Sabir Askeroğlu Sabir Askeroğlu @SabirAskeroglu

Kaşıkçı Cinayetinin Ortadoğu’daki Güç Dengesine Etkisi

24 Kasım 2018
Kaşıkçı Cinayetinin Ortadoğudaki Güç Dengesine Etkisi

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti, adli bir vaka olmaktan çıkarak uluslararası kamuoyunda politik sonuçlar doğurmaya başlamıştır. 2 Ekim 2018’de gerçekleşen olay, Suudi veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın meşruiyetinin sorgulanmasına sebep olmakla kalmayıp Suudi Arabistan’ın dış politikasını, bölgedeki konumunu ve bölgenin güç dengesini de etkilemiştir.

ABD

Suudi Arabistan, ABD’nin Arap dünyasındaki en önemli müttefiki konumundadır. Ayrıca Suudi Arabistan’ın petrol piyasasındaki yeri ve bundan elde ettiği gelir, onu ABD’nin Mısır veya Ürdün gibi diğer müttefiklerinden farklı bir konuma yerleştirmektedir. Suudi Arabistan, ABD’ye ekonomik olarak yük olmadığı gibi ABD’nin Ortadoğu’ya ilişkin güvenlik doktrinin uygulanmasına ve ABD ekonomisine önemli katkı sağlayan bir müttefik olmuştur. ABD kamuoyunda büyük tepkilere yol açan Kaşıkçı olayından sonra ABD’nin Suudi Arabistan’la olan ittifak ilişkisi sorgulanmaya başlamış ve Suudilere yönelik yaptırımlar gündeme gelmiştir. ABD’nin, Suudi Arabistan’a yaptırım uygulaması, silah satışlarını durdurması ve bu ülkenin bölgedeki liderlik çabasını desteklemekten vazgeçmesi, Riyad’ın bölgedeki konumunu, İran’ı çevreleme stratejisini ve bu strateji doğrultusunda diğer Körfez ülkelerine uyguladığı baskıyı ve Yemen’de yürüttüğü operasyonları olumsuz etkileyecektir.

Avrupa

Batı bloğunun Suudi Arabistan’a yönelik baskısı ABD ile sınırlı kalmamış ve Avrupa’nın önde gelen ülkeleri de Suudi Arabistan’la olan ilişkilerini gözden geçirmeye başlamıştır. Nitekim Almanya, Fransa ve İngiltere; Suudilerin olayı bir an önce aydınlatması gerektiğine aksi takdirde ilişkilerin olumsuz etkileneceğine dair ortak bir açıklama yaparak Suudi Arabistan’a karşı siyasi baskıyı artırmaya başlamıştır. Avrupa’nın tavrı bununla da sınırlı kalmayarak 9 Kasım’da Norveç’in Suudi Arabistan’a silah ihracatına yasak getirmesinin ardından 19 Kasım’da Almanya da benzer bir adım atarak Suudi Arabistan’a silah ihracatının tamamen durdurulduğunu ve diğer ülkelerin de benzer adımlar atması gerektiğini açıklamıştır.

Suudi Arabistan’ın ABD ve Avrupa’yla ilişkilerinin yalnızca güvenlik eksenli olmaması nedeniyle Kaşıkçı olayı, Suudi Arabistan’ın Batı ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini de olumsuz etkilemiştir. 23-25 Ekim tarihleri arasında Riyad’da düzenlenen ve “Çöl Davos’u” olarak adlandırılan “Geleceğe Yatırım Girişimi” (Future Investment Initiative) forumuna katılması beklenen 40’a yakın önemli politikacı ve JP Morgan Chase, Uber, Ford, BlackRock, Blackstone, Google ve Goldman Sachs gibi önde gelen uluslararası banka ve şirketlerin temsilcileri foruma katılmaktan vazgeçmişlerdir. Böylelikle kendisini reformist olarak tanıtan ve ülkesini petrole olan bağımlılıktan kurtararak alternatif kaynaklarla ekonomik atılıma hazırlayan M. bin Selman’ın uluslararası imajı çökmüş ve Suudi Veliaht ekonomi alanında beklediği başarıyı elde edememiştir.

