üretiminde, geçen yılın Eylül Ayı’nda (-3,4) başlayan ve Aralık ayında dip noktaya (-9,8) varan “daralma”, Türkiye’nin son iki çeyrektir üretimde büyük kan kaybı yaşadığını göstermektedir. Diğer yandan 2019 Mart’ında yaşanan son daralma, bu ay sonunda açıklanacak GSYH sayısı üzerinde de etkili olacağı, yüzde 3-4 seviyesinde bir küçülmeye yol açacağı beklenmektedir.

2019 ilk çeyreğinde “imalat sanayisindeki” düşüş yüzde 6’yı buldu. Bu düşüş alt sektörlere göre analiz edildiğinde, bir önceki çeyrekte görüldüğü gibi, inşaata girdi üreten çimento, seramik, cam gibi sanayi dallarında daralma öne çıkmaktadır.

Öncü göstergeler arasında yer alan “ara malı” üretimimdeki yüzde 5,6, “sermaye malları” üretimindeki yüzde 3,2 sayılarındaki düşüş, daralmanın önümüzdeki aylarda da süreceğine işaret etmektedir.

On Yılın Zirvesindeki İşsizlik

Sanayide üretim cephesinde iç karartan tablo, istihdam-işsizlikte de gözlenmektedir. TÜİK, Şubat Ayı İşgücü İstatistiklerine göre “standart-dar tanımlı işsizlik” oranı yüzde 14,7 olarak belirlendi.

Bir diğer anlatımla Şubat Ayı işsizlik oranı, geçen yılın aynı ayına göre 4.1 puan atışla yüzde 14,7 olmuştur. Dar tanımlı işsiz sayısı son bir yılda 1 milyon 376 bin artarak 4 milyon 730 bine çıktı.

Resmi olan 4 milyon 730 bin işsize, sayılmayan 2,9 milyon işsiz (iş bulma umudu olmayanlar, iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar ve mevsimlik çalışanlar) katıldığında, “geniş tanımlı gerçek işsiz” sayısı 7,7 milyona yaklaşmakta; gerçek işsizlik oranı da yüzde 14,7 değil, yüzde 22 olmaktadır.

15-24 yaş aralığındaki “genç nüfusta işsizlik” oranı ise çok daha vahim durumdadır. Bu kategoride yüzde 26,1 olan işsizlik oranına göre, çalışma durumunda olan, iş arayan her 4 gençten birisi işsiz durumdadır.

TÜİK'in verilerindeki en rahatsız eden rakamlardan birisi de, “istihdam edilenlerin sayısında” görülmektedir. İstihdam sayısı, geçen döneme göre 811 bin kişi azalarak 27 milyon 355 bin kişiye düşmüştür. “İstihdam oranı” ise yüzde 44,8’dür. Normalde en az yüzde 70'ler seviyesinde olması gereken bu oran, sanayi, inşaat, hizmetler sektöründe sırasıyla, yüzde 17,1; 19,7; 5,5 ve 57,7’dir.

Mevsimsel etkilerden arındırıldığında Ağustos 2018-Şubat 2019 arasındaki istihdam kaybı 740 bini bulurken bunun 342 bini sanayiden kaynaklanmıştır. Bu durumu aşağıdaki grafikte daha ne olarak görebilmekteyiz.

Kaynak%3A%20TMMOB%2C%20T%C3%BCrkiye%20Makina%20M%C3%BChendisleri%20Odas%C4%B1%2C%20Bas%C4%B1n%20B%C3%BClteni%2C%2017.05.2019

Kaynak: TMMOB, Türkiye Makina Mühendisleri Odası, Basın Bülteni, 17.05.2019

Yukarıdaki iki başlığın sözcüklerle ifadesi: “sanayi üretimi dipte, işsizlik ise zirvede” şeklindedir.

Tasarrufçuların Türk Lirasına Güvensizliği         

BDDK verilerine göre, Türkiye’de yerleşik kişilerin Türk Lirası ve Yabancı Para Mevduatı (DTH) dağılımı, yıllar (Mart) itibariyle aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

%20Kaynak%3A%20BDDK

Kaynak: BDDK

Tabloda görüleceği gibi TL cinsi mevduatın payı, DTH’ları lehine giderek düşmektedir. Böylesi bir gelişim, ülkede yerleşiklerin ulusal paraya olan güveninin giderek azaldığını; tasarrufçunun da, TL cinsi mevduat yatırımının, tasarrufunun zaman içindeki olası aşınmasını gideremeyeceği görüşünde olduğuna işaret etmektedir. Bu olgunun başat nedenlerini, ülke ekonomi faaliyetlerinde artan “dolarizasyon”, sıkça karşılaşılan ekonomik krizler, TL’nin güçlü yabancı paralar karşısındaki güncel değerine güvenmemeleri ve giderek yükselen enflâsyon olarak sıralayabiliriz.

