Deniz Berktay Deniz Berktay

Ortodoks Dünyasında İpler Kopuyor

13 Eylül 2018
Ortodoks Dünyasında İpler Kopuyor

Ortodoks dünyasının iki önemli merkezi olan Fener Patrikhanesi ile Moskova Patrikhanesi arasındaki ilişkiler, Ukrayna krizi nedeniyle, kopma noktasına geldi. Bunu tam da bu kelimelerle ifade eden Moskova Patrikhanesi oldu. Moskova Patrikhanesi Dış Kilise İlişkileri Sorumlusu Metropolit İlarion, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Fener Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna’yı Moskova Patrikhanesi’nin dini alanından çıkartan bir kararı kabul etmesi halinde, Fener Rum Patrikhanesi ile ilişkileri koparmaktan başka çarelerinin kalmayacağını söyledi. 

Çatışmanın Nedenleri 

İki kilisenin ilişkilerindeki temel sürtüşme noktalarını, çok kısa şekilde şöyle ifade edebiliriz: 
1- Fener Rum Patrikhanesi’nin Ortodoks dünyasında birinci sırada yer aldığına ne Moskova Patrikhanesi ne de diğer Ortodoks kiliseleri itiraz etmiyor. Ne var ki, Moskova Patrikhanesi ve diğer bazı Ortodoks kiliseleri, Fener Patrikhanesi’nin birinciliğinin tamamen “onursal” olduğunu söylüyor. Başka bir deyişle Ruslar, “Biz, Hristiyanlığı Bizans’tan aldığımız için, Fener Rum Patrikhanesi’ne saygı duyuyor, onu onursal birinci olarak görüyoruz. Fakat bu, onlara Ortodoks dünyasında Katolikler’in Papa’sı gibi davranma ve diğer ülkelerin içişlerine karışma hakkını vermiyor. Herşey bir yana, Fener Patrikhanesi’nin bugün çoğuluğu İstanbul’da olan birkaç bin kişilik cemaati var. Bizimse, ikiyüz milyonluk cemaatimiz var. Ayrıca, Osmanlı yönetimi döneminde Fener’e parasal yardımda bulunan, biziz. Türk egemenliğine rağmen Fener’e ve Osmanlı’da yaşayan diğer Ortodokslar’a dokunulmadıysa, bu da Ruslar’ın sayesindedir. Çünkü Ortodokslar’ın koruyucusu, Ruslar’dır”, diyorlar. Başka bir deyişle, “Evet, size geçmişten gelen bir hürmetimiz var. Fakat artık gerçek güç, biziz”, diyorlar.
 2- ABD ile Sovyetler Birliği arasında Soğuk Savaş’ın başladığı 1940’lı yılların ortalarından itibaren Sovyet Yönetimi Moskova Patrikhanesi’ni desteklerken, ABD, Fener Rum Patrikhanesi’ne destek verdi. Böylelikle, büyük çoğunluğunu Ortodoks nüfusun oluşturduğu Balkan ülkelerine yönelik ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki güç mücadelesi, dini alana da yansıdı (SSCB gibi dine mesafeli, hatta çoğu dönem dini kurumlara yoğun baskı uygulamış bir devletin kiliseyi kullanması şaşırtıcı gelebilir, fakat dönemin Sovyet lideri Stalin, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, dine yönelik baskı politikasını yumuşatmaya ve bazı alanlarda dini kurumlardan yararlanmaya karar vermişti). O tarihlerden beridir Kremlin yönetimi Rus Ortodoks Kilisesi’ni (Moskova Patrikhanesi), Batı ise, Fener Rum Patrikhanesi’ni destekliyor. (ABD ve AB’nin Türkiye’ye yıllardan beri Fener Patrikhanesi’ne geniş yetkiler verilmesini istemesi de (Fener’in ekümenikliğinin tanınması konusu), İstanbul Rumları’nın dini haklarıyla değil, Doğu Avrupa’daki bu güç mücadelesiyle ilgili bir konudur.

Dolayısıyla, sıradan bir dini çatışmayla değil, Rusya ile Batı arasındaki güç mücadelesinin dini cephesindeki çatışmalarla karşı karşıya bulunuyoruz. Konunun arka planını bu yazıda özetin özeti olarak belirttik. Daha ayrıntılı yazdığım bir yazı için, bu bağlantıdaki makaleme bakılmasını tavsiye ederim: http://soyledik.com/tr/makale/7485/fener-%E2%80%93-moskova-savasinda-yeni-etap--deniz-berktay.html

Bu yıl krizi tırmandıran, ilişkileri kopma noktasına getiren konu, Ukrayna oldu. Önceki yazılarımızda da değindiğimiz üzere, Ukrayna’nın Batı yanlısı yönetimi, Ukrayna’nın Moskova’nın dini alanından çıkartılması ve Ukrayna’da milliyetçi rahipler tarafından kurulacak bir Ortodoks kilisesinin Fener Patrikhanesi tarafından tanınması talebiyle, Nisan ayında, Fener Rum Patrikhanesi’ne başvurdu. Ukrayna yönetimi, Fener Rum Patrikhanesi’nin bu yönde Mayıs ayında olumlu bir karar vermesini bekliyordu. Fakat Moskova Patrikhanesi’nin Fener nezdinde yürüttüğü girişimler nedeniyle, Fener’in kararı gecikti. Son olarak, Ağustos ayı sonunda, bizzat Moskova Patriği Kiril İstanbul’a gelerek Fener Patriği ile görüştü. Fakat görüşmeden sonra yapılan açıklamaların da gösterdiği üzere, Fener Patrikhanesi, Ukrayna’yı Rusya’nın alanından çıkarmakta bu sefer kararlı olduğunu ortaya koydu. 