Rusya

Türkiye ve Batı’nın Suudi Arabistan’a yönelik müşterek siyasi baskı veya yaptırımları arttırması, M. bin Selman’ı alternatif aktörlerle yakınlaşma arayışına itecektir. Bu alternatiflerin başında Rusya gelmektedir. Suudi Arabistan’la Rusya arasında daha önce S-400 Hava Savunma Sistemleri’nin alımına ilişkin görüşmeler yapılmış ve ön anlaşma sağlanmıştır. Bu süreç hızlanabilir. Suudi Arabistan-Rusya yakınlaşması S-400’lerle de sınırlı kalmayabilir. ABD’den sonra küresel ölçekteki ikinci büyük silah ihracatçısı olan Rusya, diğer silah teknolojileriyle Suudi Arabistan’ın en önemli silah tedarikçisi olmaya çalışacaktır.

Küresel petrol üretiminde de lider aktörlerden biri olan Rusya, diğer bir lider Suudi Arabistan’la enerji alanında iş birliği yollarını aramaya başlayacaktır. Özellikle de petrol fiyatlarının artırılması için iki ülke ortak hareket etmeye çalışabilir. Petrol fiyatlarının artması Rusya’nın gelirinin artması anlamına geleceğinden böyle bir durum, zor bir dönemden geçen Rus ekonomisini rahatlatacaktır. Hem petrol gelirlerinden elde edeceği ek gelir hem de bölgenin önemli aktörlerinden biri olan Suudi Arabistan’la iş birliği, Rusya’nın Ortadoğu’da daha aktif bir dış politika izlemesine kapı aralayacaktır. Bu da Rusya’nın Mısır ve Libya’ya yönelik politikalarını olumlu etkileyecektir.

İran

Kaşıkçı cinayeti sebebiyle M. bin Selman’ın tahtının sallanması en fazla İran’a yaramaktadır. ABD’nin desteğinden yoksun kalan Suudi Arabistan, İran’a karşı agresif dış politikasında eskisi kadar cesur davranamayacaktır. İran’ın balistik füze programına ve bölgedeki faaliyetlerine rağmen nükleer anlaşmayı ve İran’la ticaretini korumaya çalışan Avrupa, Tahran’la yakın diyalogunu sürdürürken Suudi Arabistan’a yönelik baskılarını giderek artırırsa Suudi Arabistan, bölgesel faaliyetlerinde daha temkinli davranmak zorunda kalacaktır. Suudi Arabistan’ın Batı’yla ilişkilerinin kötüleşmesi ve Türkiye’nin Suudi Arabistan’ı siyasi ve psikolojik bir kampanya sonucu yalnızlaştırması, İran üzerindeki baskıların azalmasına veya ertelenmesine yol açacağı gibi Suudi Arabistan’ın İran’la mücadelesini de etkileyecektir. İran’a cephe almaktan kaçınmaya çalışan Katar ve Umman gibi Körfez ülkeleri, bundan sonra Suudi baskısından dolayı İran’a karşı sert bir tutum takınmak zorunda kalmayacaktır. İran’a karşı Suudi Arabistan önderliğinde diğer Arap ülkeleriyle zımni bir ittifak ilişkisi geliştiren İsrail’in çabaları da bu yeni konjonktürden olumsuz etkilenecektir.

Sonuç olarak Kaşıkçı krizinin etkileri devam ettiği sürece her ne kadar Trump yönetimi, Suudi Arabistan’la ittifak ilişkisini bozmak istemese de ABD senatosunun giderek artan baskısı, M. bin Selman’ın ABD’yle ilişkilerini olumsuz etkilemeye yetecektir. M. bin Selman, cinayetin aydınlatılması konusunda Türkiye ve AB’yi tatmin edecek adımlar atmadığı sürece otorite kaybı yaşamaya devam edecektir. Hem uluslararası kamuoyunda itibarı zedelenen hem de ülke içinde iktidarı sorgulanan M. bin Selman yönetimindeki Suudi Arabistan’ın, bölgedeki siyasi etkisi giderek zayıflayacaktır. Batı ülkelerine alternatif olarak Rusya ile olası bir yakınlaşma çabası ise Suudi Arabistan’a karşı Batı’nın baskısını daha da tetikleyerek Riyad yönetiminin bölgesel konumundaki güç kaybını artıracaktır.

 

Makale ilk olarak İRAM-İran Araştırmaları Merkezi'nde yayınlanmıştır. 

Yorumlar