Kambiyo İşlemlerinde 11 Yıl Sonra Tekrar Vergi

Nobel ödüllü Amerikalı İktisatçı James Tobin tarafından, spekülâtif amaçlı dövizli işlemlerin önlenmesi amacıyla önerilen bu vergi, bazı ülkelerle birlikte ülkemizdeTürkiye’de de 1998-2008 tarihleri arasında, binde 1 oranında BSMV adıyla uygulanmış, 2008’de ise oran “0”’a indirilmişti.

Döviz talebinde son zamanlarda, özellikle yerlilerdeki artışı yavaşlatmak amacıyla, 15 Mayıs’ta 1106 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı yayınlanarak, BSMV (binde 1) tekrar yürürlüğe konuldu.

Kanaatimiz odur ki, ülkede yaşayan gerçek ve tüzel kişilerin dövize olan talebini bu tür vergilerle önlemek pek mümkün değildir. Böylesi önlemler bu tür talebi azaltmadığı gibi, işlemlerin “merdiven altına” veya yurt dışına işlem kaydırmalarına (özellikle büyük tutarlar için) yol açtığı, geçmiş deneyimlerden bilinmektedir.

Diğer yandan BDDK Başkanı’nın, bankalardan bu konuda duyarlılık ve TL’nı teşvik edici önlemler beklediği şeklindeki çağrısıyla, bu gelişmenin önlenmesi olasılığı yoktur. Konu yetki ve görev olarak “kamu” niteliğinde olup, liberal düzenin “özel” aktörlerine aktarılamaz.

Yazımızı hazırladığımız 20 Mayıs günü BDDK Başkanı’nın imzasını taşıyan ve ilgili banka ve kuruluşlara gönderilen yazıda, gerçek kişilerin “100 bin $ ve üstü döviz ve efektif döviz alım işlemlerinde“ bir gün valör” uygulanması istenmiştir. DTH’larındaki artışın önüne geçilmesini amaçladığı anlaşılan bu düzenleme insanın aklına hemen, “yeni bir kambiyo kontrolüne doğru mu?” sorusunu getirmektedir.

Coşan Bütçe Açığı

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre 2019 yılının “dört aylık dönemindeki bütçe açığı” 54,5 milyar TL oldu. Bütçe, Nisan Ayı’nda ise, geçen yıla göre 6,6 kat artarak, 18,3 milyar TL açık vermiştir.

2018 yılı Nisan Ayı’nda 2,8 milyar TL açık veren bütçe, 2019 yılı Nisan Ayı’nda 18,3 milyar TL açık vermiştir. 2018 yılı Nisan ayında 356 milyon TL “faiz dışı fazla” gerçekleşmişken, 2019 yılı Nisan ayında 13,2 milyar TL “faiz dışı açık” oluşmuştur. Gelir- gider kalemlerinin toplamına baktığımızda:

2019 yılı Nisan Ayı’nda “bütçe gelirleri”, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,7 oranında azalarak 57,7 milyar TL olmuştur. Bu gelişmenin başat nedeni, ekonomik durgunluk ve yapılan çeşitli istisnalar nedeniyle azalan vergi gelirleridir. “Bütçe giderleri” ise, yüzde 12,8 oranında artarak 76 milyar TL olarak gerçekleşmiştir.

Bütçe açıklarındaki bu “rekor açık”, TCMB’nın 40 milyar TL tutarındaki “ihtiyat akçesinin bütçeye alınmasının da” gerçek gerekçesi olmuştur.

Görünen o ki, ekonomik kriz ve yerel seçim maratonu merkezi bütçeyi fena vurmuştur. Ortaya çıkan en önemli gerçek, Ege Cansen’in vurguladığı gibi, 17 yıldır ülkeyi yönetenlerin “bütçe disiplininden taviz vermiyoruz” efsanesi, “6 yılda 3 kat büyüdük” söylemleri gibi çökmüş olmasıdır.

Bu arada, Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımında bulunan ve nereye harcandığı gizli tutulan “örtülü ödenek” harcamaları da Nisan Ayı’nda fırladı. Mart’ta 130 milyon TL olan “örtülü ödenek” harcaması, Nisan Ayı’nda 403.3 milyon TL’na ulaştı. Bu rakam, aylık bazda kaydedilen en yüksek rakam oldu. Örtülü ödenekten 4 ayda yapılan toplam harcama ise 946.1 milyon TL’na çıktı. (2018 yılı tüm yılın ilk dört ayın harcaması 768 milyar TL, tüm yılın 1.7 milyar TL idi)

Özün özü: Plânsız, seçime odaklı ve yararlılığı tartışmalı popülist harcamalar ve uygulamalar, bir süre sonra misliyle sıkıntı ve kriz olarak döner…

Yorumlar