Geçtiğimiz hafta Fener Patrikhanesi’nden yapılan açıklamada, Ukrayna’da Rusya’dan bağımsız bir kilise kurulmasının bütün Ortodoks Kiliseleri’ni kapsayan konseyin değil, doğrudan Fener Rum Patrikhanesi’nin yetkisinde bir konu olduğu ifade edildi. Bu açıklama, Moskova Patrikhanesi’nin çok sert tepkisine neden oldu. Moskova Patrikhanesi’ne bağlı Ukrayna Metropolitliği Basın Sözcüsü Vasiliy Anisimov, Fener Patrikhanesi’nin provokasyonlara alet olduğunu söylerken, Fener Patriği’nin açıklamaları hakkında, “Bu açıklamaları, kendisine saygı duyan bir kilise büyüğünün yaptığına inanmak, zordur”, dedi ve Fener’in çabalarını “aptalca” diye nitelendirdi. 

Fener Patrikhanesi’nin 7 Eylül’de Ukrayna’ya bağımsız temsilciler göndereceği konusundaki açıklaması ise, tansiyonun daha da yükselmesine neden oldu. Moskova Patrikhanesi Dış Kilise İlişkileri Temsilcisi Metropolit İlarion, yukarıda değindiğimiz şekilde, bu adımı, kendi ruhani bölgelerine yönelik müdahale olarak gördüklerini ima ederek, bunun iki kilisenin ilişkisinin kopmasına neden olacağını ifade etti. 

ABD: “Ukrayna’da bağımsız kiliseyi destekliyoruz” 

Kilise çatışması konusunda daha önceden tavrını üstü örtülü olarak belirten ABD ise, artık daha açık şekilde tavrını ortaya koyuyor. Nitekim, önceki gün (11 Eylül) Ukrayna’nın başkenti Kiev’i ziyaret eden ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Özel Temsilcisi Samuel Braunbeck, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile görüştü ve görüşmede Braunbeck’in, Ukrayna’nın ayrı bir kiliseye sahip olma hakkını desteklediğini ve gelecekte de desteklemeye devam edeceğini söylediği bildirildi. 

Ukrayna’nın Rusya ve Rus Kilisesi açısından önemi 

Ukrayna, Rusya açısından taşıdığı ekonomik ve jeopolitik önemin yanısıra, Rus milletinin ortaya çıktığı yer olarak görülüyor (Ruslar, tarihlerinin 800’lü yıllar ile 1200’lü yıllar arasında varlığını sürdüren Kiev Prensliği’ne uzandığını ve bu devletin bir Rus devleti olduğunu, Kiev’in de Ruslar’ın ilk başkenti olduğunu iddia ediyorlar). Rus Ortodoks Kilisesi’nin kuruluş tarihi olarak da, Kiev Prensliği’nin Hristiyanlığı resmi din olarak kabul ettiği 988 yılı gösteriliyor. Ukrayna milliyetçileri ise, Kiev Prensliği’nin bir Ukrayna devleti olduğunu, Rus etnik grubunun ise, çok daha sonradan, kuzeydoğuya giden bazı Slav kabilelerinin Türk, Tatar ve Fnililer’le karışması sonucunda ortaya çıktığını söylüyor. Bunun dışında, Rus Ortodoks Kilisesi’nin cemaatinin çok önemli bir bölümü ve Ortodokslar’ın en büyük manastırları (en büyüğü, Kiev’deki Peçersk Manastırıdır, ki burası, geçmişten bu yana, Ruslar’ın hac merkezlerinden biri olagelmiştir), Ukrayna’da bulunuyor. Bu şartlarda, siyasi görüş olarak Batı yanlılığını ve Ukrayna milliyetçiliğini benimsemiş bir Ukrayna Kilisesi’nin ortaya çıkarak Ukrayna’nın egemen kilisesi haline gelmesi, bir taraftan Rusya’nın Ukrayna’yı etkileme imkanını büyük ölçüde ortadan kaldıracak, aynı zamanda Ukrayna toplumunda Batı (ABD ve AB) yanlısı ve Rus karşıtı eğilimlerin artmasına neden olacak (Ukrayna’daki milliyetçi kiliseler, gerek verdikleri demeçlerde, gerekse yayın organlarında, Batı yanlısı ve rusya karşıtı görüşleri savunuyorlar), diğer taraftan da, Rusya’nın kendi ulusal kimlik inşasına darbe indirmiş olacaktır (meselenin bu yönünü hem Ukrayna’daki milliyetçi rahipler hem de Ukrayna devlet yetkilileri açık bir şekilde dile getiriyor). 

İstanbul’da Ekim ayında, bütün Ortodoks kiliselerinin toplanması ve Ukrayna konusunun bu toplantıda karara varması bekleniyor. Fener Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna’yı Rus Kilisesi’nden tamamen koparmaya yönelik karar alması halinde, bunun Ortodoks dünyasında krize yol açmakla kalmayacağını, Rus Ortodoks Kilisesi’yle hem iç politikada hem de dış politikada yoğun işbirliği olan Kremlin yönetiminin Batı ile ilişkilerindeki mevcut krizi daha da derinleştireceğini öngörmek, mümkündür. Bu konuyu, önümüzdeki haftalardaki gelişmeler ışığında irdelemeye devam edeceğiz.      

Yorumlar