Remzi Canova Remzi Canova

JE SUİS MUSULMAN

20 Mart 2019
JE SUİS MUSULMAN

JE SUİS MUSULMAN, "Ben Müslümanım" demektir. Bu slogan, Paris’teki “ Hazreti Pergamberimizle” alay eden karikatür dergisi olan “Şarlı Ebdo”’ya yapılan kanlı saldırının ardından, Fransa’da ve dünyanın her yanında her Müslüman ferdine potansiyel bir “terörist” olarak bakıldığı günlerde, dünyanın birçok yerindeki Müslüman tarafından kullanılmış; “Ben Müslümanım” sloganı ile bu algıya karşı haklı bir mücadele yürütmeye çalışılmıştı. 

Yeni Zelanda’daki terör eyleminden bu yana dört gün geçti, ilk olarak İskoçya kökenli Avustralyalı Brenton Tarant’ın, Yeni Zelanda’daki bu iki camiye yapılan saldırıyı iki yıl boyunca planladığı anlaşılmaktadır. Yani fevri bir saldırı sözkonusu olmadığı apaçıktır. El Nur Camisine, Krestchurch (İsa’nın Kilisesi anlamına gelen) kasabasında ve ardından Linwood Camisine saldırıldı. Özellikle “Krestchurch”’u seçmesi oldukça manidardır. Yakalanan teröristin aracında patlayıcı cihazlar bulunması, bu caninin kesin amacının terör eylemi yapmak olduğuınu kanıtlamaktadır. Bu faşist (kendi itirafı) teröristin, kafasına taktığı kask üzerinde “eğlence başlayabilir” yazmış olması da, bu kanlı olayı ne kadar soğukkanlı gerçekleştirdiği de ortadadır. 

Bu yazıyı yazmamın esas sebebi, olayı kararlı bir şekilde kınamam yanısıra, terörizm söz konusu olduğunda, özellikle Batı toplumunun ve kamuoyunun medyasıyla birlikte, bir kez daha ne kadar riyakar olduğunu göstermektir. Dünyada terör kavramıyla ilgili bilinçli olsa da olmasa da, terörizm nedir ve ne olmadığı hakkında polemikler ve tartışmalar halen de yapılmaktadır ne yazık. Gerçek şu ki, terörizmin birleşik bir kavramsallaştırması olmadığı gibi, terörizmin ahlaki olarak haklı olup olmadığı konusunda da, kesin bir yanıt bulunmamaktadır. Mütevazı görüşüme göre, hangi şekilde olursa olsun, terörizm hiçbir zaman haklı gösterilemez. İyi bir amaç ya da fikir olsa bile masum insanların öldürülmesini haklı çıkartamaz. Çünkü, her şekilde öldürmenin bir cinayet olduğu su götürmez bir gerçektir. Her şeye rağmen, dünyada terörizm konusunda geniş çapta kabul gören bir tanım mevcuttur. Bu tanıma göre, nüfusu veya toplumun herhangi bir bölümünü, siyasi veya sosyal ya da ideolojik veya dini amaçları gözeterek, korkutmak,zorlamak ve öldürmek amacıyla bireyler veya gruplar tarafından kişilere veya nesnelere yönelik güç ve şiddetin yasadışı kullanımı terörizm demektir. Ancak, bu terörizm tanımının evrensel olarak kabul edilmesine rağmen, uluslararası toplumu defalarca olduğu gibi, Yeni Zelanda olayında da olduğu gibi, maalesef çifte standartlı uygulamalardan kaçınmadığını görüyoruz. Batı toplumu Terörizmi hala “senin “ ve “benim” terörizmim şeklinde saçma ve paradoksal bir karta oynamaktadır.

Bunu basite indirgemek veya “tercüme” etmek gerekirse,”terör olayının faili “benim milletimden veya dinimden” ise, O terörist değildir, anlamı çıkarılabiliyor maalesef. Hatta bu terörisitlerin veya terörizimin, hep kutsal bir dava uğruna yürütülen haklı mücadele olarak da yutturulmaya çalışılmaktadır. Oysa, terör faili başka bir milletten veya dinden oluyorsa, O zaman hiç tereddütsüz teröristtir ve hele bu fail(ler) İslam kökenliyseler, “İslam teröristi” veya “İslam terörizmi” nitelemesi veya etiketi yapıştırılmaktadır. Bunu anladık da, peki ya bir terör olayının faili veya failleri Müslüman değilse, yukardaki mantığa göre, Hıristiyan teröristi veya terörizmi denmesi gerekmez mi? Elbetteki terör olaylarına veya faillerine ne pahasına olursa olsun, böyle etiketlemeler yapılmasından yana değilim. Ama aynı şeyi bu faillerin İslam mensubu oldukları olaylarda da böyle etiketlemeler yapılmasını bir Müslüman olarak beklemem benim hakkımdır. Yani, terörün ve faillerinin ne dini ne de imanı vardır. Hele faili Müslüman olan bir teröristin eylemini, İslam dinine mal edilmesi absürttür. Ne var ki bu, Batı aleminin umrunda bile değil. Yani çok basit: Terörist, teröristtir. Teröristin İslamcısı  Hristiyancısı yoktur. Çünkü hangi din olursa olsun, suçsuz insanları katletmeye izin vermediği gibi, lanetlemektedir, günah saymaktadır. Batılılar, bunu idrak edemiyor mu diyorsunuz ? 

Ancak ne yazık ki, Yeni Zelanda’daki trör saldırısı olayından da görülebileceği gibi, dünya bu olayda da, kendi riyakarlığını ispatlayarak, bir kez daha bu konuda bölündü. Bu terörist saldırının, özellikle Batı dünyasının (dürüst istisnalar dışında) kesin olarak kınanması yerine, bu saldırıya gerçek adıyla hitap etme cesareti ve kararlılığı göstermedi ne yazık. ABD Başkanı Trump’tan tutun, Hıristiyanların Ruhani Lideri Papa’ya kadar bir çoğu bu eylemi kınamalarına rağmen, kasıtlı olarak "terörizm" terimini kullanmaktan kaçındıklarına, bu konuda “cilve” yaptıklarına tanığız. Bu gözü dönmüş yobaz Hıristiyanın işlediği terör olayını, terör olayı olarak niteleyecek yerde, "katliam", "cinayet" veya sadece "kanlı saldırı" terimlerinin kullanıldığı dikkat çekmektedir. Bu terör saldırının kınanmasına gelince, iki yüzlü dünya politikacıları, Tıpkı “Şarli Ebdo” olayındaki gibi bir dünya başkentinde toplanarak, hep kol kola beraber, bir protesto yürüyüşü yapmaya cesaret gösteremediler. 

Ne yazık ki, Makedonya’da da, buna benzer bir durum hakim. Bazı, tabiri caiz ise, “cılız” tepkiler dışında, bu eylemi bir terör olayı olarak niteleyen olmadı. Kınama konusunda da pek fazla gönüllü oldukları söylenemez. Ama her defasında dediğim gibi herşeyden önce, iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmamız gerekir. Makedonya’da bunca Türk, Müslüman parti, STK ve nihayet Makedonya İslam Birliğinden bu konuda şiddetli bir kınama veya “maazallah” protesto yürüyüşü organize edilemez miydi? Medya organlarına çıkıp bu olay lanetlenemez miydi? Camilerimizde gıyabi cenaze törenleri düzenlenemez miydi? soruları aklımıza takılmaktadır.

Yorumlar

MAKALELER